Tüm diğer önlemlere rağmen ilaç önermek zorunda kaldığımız özellikle de erkek tansiyon hastaları, yan etki olarak ‘cinsel hayatın zarar görebileceği’ endişesiyle ilaca ya baştan karşı çıkarlar ya da birkaç gün sonra bırakırlar. Bence bu endişelerinde haksız da değiller, ama...

HİPERTANSIYON kalp krizlerini davet ettiği, kalp ve böbrek yetmezliğini kolaylaştırdığı, gözde ve beyinde kanamalara sebep olduğu için herkeste, her yaşta ciddi bir sağlık problemidir. Her zaman ve her yaşta önemsenmesi ve mutlaka kabul edilebilir değerlere (130/85 mmHg’nin altına) düşürülmesi gerekir.
Biz, tansiyonunun yüksek olduğunu belirlediğimiz kişilere hemen ilaç vermek yerine varsa fazla kilolarını vermelerini, tuzu azaltıp, düzenli fiziksel egzersize çaba göstermelerini –mesela her gün 30-40 dakika yürümelerini-, uykularını düzenleyip, alkol ve sigarayı hemen kesmelerini söyler, izlemeye alırız. Eğer hafif veya orta derecede bir hipertansiyon söz konusu ise sadece bunlar kan basıncını yeniden normal hudutlara indirmeye kâfi gelir.

İlaç ne zaman gerekli?

Ne var ki, bu önlemler her zaman yetmez. Dahası, çoğu hasta yukarıdaki önerilerimizi ciddiye almaz, tavsiyelerimizi hakkıyla uygulamaz. Bazı hastalarda tansiyon zaten işin başında kritik düzeylere ulaşmıştır, ya da diğer riskler nedeniyle tansiyonun kısa sürede düşürülmesi gerekmektedir. Bu gibi hallerde bir tansiyon ilacına başlamamız kaçınılmaz olur. Biz ilaç öneririz ama hastalarımız, özellikle de erkek hastalarımız bu ilaçları kullanmak istemezler. Ya daha baştan reddederler ya da birkaç gün sonra kullanmaktan vazgeçerler. Nedeni “yan etki korkusu”, bilhassa “cinsel hayatın görebileceği zararlar”, yaşayabilecekleri bazı cinsel sorunlardır.

Hastalar da haklı ama...

Bana göre haksız da sayılmazlar. Tansiyon haplarının bazı yan etkileri olabiliyor, bazıları cinsel yaşamı tehdit edebiliyor.

Bu ilaçlarının başka yan etkileri de var. Ama bunların “zararlı etki” olmadıkları, bedene ciddi bir zarar vermeyip, yaşam kalitesini önemli ölçüde bozmadıkları sürece katlanılması gereken şeyler gibi düşünülmesi lazım. Eğer imkân ve alternatif varsa, yerine diğer bir tansiyon ilacının konulması ama doktorla konuşulmadan hiçbir tansiyon ilacının aniden kesilmemesi gerekiyor. Cinsel güçte zayıflamaya, cinsel yaşamda soruna yol açmayan pek çok tansiyon hapı olduğu unutulmamalı, ilaçtan vazgeçmek yerine uygun bir alternatifle değiştirilmesi düşünülmelidir.

İşte tansiyon ilaçlarının yan etkileri

-  Halsizlik, yorgunluk.
-  Potasyum kaybına bağlı uyuşmalar, yanma ve karıncalanmalar.
-  Ayağa kalkınca baş dönmesi.
-  Sık idrara gitme.
-  İnatçı öksürük atakları.
-  Kan şekeri yükselmesi.
-  Ürik asit yükselmesi.
-  Nabız yavaşlaması.
-  El ve ayaklarda soğukluk hissi.
-  Nabız düşüklüğü.
-  Uyku kaçması.

BİR NOT

Bizzat hipertansiyon cinsel gücü azaltır

HİPERTANSİYON hastalarının bazılarında cinsel sorunlara, özellikle de cinsel güç azalmasına rastlanabiliyor. Bu durumun en sık görüldüğü kişiler fazla kilolu, kan şekeri ve kolesterolü yüksek, hipertansifler. Hatta bazı durumlarda cinsel fonksiyon bozuklukları hipertansiyonun ilk ve tek bulgusu bile olabiliyor. Ayrıca bu durum yalnız erkekler değil kadınlar için de söz konusu. Güvenilir bir araştırmada hipertansif erkeklerin yaklaşık yarısı hipertansif kadınların üçte birinde cinsel fonksiyon bozukluğu saptanmış, en sık görülen fonksiyon bozukluklarınınsa cinsel aktivite sıklığının azalması, cinsel isteğin seyrekleşmesi, sertleşme bozuklukları ve orgazm sorunları olduğu belirlenmiş. Uzmanlara göre hipertansiyon ilaçları değil hipertansiyonun kendisi daha çok cinsel fonksiyon bozukluğu yapıyor.

ÖNEMLİ

The Times’ın diyet listesine itirazım

İNGİLTERE’nin saygın gazetelerinden The Times’da, yine İngiltere’nin önde gelen diyetisyenlerinden Oan Marger tarafından hazırlanan bir liste yayınlandı. Liste basında büyük yankı uyandırdı. Marger, 40 yaş üstü kadın ve erkekler için ayrı bir liste oluşturmuştu. Kadınlara, daha bol ve sık ‘soya fasulyesi, keten tohumu, ahududu, kinoa bitkisi, avokado meyvesi, sardalye balığı, deniz ürünü, kavun, badem, nohut, yulaf, lahana, su teresi, yağsız yoğurt, kelp’; erkeklere ise ‘zeytinyağı, istiridye, kırmızıbiber, domates, yeşil çay, tofu, kabak çekirdeği, ceviz, muz, yabanmersini, lahana, brokoli, hindi ve tofu yemelerini, istiridyeyi de unutmamalarını’ öneriyordu...
İki kötü tavsiye var

Aslında fena bir liste değil ama, bu listeye pek çok noktada itirazım var.

-  Birincisi şu: Marger’in kadınlar için önerdiği besinleri, soya fasulyesi dışında erkeklerin de yemelerinde hiçbir mahsur yok! Hatta sık ve bol yemelerini tavsiye etmek bile doğru olur. Bayan Marger’ın erkekler için oluşturduğu liste de kadınlar için mükemmel. Kadınlar, zeytinyağını, domatesi, yeşil çayı, cevizi sofralarından eksik etmemeli, diğer yiyecekleri de bol tüketmeliler.

- İkinci itirazım şu: Kadınlar için yapılan listedeki soya fasulyesi ve kelp bana göre de kötü tavsiyeler! Çünkü soya fasulyesi hem genetiğiyle oynanma ihtimali yüksek yiyeceklerden biri hem de her kadına tavsiye edilmiyor. Örneğin meme kanseri geçiren veya riski yüksek olan kadınların bu yiyecekten kesinlikle uzak durması isteniyor. Kelp iyot içeriği yüksek bir besin,  sağlam tiroidi bile hasta edebiliyor.
Geyik ısrarı niye?

- Üçüncü itirazıma gelince: Oan Marger’ın erkeklere neden ısrarla geyik eti tavsiye ettiğini anlamış değilim. Geyiğin uzun ve çatallı boynuzları dışında diğer hayvanlardan bir farkı yok. Ne protein, yağ ne de barındırdığı mineraller açısından farklı. Ben, doktor veya diyetisyenlerin hazırladığı bu tür listeleri pek ciddiye almam. Diyetisyenleri veya doktorları değil, hazırladıkları bu tür mucize (!) listeleri ciddiye almam, yanlış anlaşılmasın.

- Son iki hatırlatma daha: Bana sorarsanız, soya fasulyesi yiyeceğinize keten tohumu tüketin,  soya sütü yerine keçi sütü için, tofu yerine de peynir yiyin!  Erkeklerin listesinde yer alan brokolinin üzerine kocaman bir çarpı koyabilirsiniz. Bizde de hem pahalı hem de son derece lezzetsiz bir besin.