Malum İstanbul trafiği... Bu nedenle iftar davetine biraz geciktim. Salona girdiğimde gözüme ilk çarpan uzun sakallı, takkeli konuklar oldu.

“Vay” dedim.
Gülümsedim.
İnceden...
Hınzırca...

***

Yerime oturunca şöyle bir göz attım konuklara...
Tablo şuydu:
Kemal Kılıçdaroğlu bir yanına Prof. Süleyman Ateş Hoca’yı almış, diğer yanına ise şu anki İstanbul Müftüsü Doç. Rahmi Yaran ile eski İstanbul Müftüsü Prof. Mustafa Çağrıcı’yı...
Fehmi Koru da oradaydı, Aydınlık’ta “sol İslam” yazıları yazan Eren Erdem de...
Hüseyin Gülerce de oradaydı, Zekeriya Beyaz da...
Ali Bulaç da oradaydı, Âkif’in aslında Atatürkçü olduğunu kanıtlamaya çalışan Yeniçağ gazetesinden milliyetçi yazar da...
Caferilerin Türkiye’deki lideri Selahattin Özgündüz de oradaydı, Diyanet’te örgütlü sendikaların temsilcileri de...
Eski “duahan”lardan bir zat da oradaydı, Star’dan Berat Özipek ile Fadime Özkan da... Yeni Şafak’tan Hilal Kaplan da oradaydı, Yeni Mesaj gazetesinden Yazı İşleri Müdürü de...
Zaman’dan Ahmet Turan Alkan da oradaydı, İstanbul’un bazı ilçe müftüleri de...
“İslam’a soldan bakalım” diyen solcu çevirmen de oradaydı, cami imamları da...
Kısacası...
Yelpazenin her kanadı gözetilmişti.
“İttihad-ı İslam” gerçekleşmişti.

***

Gelelim takkeli, uzun sakallı zatlara...
“Tebliğ Cemaati”ndenmişler.
Özellikle Güney Asya ve Uzakdoğu’da etkin olan bu “cemaat”, Türkiye’de de yıllarca faaliyet gösterir.
Vakıfları var, yayınları var.
Amaçları şudur:
Ulaşabildikleri herkese İslam’ı anlatmak.

***

CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Ali Bulaç’ın yanındaydı.
Salıcı ile Ali Bulaç’ın sohbetlerine kulak misafiri oldum.
Salıcı, Bulaç’a bir zamanların İslami entelektüel dergisi “Bilgi ve Hikmet”e dair sorular soruyordu.
“Siz nereden biliyorsunuz Bilgi ve Hikmet’i” dedim.
“Takip ediyorduk” dedi.

***

CHP yöneticilerinden Gürsel Tekin’i aradı gözlerim. Yoktu.
Ama Umut Oran vardı.
İki belediye başkanı da katılmıştı iftara.
Ev sahibi konumunda Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen.
Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk.
Bakırköy sınırları içinde yer alan “Kaşıbeyaz” adlı restoranı Ateş Ünal Erzen ayarlamıştı sanırım.

***

Kemal Kılıçdaroğlu bir ara bana dönüp, “konuklar arasında dönem arkadaşlarınız var mı Ahmet Bey” dedi.
Sağıma baktım Ali Bulaç...
Soluma baktım Süleyman Ateş...
Karşıma baktım Zekeriya Beyaz...
Mütebessim bir çehreyle Kemal Bey’e şu yanıtı verdim:
“Onlar eski kuşaktan Kemal Bey”.

***

Ali Bulaç’la yan yana oturuyorduk.
Ali Bulaç konukları gösterdi, ardından da “bomba” bir saptama yaptı:
“Bu iftar Erbakan Hoca’nın Başbakanlık’ta verdiği iftara benziyor”.
Güldüm tabii...
Sonra Ali Bulaç bu saptamayı biraz incelterek yaptığı konuşmada da dile getirdi.
Baktım:
Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP’liler gülmüyordu.

***

Süleyman Ateş Hoca’nın Zekeriya Beyaz’dan hiç hazzetmediğini biliyorum.
Zekeriya Beyaz eline mikrofonu alıp sözü de biraz uzatınca Süleyman Ateş, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan izin isteyip iftar davetini terk etti.
Sessizce...
Buna “vukuat” denilebilirse davetin tek vukuatı da bu oldu.

İftar davetinin mimarı: Eski Müftü İhsan Özkes

İHSAN Özkes Üsküdar Müftüsü idi...
Kamuoyu kendisini Türkan Saylan’ın cenaze töreninde yaptığı konuşma ile tanıyor.
CHP’den milletvekili oldu.

***

“Laik din adamı” ya da “Atatürkçü müftü” gibi tanımlamaların içine sığdırılan din adamlarının şöyle bir özelliği olur:
Kendilerini farklılaştırmak... Başka din adamlarından uzaklaşmak...
İhsan Özkes böyle bir yola sapmayanlardan...
Din adamları dünyasıyla ilişkilerini koruyor.
Bu denli renkli bir konuk yelpazesi de onun bu özelliğini korumasından kaynaklanıyor.

Besmele ve salavat ile başlayan konuşmalar

-Caferilerin lideri Selahattin Özgündüz konuşmasına besmele ve salavat ile başladı. İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran da öyle yaptı... Baktım Kemal Bey’e... Sıfır yadırgama...
-Milliyetçi dindarlar “memleket elden gidiyor” konuşmaları yaptılar... İslamcılar “dünyada Müslümanların durumu”na dikkat çektiler... Diyanet’te örgütlü sendikacılar “hak” talep ettiler. Sola yakın duranlar “Sol İslam” dediler. Kısacası herkes meşrebine göre mesajlar verdi.
-Kemal Kılıçdaroğlu konuşmaları dinleyince “Biz böyle bir iftarı Ankara’da da düzenlemiştik ama oradaki konuklarımız siyasi konulara girmemeyi tercih etmişlerdi” dedi. Tam bu noktada “Burası İstanbul Kemal Bey” diye lafa girdim.
-Diyanet’te örgütlü sendikalardan birinin temsilcisi imam, konuşmasında “mücahit/müteahhit” ikilemine dikkat çekti. “Artık cemaati falan da bıraktılar” dedi. Gülümsemeler... Gülümsemeler...
-Başörtüsü meselesi de gündeme geldi. Kemal Bey’e “sorunun çözümüne sunduğu katkı” nedeniyle teşekkür edildi. Daha da cesur olması istendi.
-Yemek duasını Prof. Süleyman Ateş yaptı. Hoca yaptığı duada “terör belasından kurtar bizi Yarabbi” dedi.
-İftar davetinde İhsan Eliaçık yoktu ama ruhu ortada dolaşıyordu. Hem Kemal Bey, hem de bazı davetliler “sol İslam” anlayışına selamlar gönderdiler.

Kılıçdaroğlu: Mütedeyyin ayrı, muhafazakâr ayrı

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:
-Hepimiz değişiyoruz, gelişiyoruz. 20’li, 30’lu yaşlarda hangimiz farklı değildik ki... Kâmil oluyoruz zaman geçtikçe...
-Bütün dinler dünyayı değiştirmiştir. İslam da dünyayı değiştirmiştir. Hz. Muhammed en büyük devrimcidir.
-Farklı düşünüp farklı konuşacağız. Bu normal. Ama bir ortak paydamız olmalı. O da ahlak.
-Kul hakkı önemli değil midir? Bu konuyu gündemimize almamız gerekmez mi?
-Dini büyük ölçüde şekle indirgedik. İslam’ın özü barıştır. Barışın dilini konuşmalıyız. Barışın dilini konuşunca “Bunlar PKK’lı” deniliyor. Bu olmaz.
-Bu bir sıradan iftar yemeği değildir. Bu bir muhabbet yemeğidir. Ben muhabbetle yetiştim. Rahmetli babam Eba Müslim Horasani’nin kitaplarını okurdu... Biz de dinlerdik.
-Mütedeyyin farklı, muhafazakâr farklıdır. Mütedeyyin insan okuyan insandır, düşünen insandır, yüreğinde insan sevgisi olan insandır.
-Üniversitede başörtüsü yasağına karşı çıktık. Çünkü üniversite her türlü fikrin özgürce söylendiği bir yer olmalı... Bugün üniversitede başörtüsü serbest ama her türlü fikir özgürce ifade ediliyor mu? Bugünkü baskıcı anlayış üniversitede de yok mu?
-Dine dayalı düşünce yasaklarını simgeleyen 163. maddenin yeniden gündeme getirilmesi söz konusu bile değil. Biz her türlü düşüncenin özgürce dile getirilmesini istiyoruz.

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)