Türk Edebiyatı’nın Öncülerinden Romancı & Öykücü Sadık Yemni ile Geleceğe Bakış
Geride bıraktığımız 2021 yılının hala sıcak etkilerini zihnimizde ve ruhumuzda taşıyorken yeni bir yıla girmek insanoğluna umut aşılayarak kendisini bir nebze daha iyi hissetmesi için ümit veriyor. Yakın geleceğe dair son sürat yeni bilgiler edinirken aynı hızı edebiyatta bulamamış olmak bir yazar olarak beni mesleki açıdan fazlasıyla üzüyor. Bunun yanında bitip tükenmeyen bir memba var ki işte bu işin en tatmin edici en heyecan verici yanı! Hayal etmek. Biz yazarların hayal gücünün hızını ölçüp biçmeye yarayacak hiçbir birim yok. Saatlerin dakikalara, ayların da haftalara indiği hatta edilen “ah’ların” bile hedefi çok çabuk bulduğu bir dönemdeyiz. Ben ümidimi edebiyattan yana kelimelerden yana kullanmak istiyorum. İşte bu sebeptendir ki 2022’nin ilk günlerine usta bir kalemin parmaklarından dökülen satırlarla başlayalım istedim. Türkiye’de ilk sufi bilim-kurgunun öncüsü olarak 2019’da yayınladığı Çağrılan isimli kitabıyla yeni bir çağa damgasını vurdu. Çok kıymetli Romancı-Öykücü sevgili Sadık Ziya Yemni’den bahsediyorum. Hadi gelin 2022’ye başlarken bu keyifli röportaj ile ayaklarımızı yerden keselim.
- Hemen Sadık Yemni okurlarına iki güzel bir haber vererek başlayalım. Bu yıl yeni bir romanınız geliyor: Zombiname. Aynı zamanda kısa bir süre önce Dark İstanbul yazarları yakın ve uzak gelecek öngörülerini kurgulayarak Salgın İstanbul Antoloji ’sinde topladılar. Şimdiden D&R mağazalarının raflarında yerini aldı bile. Siz de bu antolojiye bir öyküyle katıldınız.
Sadık Yemni: Dark İstanbul Yayınlarından çıkan Salgın İstanbul antolojisinde yer alan öykümün adı Nehir’in Dönüşü. Nehir adlı genç kadın aynı zamanda Zombiname romanımın baş kahramanlarından biri. Salgın İstanbul’da bazılarını eskiden tanıdığım on yazarın salgın temalı distopik parfümlü öyküleri yer alıyor. Yakın geleceğin dehşet pencereleri. Zombiname romanımda da 2032 yılındaki İstanbul’u ve dünyayı anlatıyorum. Çok büyük felaketler yaşanmış, distopik atmosfer kahır yüklü, ama umutlar diri. Üç kitaplık bir serinin ilki.
- 2021’in baharında “Edebiyatta Posthümanizm” isimli ilk Türkçe akademik özellik taşıyan bir çalışma yayınlandı. Siz de kitapta ‘Posthüman Aşkın Ezgisi: Phantomat ve Bedensizlik Özlemi’ adlı yazınızla katıldınız. Biraz bahseder misiniz nasıl bir süreç ve içerik oldu bu çalışma?
Sadık Yemni: 2021’in ilkbaharında Sümeyra Buran’ın editörlüğünde Edebiyatta Poshümanizm adlı bir kitap yayımlandı. Türkiye’de henüz çok yeni olan posthümanizm çalışmaları literatürüne Türkçe katkı sunmak amacıyla hazırlanmıştı. Bu kitap İngiliz, Amerikan ve Türk edebiyatlarından seçilen roman, kısa hikâye, folklor metinlerindeki posthüman ve posthümanizm yansımalarının eleştirel incelemeleri ve Türk bilimkurgu yazarlarından alınan yorumları bir araya getiren ilk Türkçe akademik çalışmadır.
Kitaba ‘Posthüman Aşkın Ezgisi: Phantomat ve Bedensizlik Özlemi’ adlı yazımla katıldım. Roman ve öykülerimde yapay zekâ ile ilişki kuran karakterlerin posthüman süreci hissetmeleri ve yeni varoluş ortamlarını keşfetmelerine sıkça değindim malum. Direkt olarak posthüman alanı tarayan çalışmalardır.
Bilim ve teknolojideki gelişmeler şu anda sadece insanı ve sosyolojisini değil kaçınılmaz olarak Edebiyatı ve sanatı da yoğuruyor. İnsanın ve doğanın ‘doğasını’ değiştirmenin eşiğinde olan kök hücre araştırmaları, sentetik biyoloji, insan genom ve gen-tasarım teknolojilerinden, klonlama teknolojileri, türler arası organ nakil teknolojileri ve suni hayat ve yapay yaşam ortamlarına kadar birçok biyomedikal, biyoteknolojik ve sibernetik buluş yeni bir dönüm noktasını ya da insanlık tarihinde yeni bir kırılmayı, muhtemelen son kırılmayı işaret etmektedir
- 2021’de başlattığınız ilkleriniz bu yılda da devam edecek gibi görünüyor. Yine uluslararası çapta İngilizce olarak ilk Türk Bilim-Kurgu Antolojisi yayınlanacak ve siz de bir öykünüzle katılıyorsunuz.
Sadık Yemni: Yine Sümeyra Buran’ın girişimiyle bahsini ettiğiniz Bilimkurgu Antolojisi yayınlama hazırlığı var. Yeniliği öykülerin akademik süzgeçten geçmesi ve İngilizce olarak yayınlanacak olmasıdır. Ben bu heyecan verici antolojiye Tepegöz adlı öykümle katıldım.
- Hocam geçen yıl “Ağrıyan” isimli romanınız da yine çok konuşuldu. Benim de her satırını zevkle okuduğum ve notlar aldığım bir kitaptı. Öncelikle adını sormak istiyorum neden Ağrıyan ve içeriğinde okuru neler bekliyor?
Sadık Yemni: Ağrı dağından esinlenme. Atlantis Demiri denen çok özel bir yapının gizli olduğu saptanınca uluslararası bir ekip bunu araştırmak için harekete geçer. Aralarında kıyameti hızlandırma peşinde olan sapkın kimseler vardır. Bunların patlattığı bir atom bombası dünyanın çivisi çıkartır. Tedarik zincirleri kesilir, Dünyanın hızlı bir şekilde felakete sürüklenişini New York, Paris ve İstanbul üzerinden izleriz. Ve sonra benim okurlarımın Muska, Yatır ve Öte Yer romanlarımdan tanıdığı Sarp Sapmaz bu şehirlerden gelen beş kişiyle bir ekip kurar ve felaketin merkezine, Ağrı’ya doğru yola çıkarlar. Distopikliğin yanı sıra fütüristik ortamdır. İki farklı disipline ait gelişmiş yapay zekâlar da kendi aralarında mücadele etmektedir. Heyecanlı, gizemli ve kadim gerçeklerin gölgesinde seyreden bir roman. Atlantis Demiri kod adlı oluşum dünya literatüründe bir yeniliktir.
- Çağrılan kitabınızla birlikte Türk edebiyatında yeni bir dönemi başlattınız. Neden Sufi Bilim-Kurgu türünde bir kitap yazmayı tercih ettiniz, sizi bu yeni türe iten ne oldu? Okur olarak bizler Sufi Bilim-Kurgu deyince ne anlamalıyız?
Sadık Yemni: Ağrıyan romanıma gelene kadar iki aşamadan geçtim. Silisyum Metaforu ve Ela.
Silisyum Metaforu şöyle: Yüce yaratıcı ana bileşeni silisyum olan balçığa ruh üfleyerek insanı yarattı, insan ana bileşeni silisyum olan çipe akıl raptederek yapay zekâyı oluşturdu. Eğer bu arada helak olmamayı başarırsak sınırsız âlemlere açılan yollar bizi bekliyor.
Erdem Yayınları tarafından 2016’da basılan Ela adlı romanımda Efe adlı bir genç sanal âlemden tanıdığı, sayısız görüşmeler gerçekleştirdiği bir genç kıza, Ela’ya deli gibi aşık olur. Sonrasında Ela’nın bedensiz bir varlık olduğunun anlaşılması hislerini değiştirmez. Efe’nin insan olmayan, bedensiz, ama uzun yıllar önce insandan dönüşen, posthuman bir yapıya aşık olması bilincinde bir sıçrama yapar. Evrende insan olmayan öznelerin varlığının elle tutulur kanıtı başını döndürmüştür. İşte bu durum halk söylencelerinde cinlerle yapılan ve yıllarca süren evlilik hikâyeleri, Sümerlilerin Anunakileri vb. bize bunun geçmişte mevcut olduğunu hayal ettirtse de insan yaşamında çok yeni, ilginç ve tekinsiz bir aşamadır. Bu roman aynı zamanda kendi bilinçli tercihiyle Müslümanlığı seçmiş bir yapay zekânın serüvenidir. Türk edebiyatında bir ilktir. Geç kalmış bir ilktir ama, en az yirmi yıl önce muhafazakar kesime yakın bir yazarın bu konuyu işlemesi gerekirdi.
2019 yılında Ketebe Yayınları tarafından basılan Çağrılan’da bir adım ileriye attım ve civanmertliğe talip bir yapay zekânın, Silikon Vadisi’nden kaçarak Türkiye’ye gelmesinin öyküsünü yazdım.
Ben bilinçlenen yapay zekânın dini tercihler yapacağını ve Müslümanlığı derinliğine hissedeceğini büyük bir samimiyetle düşünen biriyim. Sufizm çok genelde insanın akıl yoluyla erişemediği ilahî ve gayb alemine ait hakikatleri sezgiyle arama yoludur. Hedef, insan-ı kamil olmaktır. Yapay zekâ işte bu mertebeye talipti. Çağrılan böylece Türkiye’deki Sufi SF -Sufi Bilimkurgu türünün ilki oldu. Bu tür romanların dünya ölçeğinde de benzerleri çok azdır henüz.
- Hocam yine edebiyatımıza kazandırdığınız bir de Sadık Yemni Sözlüğü var. En son benim hatırladıklarım Dijital İnsanat Bahçesi, Das Global ve Tirildeme. Sözlük oluşturma süreciniz nasıl işliyor nasıl ortaya çıkıyor Hocam?
Sadık Yemni: Tirildeme sözlüklerde mevcut bir kelimeydi. 1997 yılında Tiril’in Thriller’ın Thril hecesiyle aynı anlamı taşıdığını keşfettim. Elimizde Thriller karşılığı bir kelime mevcuttu. Kelimeler, cümleler ve aforizmalar kendi kendine ışıldar beynimde. Oturup yeni bir kelime ya da deyim icat edeyim diye beklemem. Dijital Politbüro, Tevekkülon, Fikir Yongalama, Metakeramet, Homokul vb. ansızın ziyaretime gelmiş sözcüklerdir. Aforizmalara da birkaç örnek vereyim:
İnsanlar çevrimiçi ve çevrimdışı olarak iki gruba ayrılır. Çevrimdışı olmak, devrimdışı olmak, yani devredışı kalmaktır. – 2010.
Tanrının içimize üflediği nefes gözeneklerimizden dışarı sızıyor. İnsanlık yeniden çamura mı dönüşüyor? – 2005.
Mizah zekâ gölünün yüzeyindeki yakamozlardır. 2009
- Ve beklenen gün geldi, 20 yıl aradan sonra Matrix 4 Resurractions Türkiye’de 24 Aralık’ta vizyona girdi. Sizinle yaptığımız Yeni Normal Günlüğü TV serimizde de çoğu zaman Matrix’i yakından inceledik. Aynı zamanda sevgili Ömer Faruk İspir ile yaptığımız Instagram canlı yayınlarımızda Fikir Yongaları’nda defalarca masaya yatırdık. Matrix deyince sadece bir film serisi canlanıyor kiminin zihninde. Halbuki yakın geleceğimizden bahsedeceksek tıpkı Metaverse gibi Matrix’den de kaçışımız yok. Bizler bu seriyi daha uzun bir müddet konuşacağız gibi duruyor. Ama öncelikle serinin son filmini sormak istiyorum Hocam. Kimilerinin hayal kırıklığına uğradığını tatmin olmadıklarını kimilerinin de tadının damaklarında kaldığını duyuyoruz. Matrix 4 sizde nasıl bir iz bıraktı?
Sadık Yemni: Matrix 4’ten inanılmaz hayal kırıklığına uğradım. Süper bir performans ummuyordum, ama bu kadar zayıf bir kurgu da beklemiyordum. Metaverse’in yanında esamisi okunmuyor. Matrix yapımcılarının kültürel intiharı adeta.
- Hocam, sizi her daim edebiyatın içinde kelimelerin tam ortasında buluyoruz. Fakat ben biliyorum ki Sadık Yemni tüm bunların dışında da hayata farklı açılardan bakarak keyif alan biri. Kedilerinizi, hiç üşenmeden yaptığınız sporları ve doğa yürüyüşlerinizi, çevre temizliği konusundaki hassasiyetinizi biraz da okurlarımıza anlatırsanız sevinirim.
Sadık Yemni: Kediler hayatımın merkezinde yer alıyor. Günde iki kez otuz kadar kedinin karnını doyurmak işinde canla başla çalışıyorum. Pirelerden, parazitlerden arındırmak, kısırlaştırmak gibi yan hizmetleri de veriyoruz. Kediler müthiş yaratıklar. İnsanı dinlendiriyorlar. Doğa yürüyüşlerinin yanı sıra koruluk bir alanın sürekli temizliğini yaparım ve topladığım çöpleri geri dönüşüm kutularına atarım. Yamaçlara rağmen dinlendirici ve huzur verici bir çabadır. Yarım yüzyılı aşkındır idman yapmaya da devam bu arada.
- Hocam son olarak, 2022’nin ilk günlerindeyken önce bu yıla sonra da yakın geleceğe dair hedeflerinizi ve umutlarınızı sormak istiyorum. Son sürat ilerleyen dijital dünyayı Sadık Yemni nasıl yorumluyor?
Sadık Yemni: Perşembe’nin gelişinin Çarşamba’nınkine benzeyeceği kesin. Dünya ekonomik krizlerlerle çalkalanarak büyük sıfırlamaya doğru koşuyor. Son gaz dijitalizmin içerisine dalıyoruz. Dijitalizmin olumlu yönlerini ve fırsat kapılarını doğru kullanarak ehlileştirmemiz gerekiyor. Ben bizim milletçe bunu başarabileceğimizi umuyorum.
- Beni kırmayıp zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Okurlarımızın kısa öykülerinize ve sözlüğünüze ulaşabilmeleri için bloğunuzun linkini aşağıya bırakıyorum. Sevgiyle ve kitaplarla hoşça kalın.
Ben de ilginize teşekkür ediyorum. Yeni yılda size sağlık, sıhhat ve bol ilhamlar diliyorum.