Kılıçdaroğlu’nun bürosu CHP’nin 12. katında...
Sade döşenmiş, bej rengi, ışıklı, geniş bir oda...
İlk bakışta Atatürk’ün (-ki Genel Başkan “Mustafa Kemal” demeyi tercih ediyor) dev portresi ile İsmet İnönü’nün küçük büstü dikkat çekiyor.
Kitaplıkta Uğur Mumcu’nun bütün eserleri var.
Çalışma masası, odanın karşı köşesinde... Üzerinde Masanın üzerinde dosyalar, açık bir lap top ve Paul Auster’in, Başbakan’ın hışmını çeken son kitabı var. Tepkiler üzerine aldırmış Kılıçdaroğlu; bu aralar onu okuyor.
Karşı köşede yuvarlak bir toplantı masası var; iki masa arasında da bir oturma takımı...
Ortadaki sehpada güzel kokular yayan taze çiçekler...
Sehpa üzerinde bir rapor:
“Atatürk ve CHP’nin din anlayışı”...
Recep Tayyip Erdoğan, Beşir Atalay ve MİT yöneticileri için hazırlanmış suç ihbarı dilekçesi dikkatimi çekiyor.
Köşede bir okuma koltuğu var. Yanında bir madenci heykeli... Sehpa üstünde gözü bağlı, eli terazili, adalet tanrıçası... Emek ve adalet yan yana...
CHP’nin nesi yeni?
Kılıçdaroğlu, CHP tarihinin en kısa kurultayını kazasız atlatmış olmanın rahatlığı ve özgüveni içinde...
Yorgun görünmüyor, yüzü gülüyor.
Pek “kiracı”ya benzemiyor; “ev sahibi” gibi davranıyor.
“Asıl şimdi lider oldu” yorumlarını soruyorum.
Böbürlenmiyor.
“Kavgacı bir yapım yoktur. Sorunları kırıp dökmeden zaman içinde çözeceğimi düşünmüştüm. Zaman beni haklı çıkardı” diyor.
Bir saat süren sohbetimiz boyunca peş peşe yağan sorularımıza cevap yetiştirirken hep “Yeni CHP”den söz ediyor.
“Nesi yeni” soruma madde madde cevap veriyor:
1-Tüzüğü yeni ve demokratik...
2-Güç merkezi, Genel Merkez’den örgüte kaydı.
3-Kadınların ve gençlerin kotası yükseldi.
4-Avrupa’ya ve dünyaya açıldık.
5-İnsan haklarını, demokrasi ve özgürlükleri öne aldık.
Partinin yeni amacı
Bu sonuncusu önemli; çünkü “değişim”in ideolojik özü burada saklı...
Tüzüğe ilişkin teknik detaylar içinde “Amaç” maddesindeki değişim gözden kaçtı.
Eski tüzükte CHP’nin
1 numaralı amacı, öncelikle “ülkenin güvenliğini ve bütünlüğünü koruyup güçlendirmek”ti.
Yeni tüzükte “Amaç, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne, laik, çağdaş, katılımcı ve çoğulcu demokrasiye dayanan hakça bir düzen oluşturmaktır” denildi.
Bir anlamda partinin anayasası, “güvenlikçi”likten “özgürlükçü”lüğe doğru değiştirildi.
Evrensel sosyal demokrat
Liderin dilinden düşmeyen bir kavram da “Halkın değerleriyle barışma”...
Bu da, “siyasete bulaşmayan dini inançlara ve ayrıştırıcı olmayan etnik kimliğe saygı” anlamı taşıyor.
Kılıçdaroğlu bu değişimi “Evrensel anlamda bir sosyal demokrat parti olacağız” diye yorumluyor.
Bu cümle, “geçmişte öyle değildik” teşhisini de içinde barındırıyor.
Her kafadan bir ses çıkarsa tasfiye olabilir
Ya partide bu çizgi değişikliğini benimsemeyenler, değişimi “CHP’nin genetiğinden sapma” olarak niteleyenler, “sağcılık” sayanlar ne olacak?
Onları sorunca ince düşünüp sözcüklerini dikkatli seçerek konuşuyor Kılıçdaroğlu; itici, kırıcı olmamaya, polemik yaratmamaya özen gösteriyor. Baykal’ı kurultaya davet etmesi sorulduğunda “Bütün eski genel başkanları davet ettim” diyerek Baykal’ı artık eskilerin arasında gördüğünü hissettiriyor kibarca...
Ötesine “Yorum yok” diyor.
Ama Baykal’ın delegelerinin sağduyulu davranıp kendisini seçtiğini ima ediyor.
“İdeolojik değil, şahsi”
Sav hareketini “ideolojik değil, şahsi bir ayrışma” sayıyor. Partiden bir kopma beklemiyor.
Siyasette kazanan, bir güç merkezi oluşturuyor ve yüzer-gezerler hızla oraya doğru seğirtiyor. Muhtemelen şimdi CHP’de de öyle olacak.
Kılıçdaroğlu “CHP’den çok kopmalar oldu, ama kopanlar yaşayamadı. Ana gövde hep ayakta kaldı” diyor.
Tasfiye olur mu?
60’larda Ecevit “değişim” diye ortaya çıktığında “statükocular” partiden kopmuştu. Bugün “Güven Partisi”nin adını hatırlayan var mı?
Tasfiye ihtimaline “Hayır” demiyor Genel Başkan...
Söylediklerinden, “Her kafadan bir ses çıkarmaya devam ederlerse, olabilir” anlamı çıkarıyorum.
CHP’nin son dönem anketlerde düşük çıkmasını da kısmen bu “kakofoni”ye bağlıyor.
“Seçimde beklentimizin altında, yüzde 26’da kalmamız hem tabanda, hem bizde bir moralsizlik yarattı. Parti içinde söylem birliği olmaması, birbirine girmiş bir yapı görüntüsü de halkı etkilemiş olabilir. Ortak bir söylem yaratırsak daha iyi bir sonuca gideriz, halk da bize güvenir, iktidar yolunu açar” diyor ve ekliyor:
“Bunu aşamazsak, iktidar olmamız çok zor.”
Bu sözlerden benim çıkardığım sonuç şu:
Parti içi muhalefet, delegenin desteğini alan Genel Merkez politikalarının aleyhinde görüş bildirmeye, partide ikilik izlenimi vermeye devam ederse bir tasfiye gündeme gelebilir.
CHP kendi içinden, “ulusalcı bir parti” doğurabilir.
Ama buna çok ihtimal verilmiyor.
Bugün itibarıyla Kılıçdaroğlu, elini güçlendirmiş, yerini sağlamlaştırmış gibi görünüyor.
Şimdi maharet, seçime kadarki iki yılda bu enerjiyi bir iktidar yürüyüşüne dönüştürebilmekte...
(Milliyet)