Ucu bucağı olmayan evreni ve onun içindeki canlı-cansız her zerreyi yaratan Allah, yaptıklarını anlatırken; hep bir “ölçü” içinde kaldığına vurgu yapar…
Kendisinin hiçbir zaman ölçüyü aşmadığından, ölçüden ayrılmadığından bahseder…
Yani üstüne basa basa, en önemli sıfatlarından birinin “ölçülü olmak” olduğunu bildirir…
Allah’ın kullarından beklediği en önemli davranış da; yarattığı ölçüyü korumalarıdır!...
Kuran’ı açıp okuyun…
Namaz kılmadığı için, oruç tutmadığı, hacca gitmediği için helak olan hiçbir toplumdan bahsetmez…
Ama, geçmişte ölçüyü taşırdıkları için yerle bir olan halkların hikayesini detayları ile anlatır!
Bunu kafamıza iyice sokalım diye…
Nuh, Ad, Semud, Lut, Medyen ve İsrailoğulları gibi bir çok kavmin sonunu azgınlıklarına bağlar…
Azgınlık, yaratılış ölçünü aşmaktır… Buradaki kuralları ihlal ve ihmal etmektir!...
Dünyadaki suyun, toprağın, havanın çok hassas bir ölçüsü var… İhtiyaçlarımızı giderirken, o hassas ölçüleri görmezden gelemeyiz…
Fıtrat olarak insanın, hayvanın ve bitkilerin de bir ölçüsü var…
Cinsiyet, beden, ahlak, akıl ve irade insanın dört elle korunması gereken vasıflarıdır…
Gerek insanın kimyasını, gerekse diğer canlıların genetiğini bozmaya kimsenin hakkı yoktur…
Bugün bir iklim krizi yaşıyoruz… Krizin daha henüz başındayız…
Gelecek büyük facialara gebe…
Ani sellerin, büyük yangınların, depremlerin ve diğer başka felaketlerin tek sorumlusu insanoğludur…
Ölçüsüzlük ve taşkınlık, maalesef bir çok ülkede devlet politikası haline getirildi…
Diğer halklar üzerinde egemen olmak, değerli kaynakları ele geçirmek maksadıyla herkes aklına gelen her şeyi insafsızca yapıyor… Kimse bir beis görmüyor!
Dış dünyayı bırakalım, kendi ülkemize dönelim…
Şehirlerde imar rantı uğruna canım dereleri kanalizasyona bağladık!...
Tertemiz pınarları ve tabiata can veren su kaynaklarını körelttik…
Toprağı toprak yapan bitki örtüsünü yok ettik…
Etmeye de devam ediyoruz!...
Mevzuatlarla sorumlulukları ortadan kaldırabilirsiniz…
Ancak ilahi mizanda, yaptığımız her şeyin hesabını vereceğiz… Oradaki sorumluluktan kaçmanız mümkün değil…
Üstelik o hesabı, Cenab-ı Allah ahrete bırakmıyor… Azgınlaşan, taşkınlaşan halklara felaket faturalarını dünyada kesiyor!...
Çünkü “ölçüsüzlüğün” bedeli bu!...
Kuran’daki onlarca menkıbe bunu anlatmıyor mu?
Allah’ın “ölçülü olun” emrini, bakkalın terazisi ile sınırlamak, kafirliğin dik alasıdır!...
Kaynaklardan, nimetlerden ihtiyacımız ölçüsünde yararlanmak gerek…
Fazlasına dokunmayalım; fazlasının “haram” olduğunu bilelim…
Ey hacılar, hocalar!
İşin şekline şemaline bakmayı; sarıkla cübbeyle uğraşmayı bırakın…
Özüne dönün…
İslam’ın ruhu ve felsefesi kayboldu…
Bir an önce o ruhu ve felsefeyi bulup, yerine koyun!...
Davranışların, sözlerin bir ölçüsü vardı eskiden…
Ecdadımız kılı kırk yarardı…
-
- “O lafı söylemeye, o fiilde bulunmaya hakkım var mı” diye sorardı…
Bir karar verirken;
-
- “Acaba benim yerimde Hz. Peygamber olsaydı ne yapardı?” diye sorgulardı…
Ölçü içinde kalmak, Allah’ın koyduğu ölçüyü korumak imanın en önemli şartıdır…
“Kazaya ve kadere iman” konusu, ilahi ölçüden başka bir şey değildir!...
İnsanın başına ne geliyorsa, bunun sebebi sadece kendi yaptıklarıdır… Ayet öyle demiyor mu?
Yetti artık!.. İhtiyaçlarınıza bir sınır koyun…
Aşırılıktan, fesatlıktan vazgeçin…
Başkalarına da hak tanıyın…
Benim inandığım İslam’ın en hassas ilkesi şu:
-
- “Ölçüyü kaçırmayın, tabiat ve toplum düzenini bozmayın, haksızlık yaparak kargaşaya yol açmayın…”
Fiyat artışları ile ilgili açık bir hüküm veren; ama bazı hocaların ne hikmetse aklına gelmeyen, şu ayetle (Hud’85-86) bitirelim:
-
- “Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı -adaleti gözeterek- tam tutun ve insanların malını, değerden düşürüp- eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın…
Eğer inançlı biri olmak istiyorsanız, Allah’ın size bıraktığı meşru kazançla yetinin!... Ben bekçi gibi başınızda duramam…”
Hayırlı Cumalar!