Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'nın önceki gün Reyhanlı saldırısıyla ilgili yaptığı açıklama bazı gazeteciler tarafından  “MİT Reyhanlı saldırısından üç gün önce Emniyet’i uyardı” şeklinde servis edildi.

Reyhanlı saldırısındaki istihbarat konusunu başından beri derinlemesine inceleyen Emre Uslu "hangi tarihte hangi isithbarat geldi, ne yapıldı, MİT istihbaratı ne zaman paylaştı" gibi sorularla Reyhanlı'daki istihbarat olayının perde arkasını özetledi.

Hürriyet'in Ankara Temsilcisi Metehan Demir'e de seslenen Emre Uslu, saldırı sonrası CNN Türk'teki açıklamasına gönderme yaparak MİT'in o istihbaratı ne zaman paylaştığını açıklamasını istedi...

İşte Emre Uslu'nun Reyhanlı'daki istihbarat olayının perde arkasını araladığı analizi;

Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Reyhanlı saldırısıyla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada şöyle deniyor: “11.05.2013 günü saat 13.30 ve 13.35 sıralarında Hatay ili Reyhanlı ilçe merkezinde iki farklı noktada meydana gelen patlama olayıyla ilgili olarak patlamadan üç gün önce 08.05.2013 tarihinde saat 16.00 sıralarında Hatay İl Emniyet Müdürlüğüne gelen ihbar Adana TMK 10. Maddesiyle görevli Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine iletilmiş olup 09.05.2013 tarihinde olayı soruşturan TMK 10. Madde ile görevli Cumhuriyet Savcısı tarafından güvenlik birimlerimizce ihtiyaç duyulan tüm mahkeme kararları ve talimatlar / izinler verilmiştir.”

EMNİYET'E GELEN İHBAR MİT İSTİHBARATI DİYE HABER YAPILDI

Bu açıklamadan hareketle çoğu MİT muhibbi gazeteci konuyu “MİT Reyhanlı saldırısından üç gün önce Emniyet’i uyardı” gibi sunma gayretine girdiler. Konuyu yakından takip ettiğini düşündüğüm birçok gazeteci de açıklamayı bu şekilde anladı. Sanırım bu algılamada, özellikle Radikal gazetesinin patlamanın hemen ardından yaptığı haberler etkili oldu. Zira o haberlerde “MİT uyardı, Emniyet zafiyet gösterdi” deniyordu. Radikal’in haberlerini doğru kabul eden ben de dâhil birçok insan ilk ihbarın MİT’ten geldiğini düşündüğünden MİT’in Emniyet’i zamanında uyardığını anlıyor.

 

Daha net anlaşılması için bir kez daha anlatayım:

1) Reyhanlı olayı ile ilgili İKİ farklı bilgi kaynağı var. Bunlardan biri Emniyet’e gelen ihbar. Bu ihbar savcılığın belirttiği gibi 8 mayıs saat 16:00’da Hatay Emniyet Müdürlüğü’ne geliyor ve bu ihbarın MİT ile hiçbir ilgisi yok. Yani MİT’in 8 mayısta Emniyet’e bilgi vermesi sözkonusu değil.

a) 8 mayısta Emniyet’e gelen ihbarda bazı isimler ve araçların markaları var ancak araç plakaları, bombacıların telefon numaraları gibi bir operasyon için çok kritik detaylar yok.

b) Polis bu ihbarı ciddiye alıp 9 mayıs gecesi ve 10 mayıs günü operasyonlar yapıyor. Şahısların adreslerine bazı baskınlar düzenliyor ancak şahısları bulamıyor.

c) Polis operasyonlara başlayınca bombacılar durumu öğreniyor ve Ankara’da eylem yapmaktan vazgeçip Reyhanlı’ya yöneliyor.

2) Polisin operasyonlarla başladığı günlerde, yani 8, 9, 10 mayısta aslında MİT bombacıların adlarını, satın aldıkları araçların modellerini, plakalarını hepsini biliyor ve nisan ayı boyunca bu şahısları takip ediyor. Polisin bu şahısları aradığını bile bile MİT kendi elindeki bilgileri 10 mayıs 19:30’a kadar Emniyet ile paylaşmıyor. İşte Taraf’ın dikkat çektiği konu bu. MİT elindeki bilgileri neden zamanında Emniyet ile paylaşmadı diye soruyor Taraf.

3) Emniyet şahısları ararken MİT’in Hatay birimi saldırı sabahı saat 7:30’da bombacıların son konuşmalarını da takip ediyor ve buluyor. Saldırıdan altı saat önce yapılan telefon konuşmalarından şahısların bulunduğu alanı tesbit etmek mümkünken MİT’in Hatay birimi bu bilgiyi hem MİT Genel Merkezi’nden hem de Emniyet’ten saklıyor. Bu bilgiyi eylemden sonra paylaşıyor Emniyet birimleri ile.

a) MİT’ten iyi haber almasıyla bilinen Metehan Demir CNN Türk’te çıktığı programda “Kesin bilgi vereyim MİT [eylemden] kısa bir süre önce araçların plakaları, renkleri, eşkallere varıncaya kadar tüm detayları Emniyet ile paylaştı. Emniyet belki daha büyük balık yakalarız diye beklerken bomba patladı” açıklamasını yaptı.

b) Metehan Demir “kısa bir süre önce” derken ne kadar kısa bir süre önce olduğunu açıklamalı. Bunu Taraf açıkladı işte; saldırıdan 18 saat önce.

c) Maalesef MİT’in, elindeki bilgileri saldırıdan 18 saat önce Emniyet ile paylaşması MİT’i sorumluluktan kurtarmıyor. Zira MİT’in bu şahısları en azından nisan ayı boyunca takip ettiği biliniyor. Emniyet’in saldırıdan üç gün önce bu şahısları yakalamaya yönelik operasyon başlattığını da biliyor MİT. Ama bu şahıslarla ilgili elindeki bilgileri son âna kadar Emniyet’e vermiyor. Saldırı sabahı edindiği bilgileri de bombalamadan sonra Emniyet’e veriyor.

4) Emniyet kendi kaynaklarından, bombalama eyleminden üç gün önce haberdar oluyor. MİT ise geç de olsa saldırıdan 18 saat önce Emniyet’i bilgilendiriyor. Bu süre saldırıları önlemek için yeterli değil mi?

a) Üç günlük süre saldırıları önlemek için çok iyi bir zaman. Ancak bu sürede polisin elindeki bilgiler yeterli değil. Bu nedenle MİT elindeki bilgileri zamanında polis ile paylaşmadığı için saldırı önlenemiyor.

b) 18 saatlik zaman diliminde polisin bu saldırganları yakalaması beklenirdi. Kolay olmamakla birlikte polisin ekstrem tedbirler alarak, örneğin tüm Hatay’daki Ford Transit araçların trafiğe çıkmasını engelleyerek, tüm ilçe girişlerinde uygulama başlatarak bu saldırıyı önlemesi gerekirdi. Önlemediği için polis sorumludur.

c) Saldırı sabahı MİT’in Hatay birimi elde ettiği bilgiyi polis ile paylaşsa çok daha kolay ve çok daha kesin sonuç elde edilebilirdi.

5) Özet olarak MİT elindeki bilgiyi zamanında paylaşmadığı için büyük kusurludur. Polis de elindeki bilgilere rağmen ekstrem tedbirlere de başvurup patlamayı önleyemediği için kusurludur. Yani Adana Savcılığı’nın açıklaması Taraf’ı yalanlamıyor aksine doğruluyor.