Arayan herkes “Serdar Turgut senin için ne demiş okudun mu” diye soruyordu.
İzzet Çapa’ya verdiği mülakatta benim için “O gizli eşcinseldir” demiş.
Arkadaşlarımın hepsi, benim bu lafa çok sinirleneceğimi düşünmüş olmalılar ki, Serdar’a verip veriştiriyorlardı.
Sonunda içlerinden biri, sorulmasını istediğim soruyu sordu: “Gerçekten gizli eşcinsel misin?”
“Nereden bileyim” dedim.
* * *
“Eşcinsel” ifadesini hakaret olarak kullanana kızarım.
Ama hakaret kabul edene daha da çok kızarım.
Peki gizli eşcinsel miyim?
Ne bileyim kardeşim, kendi kendimi divana yatırıp, psikanalizimi yapsam bile bu soruya nasıl cevap verebilirim?
Adı üstünde “gizli”.
Benim gizlediğim bir şey değil, benden bile gizlenen bir bilinçaltı. Ben bulamamışım, başkası nasıl bulup keşfedecek?
Bazıları “gizli eşcinsel” deyince, eşcinselliğini saklayan insanların kastedildiğini sanıyor.
Hayır değil...
O ifade ile insanın ruhunda yatan henüz tam olarak dışarı vurulamamış bir duygu kastedilir.
* * *
Ama bundan istifade ederek, kendimi bir yokladım.
Birden fark ettim ki, içimde birbirine zıt onlarca insan var.
- MESELA ACAYİP MAÇOYUM Bir an geliyor, kendimi kadın karşısında acayip maço, ilkel bir erkek gibi hissediyorum.
Kıskançlıklarım beni delirtiyor.
- MESELA ACAYİP KADINSIYIM Bir an geliyor, kendimi fevkalade kadınsı bir ruh halinde buluyorum.
- MESELA ACAYİP ULUSALCIYIM Bazen olaylar karşısında öylesine milliyetçi bir tepki veriyorum ki, kendimi bir ülkücü gibi hissediyorum.
- MESELA ACAYİP LİBERALİM Bazen Hasan Cemal’i, Ali Bayram-oğlu’nu, Ahmet Altan’ı okurken, içimden “Helal olsun, işte bu” diyorum.
- BAZEN ACAYİP MUHALİFİM Bazen değil, çoğu zaman muhalifim. İçimden haykırmak, yakalarına yapışıp sarsmak istiyorum.
- AMA BAZEN DE TAYYİP’ÇİYİM Bazen öyle bir şey yapıyor ki, Başbakan Erdoğan’a hayran oluyorum. İçimden “Helal olsun” diye bağırmak geliyor.
- BAZEN ACAYİP LAİKİM Laikliğin tehdit altında olduğu duygusu her tarafımı basıyor. Ama bazen acayip “Nurcuyum”. Saidi Nursi’yi okudukça, hem hayatında hem söylediğinde kendime çok yakın şeyler buluyorum.
* * *
Yani içimde birbirine taban tabana zıt onlarca “gizli” bir şey var...
Bir şeye “Yüzde 100 iyi” diyemiyorum. Ama “Yüzde 100 kötü” de diyemiyorum.
O yüzden biri çıkıp bana “Sen gizli eşcinselsin” dediği zaman, ne “Evet öyleyim” ne de “Hayır öyle değilim” diyebiliyorum.
Ama bildiğini söyleyenlere de “Ne mutlu size” diyemiyorum.
Niye böyle olduğumu da, Orhan Pamuk’un 2010 yılında verdiği bir mülakatta anladım,
Konudan sıkılmadıysanız, buyurun yan tarafa...
Ne olduğuma Orhan Pamuk teşhis koydu
DÜNKÜ yazımda Jürgen Otto’nun, Fazıl Say hakkında yazdığı kitaptan söz ettim.
İşte o kitaptan ilginç bir şey okudum.
Orhan Pamuk 2010 yılında Paris Review dergisine bir mülakat vermiş.
Mülakatta kendisine şu soru sorulmuş:
- “Türkiye’deki Doğululaşma ve Batılılaşma çabaları arasındaki bu bitmek tükenmek bilmeyen çatışma, bir gün barışçıl biçimde çözülebilir mi?”
Orhan Pamuk çok hoşuma giden şu cevabı vermiş:
- “Ben iyimserim. Türkiye, iki farklı kültüre ait olduğu ve iki ruha sahip olduğu için üzülmemeli. Şizofreni, akıllı yapar.
Belki insan gerçeklerle olan ilişkisini yitirir -ben bir romancıyım; bunu o kadar da kötü bulmuyorum- ama insan, içinde bulunduğu şizofreniden endişelenmemeli.
İçinizde, bir tarafın diğer tarafı öldürebileceğini düşünecek kadar çok fazla endişeye kapılırsak sonunda tek ruh bir kalır. Ve bu, teorime göre, şizofren olmaktan daha fecidir.
Bu yaklaşımımı, Türk siyasetinde, ülkenin, tutarlı bir ruhu olmasını, yani ya Doğu’ya ya Batı’ya ait veya milliyetçi olmasını isteyen Türk politikacılarına karşı da savunuyorum.”
KEŞKE GELİP AYNI ŞEYLERİ BUGÜN TÜRKİYE’DE DE SÖYLESE
Bu cümleleri okuyunca içimden şunu söylemek geldi.
“Orhan Pamuk keşke bu sözleri bugünlerde Türkiye’de de söylese. Dindar nesil yetiştirme çabalarına güzel bir cevap olabilirdi.”
Çünkü “laik nesil” son 5 yılda yediği darbeler, cezaevlerine girerek, işlerini kaybederek, çektiği korkularla, ıstıraplarla bunu anladı.
Şimdi sıra “dindar neslin” bu şizofren güzelliği keşfetmesinde.
Bana gelince, bu sözlerin altına imzamı atarım.
O nedenle önümüzdeki günlerde çıkacak CD’deki bir parçaya yazdığım metinde şunu söyledim:
“İki ruhluluk, ikiyüzlülük değildir...”
BİRİ ÇIKIP MERTÇE SORARSA VERECEĞİM CEVAP ŞU OLUR
“Gerçekten gizli eşcinsel miyim?”
İşte o yüzden Serdar Turgut “O gizli bir eşcinsel” diye yazdığı zaman, bu bana hiçbir şey demiyor.
Soranlara sadece şu cevabı
veriyorum:
“Kim değil ki...”
Yani, kimin içinde hangi gizli duygunun yattığını ve her gün şiddetle bastırıldığını, ezildiğini bilemeyiz.
Çünkü her insan, aslında “latent” bir şeydir.
Ve her insanın asıl, yani gerçek, yani onu o yapan yanıdır bu...
Size bir gün birileri gelip, “Sen gizli bir eşcinsel misin” diye sorarsa, benim verdiğim cevabı verin:
“Kim değil ki...”
Emin olun en doğru cevaptır...
(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)