Geçen Ak Parti eski Genel Başkan Yardımcısı ve MKYK üyesi Prof. Dr. Edibe Sözen hocanın, İstanbul Maltepe'de aday adaylığıyla ilgili verdiği bir mülakatta kent ve kişi kimliğiyle ilgili ilginç tespitlerini okumuştum. Edibe hocanın “Sosyolojiye göre bir kişi bir yerde 5 yıl yaşadıktan sonra Sosyolojik olarak artık oralı sayılır.”gibi tespitleri vardı.


Tabii bu arada Edibe hocayı adaylığından ötürü tebrik eder, başarılarının devamını dilerim.


Bende yaklaşık 8-9 yıldır Keçiören'de yaşıyorum. Dolaysıyla Diyarbakır'lı olduğum gibi Keçiören'liyim de. Keçiören'e karşı sorumluluğum olduğu gibi Keçiören'e dair haklarımda vardır. Bazı arkadaşlarımın “yahu Cüneyt nasıl olsa yalnız yaşıyorsun, niye başka semtlerde oturamıyorsun? Çakılıp kaldın Keçiören'de. Keçiören'de MHP'liler, ırkçılar çoktur. Nasıl yaşıyorsun, ne buluyorsun bu Keçiören'de anlamadık gitti...” gibi eleştirileri de çok aldım.


Ailem, arkadaşlarımın çoğu da “ne işin var Ankara'da, gel buraya, orada tek başına, kendi kendine eziyet ediyor ve bizi de meraktan bırakmıyorsun. Kendini yalnızlığa mahkum etmişsin. Nedir bu halin? Memleket gibisi var mı... vs” gibi sitem ve eleştirileri de çok alıyorum.


Dışarıdan bakıldığında evet Keçiören aşırı milliyetçi, muhafazakar ve tutucu bir görünüme sahip olabilir, millet olarak sahip olduğumuz önyargımızla “Keçiören'de yaşanmaz” da diyebilir ancak Keçiören'de yaşanmayana kadar bu düşünceyi taşımakta doğru olmadığı gibi tamamen dışlayıcı bir nitelemeye de sahip bir düşünce olur.


Çünkü Keçiören'de yaşanmayana kadar Keçiören anlaşılmaz ve bilinmez de...


Neden?


Ben çok dindar biri değilim. Ama sonuna kadar inançlı ve Allah'ın varlığı ve birliğine dair olan inancım tamdır. Canım istediği şekilde yazıyor ve yaşıyorum. Allah'ın bildiğini de aciz kullardan asla saklamam ve saklama gereğini de duymam. Onur-gurur meselesini de asla yapmam.


Ben hayatın dibini gördüğüm bir anda Keçiören'le tanıştım. Keçiören beni bağrına bastı. Zaman zaman etnik aidiyetimden ötürü ufak tefek haksızlıklara uğradıysam ve olumsuz yargılarla karşılaşıp incindiysem de Keçiören'de hep mutlu oldum.


En dar imkanlarla Keçiören'de 5 kitap, yüzlerce makale yazdım. İngilizce eğitimimi tamamladım. Hayatımda okuyamadığım kitapları burada okudum.


Rahmetli annem de Keçiören'i ve Keçiören'deki komşularını çok sevdi. Türkçe'nin “t” sini bilmeyen annem komşularla kuş diliyle bile olsa çok güzel anlaşıyordu. En sonunda Türkçe'yi de öğrendi ama Takdiri İlahi tecelli etti ve devamını getirme şansımız olmadı.


Özellikle Ramazan aylarında Keçiören'de Müslüman olduğunuzu hatırlıyor, Müslüman mahallede yaşamanın huzuru ve hazzını yaşıyorsunuz. İftar ve Sahur vakitlerinde her yerde Kur'an ve dua sesleri geliyor. İftara az bir süre kala insanların sersem mayın ama tatlı adımlarla iftara koşmalarını ve aileleriyle iftar açtıklarını gördükçe gerçek Anadolu hissini yaşıyorsunuz.


Hırsızlık, kapkaçılık, fuhuş, uyuşturucu ve gasp gibi olaylarını çok nadiren duyuyorsunuz.


Hırsız bir kez benim eve girdi ama eminim ki o da götürecek bir şeyi bulamadığı için binbir kere pişman olmuştur. Sarhoşları, nara atanları, sağ sola kadınlara, kızlara laf atanlarını ve komşularını rahatsız edenlerini görmek neredeyse mümkün değildir. Yani Keçiören bana göre her yönüyle huzurlu ve tatlı bir yerdir.


Şahsım olarak şimdiye kadar ne milliyetçilerden ve ne de muhafazakarlardan zarar görmediğim gibi hep sevgi, saygı ve yakınlık görmüşüm Keçiören'de. Varsın aşırı milliyetçi, muhafazakar olsunlar, bunun ne önemi var ki...


Bu ilçeyi alan Ankara'yı da alır. Ankara'yı alan Türkiye'yi alır.


Ama öyle görünüyor ki; Ak Parti'nin Keçiören'deki tahtını, 3 dönem Belediye Başkanlığı yapan eski Belediye Başkanı Turgut Altınok sallayacaktır. Kazanmazsa bile kazanmaya çok yakın oy alacaktır. Keçiören'de hizmetleriyle bilinen ve halk arasında çok sevilen Altınok'un başını Melih Gökçek yedi. Onu kendine rakip gören Gökçek, CHP'nin Baykal'ı bir CD ile gönderdiği gibi Altınok'u da bir CD ile gönderdi. Hem de geçen yerel seçimlerin arifesinde.


Altınok çapkınlık yapmış olabilir. Hem bizim toplum her ne kadar vatan-millet sakarya diye ahkam kesse de kabul edelim ki biraz çapkın bir toplumdur. Çapkınlık ayrı yaptığı hizmetler ap ayrı. İkisini de aynı kefeye koymak adaletli olmaz. Hem beşer bu, şaşar mı, şaşar. Rahmetli babam, son derece dindar ama bir o kadar da çapkındı. Yedi kari getirmişti. Tabii karıları ölmüş, boşanmış vs ama sonuç da yedi karıyla evlenmiştir.


27 Mart 1994 yerel seçimlerinde MHP'den, 18 Nisan 1999 seçimlerinden Fazilet Parti'sinden, 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde Ak Parti'den Belediye başkanı seçilen Altınok önceki gün BBP(Büyük Birlik Partisi) tarafından 2014 yerel seçimleri için Turgut Altınok'u aday gösterdi.


Adaylığı ilan edildiği sırada BBP Lideri Destici “Biz Keçiören'li kardeşlerimize sorduk. 'BBP'den kimi aday görmek istiyorsunuz? Diye. Keçiören'li kardeşlerimizin çoğunluğu Turgut Başkanı görmek istiyoruz. Turgut Başkanı bize aday olarak getir' dediler.”dedi.


Turgut Altınok ise, adaylığıyla ilgili anket yaptıklarını, Keçiören halkının yüzde 83-85 civarında kendisini istediklerini belirterek “eğer bu oran yüzde 50 olsaydı aday olmayacaktım. Daha sonra Saadet ve Demokrat Parti'den de bize adaylık teklifi oldu. Keçiören halkı BBP dedi.” dedi.


Altınok'un halkla ilişkileri de çok iyi. Yine bir gün rahmetli annemle Botanik parkında otururken, o güne kadar hiç görmediğim ve tanımadığım Altınok, yanında iki korumasıyla geziyordu. Kellif felli biri olduğunu anladım ama Belediye başkanı olduğunu bilmiyordum. Hiç istifimi bozmadım. Baktım millet ayağa kalkıyor, el tokalaşıyor ama yalan yok önemsemedim. Bir baktım bize doğru geldi. Mecburen ayağa kalktım, tokalaştım. Sonra annemin ellerinden öptü, duasını istedi. O an Belediye Başkanı olduğunu anladım. Annemle konuşmaya çalıştı ama annemin Türkçe'yi bilmediğini görünce “teyze çawavani başı”deyip annemin gönlünü almayı başardı.


Şahsen o gün o tavrını takdire değer gördüm...