Sanırım, siyasi hayatımızın gerçekleri açısından en zaruri şey, Tayyip Erdoğan'ın icraatın içinde yer almasıdır.

Bir: Geçtiğimiz 10 yıl, hatta daha öncesine gidilirse, belediye başkanlığı dönemi dahil 18 yıl, Tayyip Erdoğan'ın hizmet gerçeğini ortaya koymuş bulunuyor.

Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye pozitif bir hamle yaptırmıştır. Bu pozitif hamlenin devam etmesi için, motor gücünde bir siyasetçi olarak Tayyip Erdoğan icraatın içinde yer almalıdır.

İki: Tayyip Erdoğan, Türkiye standartlarında henüz yaşlanmış, emekliliği gelmiş bir politikacı değildir. Demirel, Erbakan, Özal, İnönü... İz bırakmış kimi hatırlarsak hatırlayalım, Tayyip Erdoğan onlara göre çok genç yaştadır. Yaş itibariyle de gençtir, dinamizm itibariyle de gençtir. Hatta olgunluğu pozitif katkı niteliğinde sayarsak, olgun bir gençtir.

Üç: Hizmet etmeyi kendisinin istediği de bir vakıadır. Hani insan, yorulur, şu olur bu olur, biraz kenara çekileyim der ama Tayyip Erdoğan'da bu görülmüyor. Tayyip Erdoğan'ın, düşük profilli cumhurbaşkanlığı yerine "Başkanlık-Yarı Başkanlık" statüsüne yönelmesi de, etkin biçimde icraatın-hizmetin içinde yer alma arzusunun sonucudur.

Dört: AK Parti bunu istiyor. AK Parti "Üç dönem oldu, yorulmuştur, biraz dinlensin" gibi bir havada değil. Aksine hâlâ AK Parti'nin öz suyu mesabesinde duruyor Tayyip Erdoğan.

Beş: Toplum, yüzde 50'nin üstünde bir taleple Tayyip Erdoğan'ın icraatın içinde yer almasını istiyor. Belli ki, protokoler bir cumhurbaşkanı hüviyetindeki Tayyip Erdoğan, toplumu kesmeyecektir! İmaj kaybı yaşayacaktır toplum nezdinde öyle bir Erdoğan. AK Parti tabanında yüzde 90'lar, en muhalif partilerin tabanında bile yüzde 30'lar civarında bir Tayyip Erdoğan gerekliliği sonucu çıktığına göre, onun icraat içinde yer alması toplumsal bir talep niteliğindedir.

Evet, nereden bakılırsa bakılsın, Tayyip Erdoğan, icraatın içinde kalmalı sonucuna varıyorsunuz?

İhtimaller

İcraatın içinde kalmalı ama nasıl?

Parti tüzüğündeki "üç dönem" sınırlaması, icraatın içinde kalmanın bir yolunu, yani başbakanlığın yolunu kapatıyor.

Mevcut anayasal statü içinde başbakanlık başat rolde, cumhurbaşkanlığı resmi itibar skalasında üstte olmasına rağmen, icraat açısından düşük profilde. Yani mevcut cumhurbaşkanlığı statüsü Tayyip Erdoğan'ın icraatçı hüviyetini tatmin etmiyor.

Bu durumda, başkanlık-yarı başkanlık arayışları başlıyor.

Kanaatim o ki, toplum, başkanlık veya yarı başkanlık için de Tayyip Erdoğan ismini yadırgamaz ya da şöyle söyleyelim, böyle bir sistem olsaydı herhalde, o makamın en favori ismi Tayyip Erdoğan olurdu.
Ama o statü yok. O statüyü yapmak da, şipşak bir düzenleme ile olmayacak gibi gözüküyor. Henüz yeterli tartışma ve heyecan birikimi oluşmuş değil.

N'olacak?

Ben diyorum ki, tüzüğü değiştirin, Erdoğan'ın icraat içinde kalma gerekliliği, oradaki "geri adım" suçlamalarını etkisiz kılar. Ancak Erdoğan dahil henüz AK Parti'de hiç kimse tüzük değişikliğini seslendirmiyor. Hepsi anayasa değişikliğine, başkanlık-yarı başkanlık gibi bir statünün monte edilmesinden yana.
Ama makul arayışı sürüyor. Mesela Tarhan Erdem şunları yazmış:

"Açık konuşalım, sorun Sayın Erdoğan'ın tüzük gereği AK Parti'den milletvekili adayı olamayışından kaynaklanıyor. Oyunlara gerek yok; başkanlık sistemi getirmek yerine başka yollar arayalım: Tüzüğü değiştirmek ve Tayyip Bey'in seçimlere bağımsız aday olarak girmesi gibi yapay yollar da düşünülebilir." Erdem, "bu yollar da şık ve doğru değil ama diyor, başkanlık daha yanlış." (Radikal, 17 Mayıs 2012)

Sonuç: Bir, Erdoğan icraatın içinde kalmalı. İki, bunun için makul aranmalı.

(BUGÜN)