Asker ayrı dövüyor, gardiyan ayrı, müdür ayrı… koğuştakiler tecavüz ediyor, hakim alay ediyor… bunlar daha çocuk!

Adana Pozantı Cevaevi’nden inanılmaz olaylar yansıdı basına. Basına yansımayan olaylarda durum ne kimbilir ve kimbilir biz ne kadar küçük bir kısmından haberdar olabiliyoruz bu ülkedeki işkence ve tecavüzlerin… Ve galiba hiçbir şey yapamıyoruz.

Cezaevindeki çocukların anlattıklarına bakar mısınız?; “Tutuklanıp cezaevine götürüldüğümüzde gardiyanlar bize bağırıp plastik borularla ‘ilk giriş dayağı’ attı. Adli mahkumlara bize eziyet ettiriyorlar. Ailemizin yatırdıkları paraları kendileri harcıyorlar. Taciz ve tecavüz olayları sürekli oluyor. Bizi sopayla dövüyorlar.” Y.S. anlatıyor; “2011’de gözaltına alındım. Karakolda dayak ve işkence gördüm. Sol kolum dirseğinden çıktı. Doktor rapor yazmadı. Pozantı’ya geldiğimde gardiyanlar suçumu sordu, ‘siyasi’ deyince ‘sen teröristsin’ diye dövdüler. Müdürün odasına götürdüler, o da copunu çıkarttı.” Bir diğer çocuğun ifadesi; “Koğuştan çıkmak isteyince, koğuş sorumlusu (güya ülkede mafya temizliyoruz) kesici bir aletle beni öldürmekle tehdit etti, gardiyan dövdü, ayaklarımı bağlayıp falakaya yatırdılar. Bir arkadaşımızı boynundan basketbol potasına astılar, tam boğulacakken indirip tekrar asıyorlardı. Bunu yapanlara saldırdık ama müdürün odasına götürüldük ve yine dövüldük. Sürekli baskı ve kötü muamele görüyoruz. Tepki gösterince bize karşı dosya açtılar, savcıya ifade verdik, aylar sonra hakim karşısına çıktığımızda hakim bizimle alay etti. Cezaevine dönüşte ise tekrar askerler tarafından dövüldük.”

Bu kadar dayak yiyen ve hele hele taciz ve tecavüze uğrayan çocuk ilerde ne yapar sizce? Biz bugünün “kabahatli” gençlerini eğitip, sevgi ve şefkat gösterip, meslek sahibi edindirip topluma kazandırmaya çalışacağımıza “geleceğin suçluları”nı kendi ellerimizle yetiştiriyoruz!

Nasıl yaratıklardan bahsediyoruz ben de bilmiyorum, sadece, bunları yapanlar insan değiller orası net. Bu dünyaya bile ait değiller… Bu eziyetleri yapanlar kendi çocuklarına neler yapıyordur kim bilir? Eminim bunu da kimse takip etmiyordur... O şiddet mağduru kadınların, çocukların kocalarının, babalarının kim bilir ne olayları vardır bu günlerin gelişini gösteren…

“Nasıl bir ülkede yaşıyoruz böyle!?” demiyeceğim, bunlar maalesef dünyanın her yerinde oluyor. Üstelik yine maalesef eğitim bu sorunun çözümünün sadece bir parçası, küçük bir parçası. Vicdanı olmayana nakil yapamıyorsunuz, eğitimle falan da bir şey veremiyorsunuz, bunlar tek kelimeyle sadist insanlar ama bu durumların yaşanmaması, binde bire indirilmesi için alınabilecek çok ciddi tedbirler olduğuna inanıyorum. Umursayıp umursamama meselesi o kadar.

Yargıda öncelikli müdahale ve çok ağır cezalar büyük ölçüde caydırıcı olacaktır. Çocuklar dilekçe veriyor, yıl geçiyor kimsenin umrunda değil. Böyle şey olmaz. Dosya sırası falan diye bir şey de olmaz. Bu çocuklar dosya değil. Bu çocuklar her gün dayak yiyor, tacize uğruyor, bir insanın tek bir kere bile yaşasa hayat boyu üzerinden atamayacağı olayları bu çocuklar her gün tekrar tekrar yaşıyor. Adalet Bakanı durumu takip ettiklerini söylemiş, sadece bu olay değil lütfen bu tip olayların önü alınacak şekilde ciddi yaptırımlara gidilsin. Bu insanların tayin ettirilmesi bu olayların gezici hale gelmesi demektir. Ceza değil ödül vermektir.

Şu anda, bir grup gazetecinin, 28 Şubat dönemi birbirlerinin yapıp ettiklerini - ki kimin ne olduğunu, ne yazdığını, neye hizmet ettiğini zaten bilmeyen yok -  reyting savaşına döndürmeleri ya da benzer konuların sabah akşam gündeme bir düşüp bir kalkması Pozantı’da yaşananlar kadar önemli konuların gölgede kalmasına neden olmamalı.

Türkiye’de ciddi bir taciz, tecavüz ve ensest sorunu vardır ve bu sorunlarımızın en büyüklerinden biridir. Ne acı ki sadece yazıp çizmekle kalıyoruz… Sivil toplum kuruluşlarının bu olayların peşini bırakmamalarını, gazetelerin gerekirse her gün mağdurların sesi olmaya devam etmelerini diliyorum. Bu çocuklar bizim çocuklarımız, bu çocukların yerinde siz de olabilirdiniz, lütfen artık herkes elini vicdanına koysun!

BUGÜN