2 aylık yaz tatilinden sonra Belçika’da öğrenciler 1 Eylül’de tekrar ders başı yaptı. Yeni öğrenciler ise okulda ilk gün heyecanını anne-babaları ile paylaştılar. Okula başlayanların sayısında artış görülürken özellikle anaokuluna başlayan miniklerin sayısı fırladı. Ülkeyi yönetenler artan eğitim giderlerini dizginlemek için maliyeti fazla olduğu gerekçesiyle ilk ve ortaöğretimde sınıfta kalmayı kaldırmak gibi akla hayale gelmeyecek çözümler önerirken, veliler de okul masraflarını ağır bir okul çantası gibi sırtında hissediyor. Her ne kadar Türkiye’deki gibi diplomaya haciz olaylarına henüz rastlanmasa da eğitimin Belçika gibi bir refah devletinde bile velilere bir yükü var.
Öğrencilerin okul masrafları konusunda Leuven Üniversitesi’nin geçen yıllarda yaptığı bir araştırma masrafların lise ile birlikte tırmanışa geçtiğini gösterdi. Lise birinci sınıf öğrencisi ortalama 806 Avro, ikinci sınıf 955 Avro ve üçüncü sınıf öğrencisinin ise 1000 Avro’dan fazla masrafı oluyor. Meslek lisesi öğrencilerinin masrafı normal liselere göre daha fazla. Anaokulda çocukların masrafı 260, İlkokul 1-4 sınıflarında 338 ve 5. ve 6. yılda ise 393 Avro. Maliyetler hesaplanırken ulaşım, gezi, okul partileri ve sınıf fotosu gibi ek etkinlikler de dikkate alındı. Belçika’da federal eğitim bakanı yok. Fransızca konuşan toplum Zorunlu Eğitim Bakanı Marie-Dominique Simonet uluslararası pisa-2009 araştırmasında sınıfta kalmanın yasak olduğu ülkelerin, öğrencilerin bilgileri ve yetenekleri konusunda sınıfın tekrarlandığı ülkelere göre daha başarılı olmalarını gerekçe gösteriyor. Bakan, 2012 yılında deneme projesi olarak ilkokullarda sınıfta kalmayı kaldıracak. Sınıfta kalma oranının yüzde 5’leri zorlaması ve bundan edinilecek tasarruffun eğitim bütçesini rahatlatması da diğer bir gerekçe. Flaman eğitimcileri ise sınıfta kalmanın kaldırılmasına şimdilik sıcak bakmıyor. Geçen salı bizim ufaklığın anaokulunda velileri bilgilendirme günü vardı. Resmen iki dilli Brüksel’de artık Fransızca konuşan aileler de çocuklarını Flamanca okullara yazdırıyor. Anne-babası Fransızca ya da Türkçe, Arapça vb. dilleri konuşan, evlerinde ortak anlaşma dili “Fransızca” olan miniklere Flamanca öğretmek kolay olmasa gerek! Türkiye’de lise sona kadar Almanca öğrenmeye çalışıp, İngilizce eğitim yapılan bir üniversiteyi bitiren ve sonrasında da yaşamı ikinci dillerde sürdüren bir baba olarak bizim Emre’yi çok iyi anlıyorum. Üstelik onun işi çok daha zor. Sokakta Fransızca, evde Türkçe ve okulda Flamanca ile dünyayı anlamak ve kendini anlatmak zorunda kalıyor. Allahtan öğretmeni yüreğimize su serpiyor. Bu yaşta çocuklar sünger gibiler, duyduklarını hemen kapıyorlar. Öğretmene, “çocukların hemen hemen hepsi yabancı kökenli. Aynı düzeydeki çocukları bir arada tutmak için bunu özellikle mi yaptınız? Yerli Flaman oranı arttırılsa daha iyi olmaz mıydı?” diye bilgiç bir soru yöneltiyorum. Genç öğretmen, “yerli Flaman öğrenciyi kim kaybetmiş de biz bulalım” anlamına gelen “artık şansımıza, yeni kayıtlardan yerli Flaman öğrenci olursa tabii ki sınıfa katkısı olur” gibi bir yanıt veriyor. “Acaba özel hoca mı tutsak diye” öneriyoruz. Ek dil derslerinin bu yaş için erken olduğunu söylüyor öğretmen. Çareyi Emre’yi yüzme kursuna ve Flamanca olarak çocuklar için kültürel etkinliklere göndermekte buluyoruz. Bakalım!
Flaman Eğitim Bakanı Pascal Smet, “Anvers, Brüksel ve Gent’te yabancı kökenlilerin yoğun olarak bulunduğu 9 ilkokulda 2012-2013 Öğretim Yılı’ndan itibaren ‘öğrencilere daha iyi rehberlik yapma’ pilot projeleri başlatılacağını” açıkladı. Projelerin amacı “daha az şanslı” çocukların lise eğitimine daha iyi hazırlanması. Araştırmalar yabancı kökenli öğrencilerle yerliler arasındaki başarı farkının dünyanın hiçbir yerinde Flaman Bölgesi’ndeki kadar büyük olmadığını gösteriyor. Smet, “Özellikle büyük kentlerde yabancı kökenli öğrenciler farklı bir dil, din ve klasik homojen Flaman eğitimindekilerden farklı alışkanlıkları olduğu için zorluk çekiyorlar” diyor. Pilot projelerde dersler öğrencinin yaşam dünyasından yola çıkılarak verilecek. Smet “Sınıf geçme koşulları ve sınavlar değiştirilmeyecek. Yabancı kökenliler farklı bir ritimde ders alacaklar, daha fazla pedogojik destek verilecek” dedi. Özel ilgi gerektiren binlerce öğrenci, eğitim bütçelerinde maliyet denetimi, önümüzdeki yıllarda öğretmen açığı riski, okul binası açığı, Avrupa’da ön sıralarda yer alan Flaman eğitim seviyesinin düşmesi, eğitim bakanının öğretmenleri 19. yüzyıl kafasında olmakla suçlaması... Belçika’da 2011-2012 öğretim yılı bu sorunlar ve sorularla açıldı. Ziller öğrenciler için çaldı, ama çanlar Belçika eğitim sistemi için çalıyor!