Cumartesi sabah erkenden gelen telefonla “Ham haber” diye yazdığım olayın, “Tam haber” formatında medyada yer alışı şöyle:
“Teröristler Şırnak’ta iki uzman çavuşu kaçırdı. Teröristlerin olay sırasında sivil kıyafetli oldukları ve askerleri otomobile bindirerek kaçırdıkları bildiriliyor. Bölgede konuyla ilgili operasyon başlatıldı.”
Bir başkası da:
“Bir uzman çavuştan haber alınamıyor. Kent merkezindeki evinden saat 07.30 sıralarında çıktıktan sonra kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırıldığı ileri sürülüyor. Şırnak Emniyet Müdürlüğü çalışma başlattı.”
***
“Teröristlerin olay sırasında sivil kıyafetli oldukları”nı yazabilen “medya dili”nde, “uzman çavuşun kıyafeti” üstüne kelime var mı?
“Kent merkezindeki evinden” diyen “medya dili”nde, “Yahu neden kent merkezinde bir evde?” diye bir merak var mı?
“Bölgede operasyon başlatıldı; Emniyet çalışma başlattı” diyen “medya dili”nde, “Yahu zaten Emniyet’in yakınından kaçırılmış” diye bir “iddia” var mı?
***
Bu “medya dili”nde de; askeri dilde de, Emniyet, devlet dilinde de neler yok:
1. Uzman çavuş(lar) evde kalıyordu; üç kuruş maaşla kiraladıkları evde.
2. Çünkü, onları barındıracak yeterli lojman yoktu; çoğu, aslında birlikteki sayıları daha az olanlara verilmişti.
3. Oralarda 500 kişiye 40 TOKİ lojmanı veren büyük harfli Devlet; Ankara’da 6 ayda Deniz Kuvvetleri için 400 haneli site bitirivermişti mesela.
4. Sadece “teröristler” değil; esas uzman çavuş(lar) “sivil kıyafetli” idi; çünkü “kent merkezindeki evi”nden üniformayla çıkamıyordu, güvenlik sebebiyle. Bir süre önce kapıları önünde sigara içerken öldürülen iki uzman gibi.
5. Evinden çıkmıştı; çünkü yeterli servis aracı da yoktu; evinde bekleyeceği.
6. Bu uzmanların çok genç; çünkü bölgeye hep tecrübesizlerin sevk edildi; çünkü kimi komutan, çok tecrübeli, yanlışları gören ve gösteren “ast, alt” istemedi.
7. O anda üstlerinde var mıydı, bilmiyorum ama, bildiğime göre, sivil kıyafetle silah taşımaları da yasak; zaten bir çok malzemeyi de ancak kendi paralarıyla edinebiliyorlar!
***
Ama medyanın, devletin, Genelkurmay’ın, Emniyet’in dillerinde hep “operasyon” mevcut!
Askerini “ortaya karışık” atan bir devlet, şimdi operasyonla onu arıyor!
O uzman çavuşların insani varlığı yok sayan bir ordu, hükümet; yani devlet, şimdi onun varlığını arıyor!
O uzman çavuşların seçimlerde oy verdikleri sandıkları gözaltında tutanlar; onların oylarını tehlikeli bulanlar, şimdi onları tehlikeden kurtarmak için operasyon yapıyor!
“Tehlike var” diyerek, onlara, “Tehlikeler bana bildirildi. Ailemi kendi rızamla bölgede tutuyorum. Başlarına bir şey gelirse sorumlusu benim” diye kağıt imzalatıp lojmansız bırakanlar, şimdi onların başına gelende operasyon yapıyor!
“Ailelerinizi memleketinize yollayın; siz de kışlada, garnizonda, birlikte, taburda kalın” diye baskı yapanlar; “dışarı çıkmama cezası” verenler, şimdi operasyon yapıyor!
Hoş; cümleleri hep yanlış bitirdim:
Operasyonun yükünü, tehlikesini, üzüntüsünü de yine o uzmanlar gibi olanlar yükleniyor!
***
Şu olayı bir uzman çavuş anlattı bana:
Bölgede bir kentte o gün karışıklık vardır. Sokaklar karışık, meydanlar karışık. İnsanlar ortada. Taşlar havada. Ailesiyle bir otomobilde bulunan bir uzman çavuş orduevine sığınmak ister. Kapıdaki asker kimlik sorar.
Kimliğe bakar; cevabı duvar gibidir: Uzman çavuşların girmesi yasaktır!
***
Sonra… operasyon yapın, çalışma başlatın!
Şöyle bir şey geliyor akla:
Ölüme gönderdiği kendi askerine, kendi evladına karşı hep 10 kusurlu harekette bulunup varlığına, insanlığına saygı esirgeyenler; başkasına, ötekine nasıl bir saygı duyabilir ki!
Ama bu “dil”de, tahakkümün her dilden dilinde hiçbirine yer yok!
Kaçıranların kaçırdıkları da bu “insanlar” işte: Öğretmen, teknisyen, işçi, uzman…
İnsanlığın bittiği yerde nasıl bir buluşma ama!
Bir de bu yüzden; yoksul insanların üstüne yıkılmış bu “savaş” bitmeli!
***
Önceki yazıyı, “Cesaret isteyip esaret veriyorlar” diye bitirmiştim.
Yine öyle bitsin!
(Bir de şu parantezi vardı önceki yazının: Ham haber doğru da olabilir; yanlış da çıkabilir.İki halde de bir şey değişir mi?..)