Başlığın etkisi daha uzun bir süre devam edecek sanırım. Bu hırçınlığa hergün biraz daha fazla ülke dahil oluyor. Son günlerde basına yansıyan bir fotoğraf yeni bir zihniyet olmasa da bir süredir gayret içerisinde cephe oluşturup rüzgardan savrulmamak için birbirine tutunan çalılık manzarası veriyor. Tanım tabiatsal olsada insan tabiatının zooloji biliminden birşeyler öğrenmeye çalışması bitkilerin engin dünyasını kopyalaması kurmaya çalıştıkları cephenin sağlamlığını sağlayamıyor. Rüzgarlar var olduğu müddetçe cephelerin kalıcılığı hep tartışılmaya devam edecektir. Resimde üç kişi var Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin hükümet yetkililerinin oluşturduğu sonbahar pozu.
Yunanistan uzun zamandır ekonomik sorunlar yaşayan ve birtürlü toparlanma imkanı bulamayan bir ülke. Ekonomik felakete doğru giderken kendilerine güvenerek mevduatlarını Yunan bankalarına yatıran Kıbrıslı Rumların birikimlerinide harcayan bir devlet olarak Lefkoşa’nın Rum kesiminde pek istenmiyorlar. Kıbrıslı Rumların bu işten çok canı yandı hatta Rusya’dan gelen müşterilerinin de bir miktar mevduatı yok olup gitti. Bahis konusu meblağ çok milyar avro. Tüm bu dargınlığı sona erdirebilecek güç ne olabilir; tabiki kaybedilen paradan daha fazla olması gereken ve çalışmadan ulaşılacak zenginlik alameti para. Buna da ancak bilinmeyen yeraltı kaynaklarının bulunması ve size ait olmasa da sahiplenip kullanmakla ulaşılabilir. Ancak Doğu Akdeniz de bulunduğu düşünülen Gaz ve petrol rezervlerinin bu küslükleri fotoğraftan anlaşıldığı kadarıyla bir anda sona erdirdiği sanılsa da bir süre sonra hayal kırıklığının fotoğraflarını da görmeye başlayabiliriz.
Mısır son yıllarda zorlukları aşmaya çalışan ve bölgesinde huzur içinde yaşayabilmek için gayret gösteren bir ülke idi. Bu yüz yıla yakışan bir demokrasiye ulaşabilmek için çalışmalarını sürdürdüğü bir dönemde maalesef girdapların içine yuvarlandı. Uzun zaman alan istikrarın oluşması nerdeyse bir ay gibi kısa sürede yok oldu. Demokrasi tanımları tekrar yapıldı ve yıllarını askerliğe verenler devleti yönetmek için iş başına geldi! Sonrasında Akdenizin bazı bölgeleri harita üzerinde Rumlar ve Mısırlılar arasında paylaşılmaya başlandı. Çok yıllardır askıda duran ve genel sorun çözülemediği için tanımlaması yapılmayan Kıbrıs adasının sözde “Münhasır Ekonomik Alan” sınırları aniden belirlenmeye başlandı.
Bu belirlemeden beklentisi olan diğer bir ülke ise İsrail. Hernekadar üçlü fotoğrafta yer almadıysa da Doğu Akdenizde kendi payına düşen ganimet olarak düşündüğü deniz altında var olduğu düşünülen ve bir kısmı tesbit edilen gaz için araştırma ve pazarlamalara başlamış durumda. Tüm ülkeler süratle zengin olup köşeyi dönmeye çalışıyorlar. Ancak bu dönecekleri köşe aşağı, yukarı veya yatay bir yöndemi pek ilgilenmiyorlar. Oysa uzun vadede istikametin önemi ortaya çıkacaktır.
Önümüzdeki dönemde bu cephenin rüzgarlardan nasıl etkilendiğini göreceğiz. Genel olarak söylemek gerekirse Doğu Akdenizin ve Kıbrıs Adasının durumunu algılamadan bulunan bir miktar gazın peşine düşerek uzun vadeli plan ve projeler üretmek pek yararlı olmayacak gibi görünüyor.