Prof. Dr. Abdülkadir Çevik, Recep T. Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’nin ruh hallerini tasvir etmiş. 1970’lerde, biz talebeyken çıkmaya başlayan Ortadoğu gazetesi liderlerin psikolojisini ortaya koyan bir yazı dizisi yayınlamıştı.(Gazetenin başyazarı Erol Güngör’dü. O zamanki önemi ve fonksiyonuna dair Türkeş kitabımda ayrıntı vardır.) Dizinin sonra kitap hâline getirilip getirilmediği aklıma gelmiyor. Tabiî Demirel, Erbakan, Ecevit, Türkeş hakkındaki değerlendirme ayrıntılıydı.
Dr. Devlet Bahçeli’nin psikolojisini Prof. Dr. Çevik şöyle anlatıyor:
 “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, çok disiplinli, titiz, mükemmeliyetçi ve herhangi bir olumsuz olay yaşanmamasını isteyen, her şeyi idare etmeye çalışan bir lider imajı çiziyor. Sanki muhalefet partisi değil, devleti yönetiyormuş gibi bir izlenim veriyor. O zaman da bir muhalefet partisi lideri gibi imaj yaratmıyor. Hatta iktidarın peşinden sürükleniyor izlenimine yol açıyor. Bahçeli’nin yerine konuşan MHP sözcüleri daha farklı davranıyor. Bahçeli’nin de hakkını yemeyelim, kendi partisinin aleyhine de olsa devleti ön planda tutuyor.”  (Saygı Öztürk, Sözcü, 30 Aralık 2012)
Bahçeli, o kadar titiz, o kadar titiz ki, kendi kitabına bile sahip çıkamıyor. Aslında önemli bir kitap yazdı; fakat iki takma isim kullandı. İşi sağlama almak için hem de iki isim birden! Bir yazarın kitabında iki takma isim kullanmasını da ilk defa görüyorum. “Müstear isimler”e dair kitaplar vardır; ilk örnek olarak Devlet Bey’i kitaplarına alabilirler!
Sizi merakta bırakmadan kitabın künyesini de vereyim: Mehmet Nihat-Emre Cemiloğlu [Devlet Bahçeli], Türk Siyasi Hayatında Milliyetçi Hareket-Tarihi Gelişim, Partileşme ve İdeoloji, Turkuaz Ajans 2001 Yayınları, Ankara 1995.
Kitaptan epey faydalandığımı belirtmeliyim.

 
***
 
Devlet Bey, aslında genel başkanlığa seçilmeden önce Milliyetçi Hareket içinde bir  “hareket” başlatmıştı, büyük maddî destek ondan geliyordu. Milliyetçi Çizgi gazetesinden bahsediyorum. Milliyetçi Çizgi etrafında kümelenenler, sonra toptan Bahçeli’nin etrafında yer aldılar. Bahçeli hakkında yazmak istediğimde, Milliyetçi Çizgi sayılarını görmek için çok uğraştım, kimse çıkarıp vermedi. Sanki bir şeyler gizleniyordu. Ya da kimsede gazete yoktu. Partiden 10 sene uzak tuttuktan sonra  “oyun kurucu”  olarak tekrar çağırıp genel başkanlık yarışında, destek istediği zat -ki şimdi  “vekil”i durumunda- bana, “Gazetedeki imzasız bütün yazıları Devlet Bey yazdı” demişti. Bahsettiğim, dönemini yazacağım kitapta, bu defa ne yapıp edip Milliyetçi Çizgi’nin de nüshalarına ulaşacağım!
Neden imzasız yazılar? Neden kitabına imza atmıyor? Siz doktora tezinin ne olduğunu biliyor musunuz? Hakkında kitap çıkardığım hâlde, tezini göremedim. İsim bahsetmeyeceğim, 1999’da milletvekili yaptığı bir akademisyen, şimdi nerede kimse bilmiyor, çok yakınıydı. Üniversiteye gittim, yardımcı olmasını istedim, “Hocama sormam lâzım” dedi, sonra sormuş olmalı ki, tezi vermedi.
Bir çekingenliği var. Bu kesin. Titizlikle ilgisi yok bu çekingenliğin... Hayatta mükemmel yoktur; mükemmellik yolunda ilerlersin sadece...

 
***
 
Hatırlıyor musunuz? 4 Kasım kongresinden sonra, Bahçeli, “yaralı” genel başkan seçildiğinin ertesinde, “Muhalefet asıl şimdi”  diye yazmıştım. Muhalif olmayan, kendisine de muhalefet istemez. Ama “muhalefet” olmazsa, birçok şeyin üstü örtülür, birçok şeyi kimse kimseye hatırlatmaz. Yanlışlıkları, eksiklikleri göstereceksin; muhalefetin bir adı budur. Yoksa sen çekil ben geleceğim değildir. Halk eksikleri gedikleri gördükçe, akıl defterine bunları yazar ve zamanı geldiğinde, teveccühünü ya ona ya başkasına yöneltir.
Hazımsızlık partilere daima kaybettirir. Bahçeli  “muhalefet” i kabullenemiyor.

 
***
 
Sevgili okuyucular! Size ne söz verdimse yerine getirmek istiyorum ama sayfalar yetmiyor. Haftada beş gün yazarken, pazartesi günlerini de işgal ettim. Ve bugün yalnız MHP ve Ülkü Ocakları üzerine yazıyorum.
Mehmet Ağar’ın MHP ile BDP’yi bir tutan sözü üzerine Ağar’ı yakından tanıyan MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan’la bir araya geleceğimi yazmıştım. Celal Adan’la 12 Eylül öncesinde de beraberdik. Buluştuk. Çok şey konuştuk; Ağar hariç!
Neden mi?
Ağar hapiste... O sözü hangi saikle söylediği belli. Üzerine gitmemek gerekir!
Kocaeli Üniversitesindeki yalnız bırakılmış Ülkücüleri yazacaktım. Onu da ileriye aldım.
Deniz Bölükbaşı,  “kaset düzeneği”  meselesinde, MHP’nin yeni yönetiminden kişi/kişileri kastetmişti. Sütunum açık, demiştim. Yeni yönetimden ses yok. “Mükemmeliyet” adına suskun kalmak, MHP yönetiminde  “moda”  anlaşılan... Yoksa bir şeyler unutturulmak mı isteniyor?!

(Yeni Çağ gazetesinden alınmıştır)