Dövize ve Borsaya yüzde 40’a kadar vergi konulması hususunda, Cumhurbaşkanına yetki verilmesi son çıkarılan Torba Yasaya ilave edilmiştir.
Döviz hareketlerinin yükseliş sürecine girdiği 2017 yılından beri, Yatırım Amaçlı Döviz alımlarında lehde oluşan KAR’A vergi uygulamasının, kişileri Dövize yatırım yapmaktan uzaklaştıracağını ve Dövizde istikrarı sağlayabilmenin vergi uygulamasınının dışında bir çözümünün olmadığını önceki makalelerimde de defalarca dile getirmiştim. Dövize ve Borsaya yüzde 40’a kadar vergi konulması hususunda, Cumhurbaşkanına yetki verilmesi son çıkarılan Torba Yasaya ilave edilmiştir. Dövize yüzde 40 oranında vergi konulması caydırıcı oranda bir rakam olmamakla birlikte, Yatırım amaçlı Dövizin kontrol altına alınmasında başlangıç olması açısından çok yerinde bir uygulama olacaktır.
Yanlız Döviz ile birlikte, Türkiye”nin bugünkü koşullarında Borsaya yapılacak yatırımlara da vergi uygulamasının dile getirilmesi yerinde bir karar değildir. Dövize ve Borsaya aynı anda vergi konulması, insanların yatırım yapacak alanlarını daraltacaktır. Dövizden çıkacak yatırımın Borsaya kanalize edilmesine engel teşkil edecek ve Ekonominin gelişmesine bir faydası olmayacaktır. Döviz cephesi stabil bir duruma getirildikten sonra Borsaya kısa vadeli alım- satımlar için vergi uygulanabilir ve gereklidir. Fakat en az 1 yıldan fazla süreli yatırım yapacaklar vergiden muaf tutulursa sistem cazip hale gelir. Bu uygulama Borsayı gerçek bir yatırım aracına dönüştürecek, spekülatif işlemler bir müdahale olmadan kendiliğinden engellenebilecektir. Geçmiş yıllarda Borsaya vergi uygulanmış, 2 yıl hisseyi elinde tutan vergiden muaf tutulmuştu. Borsaya vergi uygulaması yazımızın asıl konusu değildir, başka bir yazımızda dile getirilecektir.
Dövizde lehte oluşan KAR’lara vergi uygulaması başlatılırsa, dövizden para kazanıyorum söylem ve eylemi geçerliliğini yitirecek, dövize yatırım amaçlı talep son bulacaktır. Türkiye’deki yatırımcıların elindeki Döviz kaynakları Türk Lirasına dönüştürüldüğünde, Ekonomiye hesaplanamıyacak miktarda kaynak sağlanmış olacaktır. İnsanların elindeki Dövizler zaten yabancı paraya çevrilmiş Türk Lirası kaynaklardır. Geçmişte dövize dönüştürülmüş bu TL kaynaklar, zaman içinde Ekonomiye kanalize olacak, direkt veya endirekt olarak yatırımlara dönüşecektir. Yurt Dışından fon ve kaynak arama zarureti de ortadan kalkacaktır.
Türkiye yirmi yıldan beri içe kapanık kabuğunu kırmıştır. Hızını almış treni, varacağı istasyona ulaşmadan durdurmak mümkün değildir. Yatırım amaçlı dövizlere caydırıcı vergi uygulaması, kırk yıldır olumlu sonuç vermemiş olan Faiz - Döviz sarmalını sona erdirecektir. Ekonomide alınması gereken bazı kararlar zamanında ve yerinde alınmazsa, daha sonraki zamanlarda alınacak kararların faydası olmayacaktır. Ekonomide alınan kararlar uygulamada fayda-sonuç bağlamında sürekli takip edilmeli, uygulamada oluşacak aksaklıklar zaman geçirilmeden revize edilmelidir. Yapılması istenen bir şey, yapılması gereken zaman da ve yerde yapılmalıdır.
Bu konuyu bir örnekle detaylandırmak isteriz. Kur Korumalı Mevduat uygulaması başlatıldığında, 18 TL olan Dolar paritesi saatler içinde 10.5 TL ye düştü. İlk üç ay için kurları kontrol altına alan sistem, üç ay sonra sistemin devam ettirilip ettirilmeyeceğinin, hangisinin daha faydalı olacağı araştırılıp gerekli revizeler yapılmalıydı. Sonuçta işlem bir boçlanma, Dövizi geçici bir süre mevduat sahiplerinden borç alma sistemidir. Kur Korumalı Sistemde dövizden TLye çevrilmiş mevduatlar bankaların, Devletin kişilere Döviz olarak geri ödiyecegi mevduatlardır. Kur Korumalı Mevduatın Dövizi kontrol altında tutmasında artık bir etkisi kalmamıştır. Kur Korumalı Mevduat, insanların elindeki Dövizleri Koruma sistemine dönüşmüştür. Uygulamaya konulacak lehde vergi uygulaması, zaman içinde Kur Korumalı Mevduat sisteminide ortadan kaldıracak ve kaldırılması da Ekonominin olmazsa olmazıdır.
1995 Kobe depreminde global olmayan ve etkisi uzun sürmeyen krizden sonra, Dünyada herhangi bir Ekonomik kriz yok iken, Türkiye 1990-2000 yıllları arasında yaşadığı üç Döviz krizinin etkisiyle 2001 yılında Cumhuriyet Tarihinin en büyük krizini yaşamıştır. Türkiyede 2001 yılına kadar oluşan bütün krizler elde yeterli Dövizin olmamasından kaynaklanmıştır. 2002 yılında 130 milyar dolar olan dış borç 2024 yılında 500 milyar dolara yaklaşmasına ve günümüzde, yaşanan Global krizlere ilave olarak, Yüz Elli Milyar Doların üzerinde maliyeti olacak asrın felaketi Depremi yaşamasına rağmen, hayat pahalığı dışında herhangi bir olumsuzluk yaşanmamıştır. Bugün insanlar içeride veya dışarıda tuttukları Trilyondan fazla Dolar Dövize sahiptir. İşte Ekonomik kriz bu nedenle olmamaktadır. Hayat pahalılığı bütün dünyada yaşanmaktadır ve devam etmiyecektir. Türkiye bir an önce, gecikmeden Dövize vergi uygulayarak insanlara yatırım amaçlı döviz temin etme girdabından kurtulmalıdır. İhracat ve görünmeyen kalemler toplamından elde edilen dövizler ithalatı karşılayacak düzeydedir. Daha açık bir ifadeyle Turkiyenin kasasında açık yoktur diyebiliriz. Yeterki elindeki Dövizi insanlara satıp, Döviz bulma peşinde koşulmasın.
***
Bu yazımızda ayrıca, enflasyonu etkileyen fiyat kontrollerini sağlayacak sistem hakkında bir kaç cümle söylemek isteriz. 2020 yılından beri, başta Pandemi ve akabinde Rusya-Ukrayna savaşı, Dünyada tüm ekonomileri etkileyecek olumsuzluklar meydana getirmiştir. Özellikle Rusya- Ukrayna savaşından sonra Lojistik hizmetleri aşırı oranda yükselmiş ve Tüm Dünya ülkelerinde, emtiaların çoğunda en az yüzde yüz oranında hayat pahalılığı meydana gelmiştir. Fakat hiçbir ülkede fiyatlar yüzde bin artmamış, hiçbir ülkede fiyatların etiketleri bir günde beş defa değiştirilmemiş ve Ticari kuralların dışına çıkılmamıştır.
Serbest Piyasa Ekonomisi, insanların kontrolsuz bir şekilde fiyatları istediği şekilde belirleme serbestisi değildir. Ekonomide Maliyet Muhasebesi kuralları çerçevesinde fiyatlar oluşması gerekmektedir. Bugün fiyatlar, üreticilerin kontrol edilemeyen kendi arzuları doğrultusunda belirleniyorsa, o zaman etkin kontrol sistemi kurulmalıdır.
Antalyada üreticiden 5 TL den çıkan biber, İstanbulda tezgahta 50 TL ye satılıyorsa bu sistemde bir çarpıklık vardır demektir. 5 TL lik bir emtianın on kat bir fiyatla satılmasının Serbest Piyasa Ekonomisiyle hiçbir alakası yoktur. Olsaydı Serbest Piyasa Ekonomisinin uygulandığı Avrupa ve Diğer bir çok Dünya ülkelerinde enflasyon oranıda beş kat artmış olurdu ki hiç bir ülkede kriz sürecinde, Enflasyon oranında yüzde yüz den fazla artış olmamıştır. Türkiye’de Ekonomi kuralları dışında, Ekonomik kriterlere uymayan fiyat artışları yapılması, Enflasyonun yükselmesini durduramamaktadır.
Günümüzde Devlet Kurumları, bir çok alanda masa başında kontrolü sağlayan yazılım proğramlarına sahiptir. Bir çok Devlet kurumu, müesseselerin gün içinde yaptıkları işlemleri bir tuşla kontrol edebilmektedir. Fiyat kontrolleri zabıta marifetiyle marketlerin etiketlerini kontrol ederek yapılması gelişmiş, bir teknolojide ilkel bir uygulama olarak durmaktadır. Pandemi sürecinde Fiyat Kontrol Yazılımları Katar Ülkesi tarafından uygulanmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır. Türkiye’de Dünyanın bir çok ülkelerine gelişmiş yazılım proğramları üretip satan firmalar vardır. Fiyatları masa başında kontrol edebilecek yazılım proğramları yapılarak kredi kartları ve müesseselerin kasalarına bağlantı kurabilen yazılım proğramlarıyla kontroller masa başında yapılabilir.
Ekonomik maliyet kriterleri dışında, keyfi fiyat artışlarının tesbiti halinde, vergi cezaları ve müesseselerin yararlandıkları teşvik muafiyetleri geriye dönük olarak geri alınması gibi cezai müeyyidelerle kontrol sağlanmalıdır.
Özellikle Rusya-Ukrayna savaşından sonra, günde beş defa etiket fiyatı değiştirilmesi üreticiden 5 TL ye alınan biberin tezgahta 50 TL ye satılması gibi uygulamalar,Ticari Ahlakı yok etmiştir. Bu Ticari Ahlak düzeltilip yeniden tesis edilmeden, enflasyonu normale getirmek mümkün olmayacaktır.