İlker Paşa\'nın tutukluluğuna itiraz reddedildi ama Yüce Divan konusu netleşmedi. Cumhurbaşkanı Gül, \"Yüce Divan\" dedi.

Başbakan Erdoğan\'da başlarda tereddütlüymüş.

Ama yaptırdığı incelemeden sonra, darbe suçlarının özel yetkili mahkemelerin görev alanına girdiği kanaatine varmış.

Yüksek yargıda da benzer bir kanaat hakim.

Ama sorun o değil.

İlhan Cihaner olayında olduğu gibi, Yüce Divan gerekçesiyle, Andıç davası Yargıtay\'a taşınarak,

\"Saraydan kız kaçırma\" oyunu oynanmak isteniyor.

Darbe sanıklarını kurtarmak için sarfedilen gayretin binde biri demokrasi için gösterilse, Harp Okulu\'ndan her mezun olan, bir gün ben de darbe yapacağım hevesiyle yanıp tutuşmazdı.

İnternet andıcı ortaya çıktığı andan itibaren, Zihni Sinir projelerinin pabucunu dama attıracak ne kadar gerekçe varsa, ileri sürüldü.

Hepsi iflas etti. Bu kez, \"Andıçta ismi geçenleri tutukluyorsunuz ama talimatı veren Genelkurmay Başkanı\'na dokunamıyorsunuz\" dediler.

İlker Paşa\'ya dokunuldu.

Bu kez de Yaşar paşaya dokunun kampanyası başlattılar.

\"Velev ki öyle olsa\" dahi, Yaşar paşa işi mühim iş.

Eğer darbelerle hesaplaşma sürecini başlatmışsak, 27 Nisan\'a da 28 Şubat\'a da dokunmalıyız.

Bazı meslektaşların,\"27 Nisan e- muhtırası Yaşar Paşa\'ya zorla imzalatıldı. Muhtıra Genelkurmay\'ın sitesine konulduktan sonra Yaşar Paşa\'nın haberi oldu\" gibi savunmalara katılmıyorum.

Muhtıranın verildiği gece Genelkurmay\'da, \"Sonuç alacak bir müdahale yapalım. Ne yaparsak AK Parti istifa eder\" tartışması yapılıyordu. Hatta bazı Kuvvetleri Komutanları, muhtırayı yetersiz buldu.

Hatırlarsanız Büyükanıt Genelkurmay Başkanı olduğunda, \"Kodumu oturtan Genelkurmay Başkanı\" özlemi dile getiriliyordu.

Çünkü onun bir evveliyatı vardı. 3 Kasım 2002 seçimlerinde AK Parti tek başına iktidar olunca, 28 Şubat refleksiyle hareket eden Genelkurmay\'da, AK Parti\'den nasıl kurtuluruz toplantıları yapılıyordu.

O toplantılarda en hararetli konuşan kişinin Büyükanıt olduğu söyleniyordu. Bu toplantı henüz ortaya çıkmadı. Orada alınacak karara göre bir konsept belirlenecek, aynen Refahyol\'un yıkılması sürecinde olduğu gibi adım adım devreye konulacaktı.

Ayışığı ve Sarıkız o günlere denk geliyor.

Balyoz gibi bir gün bir bavulun içinde o belgelerde ortaya çıkarsa, ne olduğunu anlarız.

Ama ne zaman ki, muhtıra verildiğinde gitmesi beklenen hükümet direndi, \"kodumu oturtacak\" olan komutan, \"Kodumu oturtulmuş oldu\" bu kez, dillerine,\"Dolmabahçe mutabakatını\" doladılar.

Şener Eruygur ve Hurşit Tolon\'un arşivlerinden Büyükanıt Paşa\'nın yengesinin iç çamaşırının ölçülerine, eşi\'nin kuyumcusuna kadar varan mahrem bilgileri çıktı.

Silah arkadaşları ya...

Tüm bunların ortaya çıkarılması için, Yaşar Paşa\'nın o günleri anlatması gerekiyor.

O günlerde Ankara\'daki darbe beklentisini yansıtması açısından trajikomik bir olayı aktarmak istiyorum.

Adı muhtırayı yazanlar arasında geçen profesörü bir meslektaşı arıyor.

Gece saat 02.30.

\"Ne yapıyorsun\" diyor.

\"Uyuyorum\" cevabını veriyor.

O sırada Genelkurmay\'ın resmi internet sitesindeki mehter marşını açıp, telefonun ahizesine tutan meslektaşı,\" böyle bir günde uyunur mu?\" diye çıkışıyor. O profesör, \" Yoksa diyor...\" Evet, duymuyor musun, marşlar çalmaya başladı bile\" diyen meslektaşına heyecanla,\"Bir darbe bekliyordum ama bu kadar erken olacağını tahmin edememiştim\" diye yanıt veriyor.

Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar o korkuyla Meclise gelemediler.

Hatta muhtıra verildiği gece AK Parti\'li 2 bakan, yorganı başına çekip,\" Sabah ola hayrola\" diye bekleyecekti.

O gece kendisine ulaşılamayan Büyükanıt, hükümetin karşı açıklama yapacağının açıklanması üzerine, telaşla aradığı Başbakan\'a ne dedi acaba?

Başbakan\'ın o gece ulaşamadığı kendi bakanı kimdi?

Dönemin Dışişleri Bakanı Gül\'ün,\"Ben 28 Şubat\'ı yaşadım. Bu gece vereceğimiz kararla, ülkenin mukadderatında bundan sonra ya biz olacağız ya da onlar\" sözü diğer bakanları nasıl etkiledi?

Bu ve buna benzer birçok sorunun cevabının bulunması için, Büyükanıt yargılanmalı.

Türk demokrasinin kader anı ya da o gecenin dönüm noktası ise aklından bir an olsun istifayı geçirmeyen Başbakan Erdoğan\'ın kararlılığı nasıl dönüm noktası oldu. Yıllar sonra bir bakan o geceyi, \"Hükümetin istifası hiçbir zaman düşünülmedi. Başbakan\'ın istifa gibi bir B planı yoktu. Direnecektik\"

Tarihlerinde darbeye karşı onurlu bir direniş bulunmayanlar, şimdi çıkmış darbelerden hesap sorulmasını engellemeye çalışıyor.

İşin özü bu.