Kadınlarımızda kalp damar hastalıkları eskiye oranla daha fazla, hipertansiyonun sıklığı da hızla artıyor. Kilo sorunu/obezite tehdidi de en çok kadınları ilgilendiriyor. Sigarayı bırakma konusunda en çok direnenler de kadınlar. Önemli bir sorun da hareketsizlik; yani fiziksel aktivitenin azalması. Listeye alkol kullanımının yaygınlaşmasını yani \'alkol tehdidi\'ni de eklemeliyiz.
Bazılarınızın “Hocam, olur mu öyle şey. Şimdiki kadınlar daha hareketli. Eskiden annelerimiz, ninelerimiz, spor salonlarında egzersiz mi yapıyordu Allah aşkına!” diyeceğini biliyorum. Ama annelerinizin, hele hele ninelerinizin çamaşırlarını elleriyle yıkadığını, en azından merdaneli makine kullandığını, bulaşık makinelerini hiç görmediklerini, elektrik süpürgeleriyle ömürlerinin son yıllarında belki tanıştığını, bahçelerinde sebze-meyve yetiştirip her gün değilse bile sık sık ellerinde file çarşı pazar dolaştığını, köyde kasabada yaşayanlarınsa, tarlada, bahçede gün boyu çalıştığını, kısacası hayatın doğal akışı içinde zaten aktif biçimde yaşadığını hatırlatmak isterim.
Özetle, kadınlarımızda 30-40 yıl önceye oranla hipertansiyon, şeker hastalığı, kilo fazlalığı/obezite, kalp krizleri, felç, yani damar sağlığına ilişkin sağlık problemlerine daha sık rastlıyoruz.
ROMATİZMA VE KANSER
Hızla yayılan problemlerden biri de romatizmal sorunlar. Bunda da kilo artışı ve hareketsizliğin önemli bir payı var. Pek çok kadın 40\'ını geçmeden diz, bel, kalça ağrısından yakınıyor. 60\'ına varmadan diz-kalça romatizması, erimesi başlıyor.
Eskiye oranla daha sık gördüğümüz hastalıklar arasında haşimoto tiroidi ile tiroit kanserleri ve meme kanserini de saymamız lazım. Türk kadınlarında guatr ve tiroit nodüllerinin 30-40 yıl önce de yaygın olduğunu biliyorduk ama ne haşimoto hastalığı ne de tiroit kanseriyle bugünkü kadar sık karşılaşmıyorduk. Bu artışı yalnızca teşhis olanaklarının artmasıyla izah etmek mümkün değil.
Haşimotonun yaygınlaşmasında sigara içenlerin çoğalmasının, stres ve benzeri ruhsal sorunların artmasının, bağışıklık dengesi bozukluğunun yaygınlaşmasının etkisi olabilir. Tiroit kanserinin yaygınlaşmasınınsa vücudumuza giren radyasyon dozunun artmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Türkiye\'nin bulunduğu coğrafyada radyoaktif kirlenme çok ama çok önemli bir problem.
Kadınlarımızın ruh sağlığının da eskiye oranla az ya da çok bozulduğunu üzülerek belirtmek zorundayım. Özellikle depresyon, kaygı durumu (anksiyete) ve panik bozukluklarla uğraşan kadınların sayısında bir artış var. Dünyanın pek az ülkesinde kadınlar bizim ülkemizdeki kadar antidepresan, uyku ilacı ve ruhsal gevşetici haplardan yutuyor. Ruhsal sorunlardaki bu hızlı artışın arkasındaysa sosyal ve ekonomik değişimler yatıyor.
ENDİŞE VE KORKU
Aile yapımızın değişmesi, sosyal ilişkilerimizin eski samimiyet ve saflığını kaybetmesi, komşuluk, dostluk, hemşerilik veya manevi yaşamla ilişkili bağların zayıflaması endişeye, korkuya ve neticede ruh sağlığında bozulmaya yol açıyor gibi geliyor bana...
1. Bazı kanserler artıyor (meme, tiroit).
2. Haşimoto tiroidine yakalananlar çoğalıyor.
3. Hipotiroidli ve hipoglisemili kadınların sayısında artış var.
4. Kilo fazlalığı ve obezite problemi kadınları daha çok tehdit ediyor.
5. D vitamini ve B 12 vitamini eksikliği ile omega-3 azlığı kadınlarda daha sık görülüyor.
6. Diz ve kalça romatizması, erimesi problemi yaygınlaşıyor.
7. Depresyon ve kaygı bozukluklarına eskisinden daha sık rastlanıyor.
8. Hipertansiyonlu ve diyabetli kadınların sayısı artıyor.
9. Kalp krizi ve felç geçiren kadınlarda da artış var.
10. Bellek sorunları kadınları daha çok ilgilendiriyor.
NOT: Pazar pazar keyfinizi biraz kaçırdıysam bunu bilerek yaptığımdan ve hoşgörünüzü beklediğimden emin olabilirsiniz.13-14-15 Mart günleri saat 11.30’da Star TV\'de \'Kadın sağlığını en çok tehdit eden sorunlar ve çözüm önerileri\'ni masaya yatıracağız. Vaktiniz olursa izlemenizi öneriyorum.
(Hürriyet)