Avrupa Komisyonu Başkanlığına Jean Claude Juncker seçildiği vakit, söz konusu kişinin tescilli bir Türk düşmanı olduğunu yazmıştım. Kağıt üzerinde tanıdığım ve yakından takip ettiğim bir politikacı olduğu için bizlerle ilgili neler düşündüğünü de az çok biliyorum. Düşündükleri pek de hayrın şeyler değil.
Kıbrıslı Türklerle ilgili Özel Grubu (Task Force) AB'nin Genişleme Genel Müdürlüğü uhdesinden alıp, Bölgesel Politika Müdürlüğü’nün uhdesine verdi ve daha ayağının tozuyla, biz Kıbrıslı Türklere güzel bir siyasi tokat atıp, çirkin bir de mesaj gönderdi.
Kimileri bu değişiklikle ilgili iyimser olmaya çalışıyor ancak işin doğrusu Junker, "Eylem Grubu"nu AB’nin Genişleme Genel Müdürlüğü uhdesinden alıp, Bölgesel Politika Genel Müdürlüğü uhdesine vermekle biz “Kıbrıslı Türklerin" statüsünü değiştirdi. Junker'in bu kalleşçe uygulaması ile artık biz Kıbrıslı Türklerin, AB üyesi Kıbrıs (Rum) Yönetiminin içinde bir azınlık olmanın dışında AB'ye girmemizin kapıları kapatılmış oldu.
AB'ye göre Rumlardan ayrı bir varlık değiliz.
AB'ye göre Rumlardan ayrı bir devlet veya eyalet de değiliz.
AB'ye göre Rumların bir parçası da değiliz.
AB'ye göre biz, Afrika'da herhangi bir devletin bünyesinde yaşamını sürdüren kabileler benzeri, AB ödeneklerinden mali yardım talep eden gelişmemiş bir toplumuz. Hepsi bu kadar. Ne eksiği var ne de fazlası var bu sınıflamanın, ne de daha başka bir tanımlaması…
Bu nedenle de Rumlar, Junker'in bu kararından sonra "Ezeli hedefimize ulaştık" diye bayram yapıp, hep birlikte sirtaki oynadılar. Halay başında beyaz mendil sallayan da Junker'di.
Başkalarına insan hakları, özgürlük, bağımsızlık, adalet ve eşitlik dersleri veren böylesi ıskarta bir birliğe, daha doğrusu AB adı altındaki Hıristiyan Birliği’ne lanet olsun.
Junker'in bize attığı bu kazıktan sonra, 4 Nisan 2004 tarihinde yapılan Annan Planı referandumunun akabinde bizlerin, üçüncü ülke kategorisinde ayrı bir varlık olarak kabul edilmiş olmamızla birlikte AB'nin, ünlü ve yarısından çoğu kendi bürokratının maaşına gitmiş olan mali yardımı, "Genişleme ile ilgili bir uygulama" konusundan çıkarılıp, "Bölgesel Politikalar uygulaması" içinde değerlendirilecek. Yani aynen 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında "Azınlık" statüsü verilmiş Maronitlere, Ermenilere ve Latinlere uygulandığı gibi…
Buna ilaveten Junker Efendi, daha işe başladığının ilk günü, genişlemeyi durdurduklarını ve önümüzdeki beş yıl içinde yani yaklaşık 2020 yılının başlarına kadar, -Türkiye'yi kastederek- hiç bir ülkeyi üye yapmayacaklarını açıkladığı için Genişleme Müdürlüğü'nün bazı yetkileri alındı ve görev alanı da daraltıldı.
Elbette, bu beş yıl içinde, herhangi bir nedenle, mesela İskoçya'nın İngiltere'den ayrılması gibi veya da benzeri bir nedenle Hıristiyan bir devlet AB'ye üyelik için başvurursa, Junker Efendinin bu kararı baypas edilecek ve söz konusu ülke ile hemen ve derhal görüşmeler başlatılıp, üye yapılacak. “Üye yapılmayacak” kararı sadece Türkiye'ye yönelik ve çok özgün.
Böylece biz artık, özgürlüğümüzü kazandığımız ve devletimizi kurduğumuz Mutlu Barış Harekatından tam 40 yıl sonra, AB'nin lütfüyle ve de Junker'in engin öngörüsü ile azınlık statüsüne indirgenmiş olduk.
Allah'tan 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan Referandumda Rumlar "OXI" (Hayır) dediler de bu son 10 yıl içinde azınlığa indirgenmekten, yok olmaktan, eritilmekten ve elimizden tüm egemenlik yetkilerinin alınmasından kurtulduk. Yoksa şimdiye çoktan durumumuz Yunanistan'ın kuzeyindeki Batı Trakya bölgesinde yaşayan Türklerden daha da kötü, yazılı basının, görsel medyanın ve sendikaların sesleri çoktan kısılmış, yerel organlarımız, dairelerimiz ve kuruluşlarımız da Rum hukukuna uygun bir kılıfla kapatılmış olacaktı. İşinde kalmayı başarmış az sayıda memurlarımız ise çalıştıklarına ve çalışacaklarına pişman edilerek istifaya zorlanacaklardı. Ki hayal kurmadığımı, sadece geçmişte yaşananları dile getirdiğimi söylemeliyim...
Tüm bu gelişmelerden sonra artık AB ve Rum sempatizanlığını bir kenara bırakmamız, yakın tarihimizi tekrar tekrar okuyup ders almamız ve anavatan Türkiye ile birlikte onurlu, özgürlüğümüzü kaybetmeyeceğimiz bir çıkış yolu belirleyip, korkmadan bu yolda ilerlememiz gerekmektedir.
Ata ATUN
e-mail: [email protected] veya [email protected]
http://www.twitter.com/ataatun
http://www.ataatun.org
Facebook: Ata Atun
17 Eylül 2014