Milliyetçi Hareket Partisi’nde dün “değişim” istendiği belgelendi, demiştim. Bu belge o müthiş kalabalık ve yarıya yakın alınan oydur.
Genel Merkez artık diken üstündedir. Halk “değişim” istediğini daha nasıl ortaya koysun!
Mesele “rakam” değildir. Bir genel başkan varken ve suyun başında otururken, hiçbir başka genel başkan adayı yarıya yakın oy aldı mı?
Elbise bedene dar geliyor; patladı, patlayacak.
“Genel Merkez” bayram etmesin; bir muhalefet biter, bir muhalefet başlar.
Önümüzde mahallî seçimler var. Önceki seçimlerde kazanılan belediyelerin 109’u Ak Parti’ye kaptırılmış. Bu sayı neredeyse MHP’nin kazandığı belediyelerin dörtte biri. Bunun hesabı acaba hangi Merkez Yönetim Kurulu’nda yapılabildi? Kim ağzını açıp da “Neden böyle?” diye sorabildi? Bırakın MYK’yı, Başkanlık Divanı’nda, Meclis Grubu’nda kim “mimlenme” yi göze alarak konuşabildi?
Mahallî seçimlerde halkın taleplerini karşılayabilecek aday göstermeleri mümkün olacak mı? Çünkü halk “Genel Merkez” politikalarının iflâs ettiğini görüyor. “Genel Merkez” , her zaman yaptığı gibi, kendisine muhalefet etmeyeceğini düşüneceği adayları çıkaracaktır. O zaman, kim fedakârlık edecek, kim seçim için çalışacak? Herkes, madem kendisi aday gösterdi, “Genel Merkez” gelsin kendisi çalışsın, diyecek.
“Entrika” geçici neticeler verir.  “Muhalif” bilinen il ve ilçe teşkilâtları “entrika” yla görevlerinden alınırlarsa, “Genel Merkez” kaybeder. Yerine getirecekleri de halkın bir parçasıdır. Kimseden “mutlak itaat” beklenmesin! 

 
***

 
“Genel Merkez”, bu kongrenin, kendisi için sonun başlangıcı olduğunu görmelidir! Zaman çok şeye gebe. Kongrede, salonda ve salon dışında muazzam kalabalığın coşkusunu, coşkunun ardındaki arzuyu hepimiz gördük... Halkın talebini iyi okuyamayan gider; 4 Kasım’da, muhalefetin bu kadar ağır basacağı tam hissedilmediği/hissettirilmediği için delege tereddüdde kaldı. Ama artık ağırlık bariz şekilde görülmüştür. “Atalet” içindeki “Genel Merkez” gidecektir!
MHP Genel Başkanı, kongrede sadece “edebiyat” yaptı; ama, umumî söyleyişle, “edebiyat” karın doyurmuyor! Zat-ı muhteremin okuduğu “edebî” metnin altına bütün genel başkan adayları imza koyardı. Hatta “Bütün adaylar için edebiyat yapacağım” deseydi, “ağabeyleri” olarak ona yakışırdı. İnsanların aradığı önce “iç barış” tı. Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın şartlarına gösterilen refleksti; partinin “değişim” politikası idi, kitlelerin sesi olmaktı. Hiç biri yoktu. Maksat “Balgat saltanatı” sürsün! Hakikaten “saltanatlar”ı yıkmak zordur. Ama imkânsız değildir...
Sonuna kadar devam... “Entrika locaları”na fırsat verilmeden halka gidilmeli ve “değişim”in gerekliliği tekrar tekrar anlatılmalı, insanlar ikna edilmelidir.
Türkiye’nin “saltanat”a değil, “Milliyetçi Hareket”e ihtiyacı var. Hele şu zamanda!