2 Temmuz 2012 tarihinde British Waterways 2000 mil uzunluğundaki tarihi İngiliz ve Galler kanalları üzerindeki yönetim hakkından vazgeçerek onları Canal&River Trust’a bıraktı. 

 İngiltere seyahatinizde mesela Londra, Birmingham, Manchester veya Liverpool gibi sanayi şehirlerinin yanında yaşamın yavaş aktığı kırsalda yaptığınız gezilerde bugün hala varlıklarını sürdüren, romantik bir amaca bürünen bu kanalların hikayesini bilmek gerekmez mi?

 İngiltere dünyada kanal sistemini hayata geçiren ilk ülkedir, bu konudaki başarısı mucizevi kabul edilir ve tarihçiler, mühendisler, şehir plancıları hala bu konu üzerinde yoğun çalışırlar. Kanal projesi o sebeple ‘impossible to reality’ olarak nitelendirilir. 

 Kanalların İngiliz havasını ve manzarasını ebediyen değiştirdiği söylenir, en büyük endüstriyel başarı oldukları kabul edilir,  heybetli ve anıtsal niteliktedirler. 

En uzun kanal ise pamuk ve pamuklu dokuma için uygun hava şartlarını taşıyan Lancashire Bölgesi'nin ürünlerini Liverpool Limanı’na taşıma projesidir. Proje el emeği ve kazma kürekle gerçekleşen bir projedir. Genellikle sarhoş, pis ve kavgacı olarak tanımlanan İrlandalı fakir erkeklerin çalıştırıldığı proje su yolu projelerinin yedi harikasından biri olarak kabul edilir. 

 Başlangıçtaki hesaptan 40 defa daha pahalıya mal olan bu kanal Liverpool, Manchester ve Lancashire Bölgesi’ni kalkındırır, bu şehirleri sakin işleyen değirmen şehirlerden hızlı işleyen, kalabalık ve yoğun endüstri şehirlerine dönüştürdü. 

İnşaatta çimento kullanılmadı, basit duvar inşaatı olarak bakmamak lazım. Sağlam ve estetik taş işciliği hakimdir.

Burnley şehri bu bakımdan kıymetlidir. Eğer mühendislik, tekstil tarihi, dokuma sanayi, kanal sistemi, gibi hususlara ilgi duyuyorsanız Burnley şehrini görmeniz gerekir diye düşünüyorum. Lancashire Bölgesi’nin iklim şartları ve nemlilik açısından en uygun kasabasıdır, Liverpool Limanı’na 50 mil civarında bir uzaklıktadır ve söz konusu projenin en kıymetli adımıdır.

Bu şehirde üretilen kumaşın uzunluğu Ay’a iki buçuk kere seyahat uzunluğundadır. Yılda 8 milyar iplik üretip haftada 6 ton civarında kömür gereksinimi vardı. Bu tip külliyatlı bir üretimin şehre çok önemli ekonomik ve sosyal etkileri ve kazanımları oldu. 

Elbette demiryolu projeleri hayata geçirilince durum değişti, çünkü demiryolu su yoluna göre 6 kere daha hızlıydı, sadece mal değil yolcu da taşıyordu ama yine de kanalların önemini silemedi, kullanım güçlerini elinden alamadı.

İngiliz kanallarına en büyük rakip göklerden geldi, 1940’lı yıllarda özellikle de savaşla beraber pek çok şey değişti. Savaşta erkekler trenleri kullanılırken cephane ve mal sevkiyatı yaptı ve kanallar ve kanal üzerindeki botları kadınlar kullanmaya ve işletmeye başladılar. Çünkü iç bölgelerden hala hammadde ve mal sevkiyatı gerekliydi Liverpool Limanı’na. 

Osmanlı Devleti’nde ticaret, diplomatik görevli veya misyonerlik faaliyeti için giden ve gezen İngilizlerden birkaçı ülkenin su gücünden ve nasıl rehabilite edilebileceğinden bahsederek Osmanlı merkezi ve yerel yetkililerin derinliği yetersiz olduğundan taşımacılığa elverişli olmayan nehirlerinden yararlanmak için bir çaba içinde olmadıklarını yazarlar seyahatnamelerine. 

 Bahsedilen kanal sistemi hem mühendislik kabiliyeti ve para gerektirirken aynı zamanda bugün bile hayret uyandıracak bir çaba, sabır ve imkansız gibi görülen bir uğraştı. O sebeple Osmanlı için varını yoğunu savaşların finansmanına ve geri kalanını da demiryolu projelerine ayıran Osmanlı yetkilileri için kanal projeleri ve onları ekonomik kılmak imkansız, gereksiz, rüya ve yetersizlikten öte olmamalıdır.

İngiliz kanalları 200 yıldır çeşitli amaçlarla kullanıldılar ama maden işçilerinin grev yapmasıyla kanal taşımacılığı yavaşça son bulmaya başladı. Kanallar ve üzerlerindeki uzun botlar bohem bir yaşamın ve doğa ile içi içe yaşamanın simgesi oldu bir nevi; emekli yaşam alanı, yazlık evler.

Yazlık kiralar gibi belirli bir dönem için bir bot kiralayarak kanallar arası geçiş yapabilirsiniz. Mavi yolculuk gibi büyüleyici olmasa da hem yüzen bir taşıtta tatil yapma zevki, hem de tek bir yere bağlı olmadan şehir ve daha ziyade kırsal yaşamın tadına varabilirsiniz. 

Kısacık bir İngiltere seyahatinizde bu deneyim mümkün olmayabilir lakin kanal sistemine aşına olmak için bir iki saatlik bir gezintiye çıkmanız ziyadesiyle doyurucu olacaktır kanaatimce. Ancak temizliğine düşkün Türk hanımlarının bohem yaşamın bir değişik şekli olan bu meşakkatli yaşama ayak uydurup uyduramayacağını da göz önünde bulundurmak gerekir.

Hele ki bu maceraya onları kocaları ittiyse azarı ziyadesiyle işitip zehir gibi bir hafta da geçirebilirsiniz.

O halde beyler kendileri yanlarına hijyenik kaideleri bertaraf edebilen oğullarını, damatlarını veya candan arkadaşlarını alıp İngiltere kanallarını biraz kahve, soba dumanı, azıcık sis, yağmur ve şarap yudumuna karışmış kitap okuyarak tecrübe edebilirler. 

Sıcak bir yaz günü olursa eğer burnunuz kitapta eliniz birada da olabilir!