Çağın temel demokrasi, uygarlık ölçütü ‘İfade Özgürlüğü’yle belirleniyor. Yaşadığınız ülkede büyük kitlelere ters gelebilecek, irkiltecek, sarsacak fikirleri bile korku, baskı, yargılanma kaygısı olmadan dile getiriyorsanız, orada demokrasiden söz ediliyor. ‘İfade Özgürlüğü’ne yönelik en küçük kısıtlama bile kabullenilmiyor.
Unutmayalım Erbil Tuşalp’in bir yazısından ötürü Türkiye mahkemeleri mahkumiyet kararı verirken, AİHM kararı bozdu. Daha öncede yazdım, son derece önemli bir gerekçe göstererek yaptı bunu. Gazetecilerin, yazarların, sanatçıların, bilim insanlarının ‘İfade Özgürlüğü’ne vurgu yaptı. Rahatsız edici söylemlerin de bu kapsamda değerlendirilesi gerektiğine karar verdi. Üstelik toplumsal konumu gereği önde olan kişilerin eleştiriye daha dayanıklı olması gereğinin altını çizdi.
301’Lİ GÜNLERDEN GEÇTİK…
Kabaca adına ‘Türklüğe Hakaret’ maddesi diyeceğimiz 301 yüzünden pek çok kişi yargı karşısına çıktı. Başı, sonu belirsiz, her türlü yoruma açık bu madde toplumsal kimi duyarlılıklar yaratılarak kıyamet kopması için kullanıldı. Azgın milliyetçilerin silahına döndü. Orhan Pamuk, Elif Şafak, Hrant Dink gibi isimler yargılandı. Mahkeme kapılarında yumurta yağmuruna tutuldular, hakarete uğradılar, can güvenlikleri tehdit altındaydı. Nitekim Dink tam da bu sürecin sonunda göz göre göre öldürüldü.
O günler de içinde bolca ‘AMA’ geçen yazılar okuduk. Pamuk’un yurt dışında yaptığı ‘Ermeni Soykırımı’yla ilgili konuşma bahane edilerek ‘AMA’ dendi, Elif Şafak’ın cemaatçiliğinden dem vurularak ‘AMA’ dendi, Hrant’ın zaten Ermeni olması başlı başına suçtu, buna çaktırmadan gönderme yapılarak ‘AMA’ dendi. Oysa bazı meseleler de ‘AMA’ olmaz!
Bu kişilerin tümü sadece ‘İfade Özgürlüğü’ kapsamında değerlendirilmeliydi. ‘AMA’ diyenler de aynı kapsamda mücadele etmeliydiler, eğer itirazları varsa. Esasen 301’e karşı verilen savaş, demokratik toplum, özgür birey meselesiydi. Alıştığımız üzere bu ‘AMA’lar kendine demokrasi, özgürlük isteyenlerden geldi. Şimdi ‘AMA’cılar değişti. Bozuk terazi aynen ortada…
KONU FAZIL OLUNCA…
Konu Fazıl Say olunca dengeler değişti. Bu kez AKP’nin dindar/kindar gençlik yetiştirme döneminde, başbakanın yatak odasına yön verdiği süreçte bir tartışma içindeyiz. Adı sosyal medya olan, eğer dikkat edilmezse insanı rezil edebilecek bir düzlem üzerinden ‘İfade Özgürlüğü’nü sorguluyoruz. Fazıl Say buradan ateist olduğunu yazdı. Yetmedi kimi dini kutsallara eleştiren dil kullandı. Hatta bunu sert, irkiltici biçimde yaptı. Dahası Hayyam’ın olduğuna inandığı (daha sonra Murat Bardakçı aksini söyledi) dörtlükler paylaştı. Bu sosyal alem üzerinden giden iletişim sürecine savcı müdahil oldu ve bir buçuk yıl hapis istemiyle yargılanacak ünlü besteci.
Tam da yukarda yazdığım türden bir durum. Eleştirebilecek, fakat asla suç sayılamayacak bir durumdan söz ediyoruz bu kez. Kimi Say’ın kullandığı dili beğenmeyebilir. Aynı dilde yanıt verir. Kimi daha ileri gitti, Fazıl’a hakaret etmenin yanında, bir de tehdit savurdu.
Sırada ‘AMA’cı yeni bir ekip var.
SİVAS’TA DA ‘AMA’ DEMİŞLERDİ…
İnsanların diri diri yakıldığı Sivas’ı anımsayın. Kimileri cellatları savunmak için Aziz Nesin’i bahane göstermiş, yazarın söylemlerinin bu olaylara neden olduğunu yazmıştı. Yani kocaman bir ‘AMA’ demişlerdi. Yetmedi, yıllar sonra bu dava zaman aşımına uğradığında başbakanın ‘Hayırlı Olsun’ sözleri tartışılırken, bu gerekçeyi yinelemiş ve ‘AMA’ demeye devam ettiler. Bu kimseler yine sahnede. Söz konusu Say olunca ‘AMA’ diyorlar. Yargılansın, linç edilsin istiyorlar.
Fazıl Say, Orhan Pamuk davasında yanında durdu. Bakalım Nobelli yazar, bu kez kıvırmak yerine net bir tutum takınıp, bu utancın üzerine mi gidecek, yoksa ‘AMA’ deyip vaziyeti idare mi edecek? Benzer sınav Fazıl’ı ulusalcı bulduğu için ses çıkarmayanlar için de geçerli! Onların da bol bol ‘AMA’sı var!
TASMA MODASI…
Başbakanın medya üyelerine tasmalı diyebildiği bir ülkede yaşıyoruz. Tasma aynı zamanda itaat etmenin de simgesi. Peki gazeteci/yazar/düşünür kimdir? İktidarlardan talimat almayan, iradesini devretmeyen ve zincirleri olmadan eylemlerini yapan, sözünü söyleyendir sanırım.
Şimdi sınav zamanı ‘AMA’ diyenlerle, terazisi sağlam olanlar arasında geçecek bu süreç. 301 rezaletinde saf tutanların, bugün de Fazıl Say’ın arkasında olacağını umuyorum.
Aksi halde başbakan daha neler diyecek neler…
Üstelik haklı olmasa bile ‘AMA’ diyerek yapacak bunu…
(BirGün gazetesinden alınmıştır)