Yazayım mı, yazmayayım mı?” kaygısı yaşadım günlerdir, sonunda bildiklerimi sizlerle paylaşmaya karar verdim: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kamuoyunda ‘şike yasası’ adıyla bilinen düzenlemeyi yeniden görüşülmesi için Meclis’e geri gönderdi ya, aslında böyle davranmaya son gün karar vermiş... İlk düşüncesi, itirazlarını kamuoyuyla paylaşıp önüne gelen metni onaylamakmış...
Bu bilgiyi yakın bir dostundan aldım Cumhurbaşkanı Gül’ün... Veto kararını açıklamasından birkaç gün önce birlikteymişler ve sağdan-sola konuşurlarken ‘şike’ konusu da gündeme gelmiş... İyi bir taraftar (Beşiktaş) olan Abdullah Gül, lig üzerinde şâibe kalmamasından yana olduğunu söyledikten sonra, “Önüme gelen yasanın altında dört parti yöneticilerinin imzası var; gönlüm yatmasa da Meclis’in üzerinde birleştiği bir konuya karşı çıkmak istemem...” demiş...
Aradan sadece birkaç gün geçtikten sonra Çankaya’dan gelen ‘veto kararı’ çok şaşırtmıştı ortak dostumuzu...
Cumhurbaşkanının güvendiği hukuk danışmanları var; bazen Çankaya sınırları dışındaki hukukçulardan da görüş aldığı oluyor. Toplumla bağları da kuvvetli; eski dostlarıyla görüşüyor, katıldığı ortamlarda insanların nabzını tutuyor. Dikkatli bir gazete okuru da; kafasını kiraya vermediğine inandığı her eğilimden yazarı yakın takibi altında tutuyor.
‘Futbol’ gibi kalabalıkları ilgilendiren bir konuda son anda görüş değiştirmesi yadırgatıcı değil bu yüzden; kendisine sunulan hukuki görüşleri dinleyip, “Meclis ve siyasi partiler kararlılıklarında samimiyseler ikinci dikiş atsınlar” noktasına gelmiş olabilir.
Hasta yatağından kurmaylarına “CHP ve MHP arkasında duruyorlarsa yasayı yeniden Meclis’e getirin” talimatını veren Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yaptığı da farklı değil: İsteseydi Ak Parti sorumluluğu en baştan üstlenebilirdi; oysa kurmaylarına “Grup olarak getirmeyin, bütün partilerin ortak teklifiyle Meclis’e gelsin yasa” dediği biliniyor Başbakan Erdoğan’ın...
Öyle de oldu, yasa Meclis’e dörtlü takrirle geldi...
Vetodan sonra da önce diğer partilerin tavrını belirlemesini bekledi Başbakan Erdoğan; CHP ile MHP’nin desteklerinin devam ettiği görülünce, “Virgülüne dokunmadan geçirin” talimatını verdi.
“Çankaya’yla Ak Parti, Erdoğan’la Gül arasında sürtüşme” olarak yansıtıyor ya bazıları olanı, buna en fazla Cumhurbaşkanının kendisine “Veto etmeyeceğim” dediği dostum gibiler gülüyor. Bana “Daha önce önüne getirilen yasaları veto etmesi gerekmemişti, çünkü yasaların Meclis’ten geçirilmesi sürecini yakından izleyerek, rahatsızlığı varsa bunu muhataplarına bildirerek önalıyordu Cumhurbaşkanı Gül; bu defa dört parti desteği yüzünden müdahil olmaktan kaçınmıştır” dedi.
“11 Eylül tezkeresi gibi” benzetmesini yapanlar var, bu gelişmeden sürtüşme çıkacağı umuduyla... “11 Eylül gibi...” bana da makul bir benzetme geliyor, ama tamamiyle farklı bir sebepten: Arkasında bütün partilerin desteği bulunan yasa teklifi her halükârda Meclis’ten geçecektir; böyle bir durumda partiler milletvekillerini oy kullanıp kullanmamada veya oylarını lehte/aleyhte vermede serbest bırakabilir...
Sadece Ak Parti’de bulunmuyor yasayı benimsemekte zorlanan, CHP ve MHP’den bazı isimlerin de yasanın bu haline karşı çıktığı işitiliyor. Grup taassubuna, milletvekillerinin vicdanları üzerinde baskı uygulamaya hiç gerek yok; oylanırken isteyen gelsin, gelenlerden de gönlü rahat olmayanlar aleyhte oy kullansın... Ne olur?
Yine geçer yasa, hem de hiç kimseyi rahatsız etmeden...
Konunun üzerinde bu kadar durmamın sebebi, Meclis’in bu yılki birinci gündem maddesinin ‘yeni anayasa’ olacağını bilmem ve hazırlanacak metnin partilerin değil her partiden milletvekillerinin ortak iradesinin yansıması olmasını arzu etmem... ‘Şike’ gibi bir konuda bile kendi özgür iradeleriyle karar vermeye alışması milletvekillerinin, o yolda atılmış bir adım sayılabilir.
“Eminsin değil mi, Cumhurbaşkanı Gül’ün vetoya karar verdiği halde sana tersini söylemediğine?” sorusunu da sordum, merak etmeyin. Dostum, “Yüzde yüz” dedi.