Dört ay önce bu sütunda yayınlanan \"Kendi kendimize müzakere\" başlıklı yazıda, AK Parti\'nin 2006\'ya kadar büyük arzuyla öncülük ettiği AB reformlarının neden durma noktasına geldiği sorgulanıyordu.


Bunda, Sarkozy ve Merkel gibi isimlerin seçilmesi gibi bizim dışımızdaki faktörlerin de payı vardı kuşkusuz. Ama milli çıkarların söz konusu olduğu 1-2 alan dışında, toplumun faydasına olacak reformları yapmamak için Merkel veya Sarkozy\'nin tutumları mazeret olabilir miydi?


Üstelik 2007\'de ciddi bir adım atan AK Parti, üyelik süreci tıkansa da 2013\'e kadar her alanda AB standartlarını yakalamamızı sağlayacak \'AB Müktesebatına Uyum Programı\'nı hazırlamıştı. Buna göre 208\'i yasa olmak üzere toplam 809 mevzuat değişikliği ve tabii bunların hayata geçirilmesi öngörülüyordu. Cumhurbaşkanı Gül\'den Başbakan Erdoğan\'a siyasi liderler de demeçlerinde şunu söylüyordu: \"Müzakereler dursa da biz gerekli adımları atarak müzakere başlıklarını açıp kapatırız. En kötü ihtimal, AB standartlarında ama üye olmayan Norveç gibi oluruz.\"


Ancak kamuoyundaki algı ve eldeki veriler, bu reform takviminin gerisinde kalındığını gösteriyor. Avrupa\'daki mali krizin de etkisiyle artık AB sürecine ihtiyaç kalmadığı gibi bir mesaj yansıyor demeçlere. Halbuki insanımız zaten AB üyeliğinden çok Avrupa standartlarını istiyordu ve bu yönde atılacak adımları Sarkozy/Merkel istese de engelleyemezdi.


Cumartesi günü, 12 Eylül referandumuyla anayasaya girmesine rağmen kadük hale gelen ombudsmanlık konusunu örnek verirken, reformlardaki yavaşlamayı sorgulayan 4 ay önceki yazıyı da hatırlatmıştım. Bu yazılar üzerine AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, bir açıklama gönderdi. Türkiye için çok önemli olan bu konuyu izlemeye devam edeceğiz ama şimdi bu açıklamanın satırbaşlarını okuyalım:


\"Türkiye, bugüne kadar hiçbir ülkenin karşılaşmadığı uygulamalarla, çifte standartlarla mücadele etmek durumunda kalmıştır. Ancak müzakere sürecinde yaşanan bu tıkanıklık, Türkiye\'nin reform takvimini değiştirememiş, yavaşlatamamıştır. Yazınızda değindiğiniz üzere müzakere sürecinde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Türk halkının % 55\'i AB\'ye katılım sürecini destekliyor, daha önemlisi % 72\'si AB sürecinde hayata geçirilen reformların ekonomik, demokratik ve insan hakları standartlarını yükselttiğini söylüyor.


Gümrük Birliği çerçevesinde başlayan uyum sürecinde pek çok alanda belli bir düzeye ulaşılmıştır. 2001\'den bugüne 308 kanun, 1439 ikincil düzenleme yürürlüğe girmiştir. Ancak belli alanlarda üyelik tarihi almadan adım atmamız Türkiye\'nin menfaatine değildir. Katılım müzakereleri kapsamında son 3 yılda Vergilendirme, Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı ile Çevre fasılları müzakereye açıldı. Tarladan sofraya gıda zincirinde güvenliği sağlamak için \"Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu\'nu\" çıkardık. \"Biyogüvenlik Kanunu\'nu\" çıkararak GDO\'lu ürünlerin bebek mamaları ile çocuk gıdalarında kullanılmasını engelledik. Yakıt kalitesinin iyileştirilmesi, atıkların yakılması ve kentsel atıksuların arıtılması gibi halk sağlığını etkileyen alanlarda mevzuat çıkardık.


Ticaret Kanunu ile şirketlerimizin şeffaflaşması yolunda önemli kazanımlar sağladık. Yeni doğum yapmış ve emzikli kadın çalışanları iş hayatında korumaya yönelik adımlar ile kadın istihdamına destek olduk. Genç istihdamının artırılması için düzenlemeler yaptık. Taşımacılıkta, yolcu haklarına sıkı koruma getirdik. Kamu alımlarını şeffaflaştıracak \"Elektronik Kamu Alımları Platformu\"nu faaliyete geçirdik. Bilgi Toplumu ve Medya faslı altında numara taşınabilirliği ve operatör seçim özgürlüğünü getirerek iletişimi ucuzlattık. Ocak 2009\'dan bu yana AB sürecinde 57 kanun ve 311 ikincil düzenleme hazırlanarak yürürlüğe girdi. Ulusal Program\'ın hazırlanması ve izlenmesinden sorumlu Bakanlığımız, 2008/14481 sayılı \"AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar\" uyarınca, Ulusal Program\'da yer alan hukuki, idari ve kurumsal düzenlemelere ilişkin gelişmeleri düzenli olarak Bakanlar Kurulu\'na bildirmektedir. Üçer aylık dönemlerde \"Ulusal Program İzleme\" raporu hazırlayarak Bakanlar Kurulu\'na sunmakta; uyum sürecini yönlendirmekte ve izlemekteyiz.


Ayrıca Kopenhag siyasi kriterlerinin yerine getirilmesi için mevzuatı uyumlaştırma çalışmaları kapsamında reformları en üst düzeyde takip eden Reform İzleme Grubu (RİG) AB Bakanı ve Başmüzakereci ile Adalet, Dışişleri ve İçişleri bakanlarının katılımıyla çalışmalarına devam etmektedir. 25. toplantı mart ayında yapılacaktır.


Bizim için AB sürecinin esas amacı, vatandaşlarımızın daha iyi koşullarda yaşaması, çocuklarımızın daha sağlıklı büyümesi, Türkiye\'de demokrasi ve insan haklarının güçlendirilmesidir. AK Parti iktidarı olarak yürüttüğümüz çalışma ve reformların amacı, salt AB üyeliği değildir. Temel hedef, her alanda AB standartlarının yakalanmasıdır.\"

(ZAMAN)