Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun adını “kendi kendini imha etmeye programlanmış kurum” olarak değiştirsek yanlış mı olur?
Yok olmaz.
Cuk diye de yerine oturur.
“Öz varlığımızdır ve korumamız gerekir” lafları da artık baymaya başladı.
Doğrudur öz varlığımızdır.
Doğrudur elektrik gibi kritik alanda söz sahibi biz olmalıyız.
Fakat göz göre göre kazıklanmalı mıyız?
Elektrik Kurumu’nu ve onun sevgili müdürleri ile çalışanlarını koruyacağız diye aile bütçelerimizi darmadağın mı etmeliyiz?
İş yerlerimizi, üretim alanlarımızı maliyet üstüne maliyet bindirip de batırmalı mıyız?
***
Olacak iş değil.
Dünyanın en pahalı elektriğini tüketiyoruz.
Niye?
Kurumun borç yükü varmış.
Milyonlarca dolar faiz borcu ödüyormuş.
Niye?
Partizanca istihdamlar yapılmış.
1 kişinin işini 3 kişi yapıyormuş.
Niye?
Partizanca yönetiliyormuş.
Peki adama sormazlar mı “kardeşim bu halkın kabahati ne?”
Aile bütçesinin nerdeyse dörtte biri elektriğe gitmeye başladı.
Bu iş adeta zulme dönüştü.
Kimin için?
Politikacılar hükmetmeye devam etsin.
Yöneticiler keyif sürsün.
Bazı çalışanlar naaşlarını ikiye katlasın diye mi?
Bunun için mi Elektrik Kurumu’na sahip çıkacağız ve bedelini biz ödeyeceğiz?
***
Olacak iş değil.
22 lira maktu ücret ödüyorduk.
Şimdi faturalara 13 lira da “aydınlatma vergisi” bindi.
Hem de ne biniş.
Utanmasalar her yanan ampule bir de ekstra vergi alacaklar.
Vatandaş sinir küpü, bar bar bağırıyor.
Ama kimse kulak asmıyor.
***
Elektrik Kurumu topyekun kendi kendini imha etmeye programlandı.
Artık kimseyi yanlarında bulamayacaklar.
“Öz kurumumuzdur” lafı martaval olacak.
Borular döşenecek elektrik gelecek.
Vatandaş da bayram edecek.
Sanki de çalışanı ile müdürü ile şimdiki yönetim bunu istiyor.
Bunun için çalışıyor.
Sory ama vatandaş artık böyle görmeye başladı.
Eğer bu kafa ile giderseniz…
(Havadis gazetesinden alınmıştır)