28 Şubat süreciyle ilgili soruşturmanın ilk dalgasında gözaltı sayısı 26...
Acaba bundan sonra kaç gözaltı dalgası gelecek?
26 emekli subayın gözaltına alındığı ilk dalgaya baktığımızda bunun “Batı Çalışma Grubu”yla ilgili olduğu anlaşılıyor.
Gözaltına alınanların tümü “Batı Çalışma Grubu”nda görev almış subaylar.
Gözaltına alınanlar arasında en önemli isim emekli Orgeneral Çevik Bir...
28 Şubat sürecini elbet anımsıyoruz. O süreçte özellikle emekli Tümgeneral Erol Özkasnak beni üç-dört kez telefonla aramış, iki yazarımızın ve Erzurum muhabirimizin işlerine son verilmesini istemişti.
Adlarını vermemde bir sakınca yok, kimi televizyon programlarında ben bunu daha önce de söylemiştim.
Aydın Engin, Oral Çalışlar ve Erzurum muhabirimiz Recep Kapusuz...
***
Telefon konuşmalarımızda Özkasnak, her “Ne zaman işten atacaksınız bu kişileri?” dediğinde, benim yanıtım şu olmuştu:
“Cumhuriyet gazetesini siz değil biz yönetiyoruz...”
İlhan Selçuk da “Biz bu adlardan rahatsısız” diyen dönemin bazı generallerine aynı yanıtı vermişti:
“Herkes kendi işini yapsa bu ülke demokratikleşir, kalkınır!”
Bu anımı yazmam, önceki gün Yalçın Doğan’ın yazısından ötürü.
Sanırım emekli Tümgeneral Özkasnak, doğrudan Aydın Doğan’ı arayıp Milliyet’ten Taha Akyol, Umur Talu ve Yalçın Doğan’ın kovulmasını istiyor.
Aydın Doğan da bizim gibi direniyor, kimseyi işinden atmıyor.
***
12 Eylül’ün yaşayan iki “kahramanı” Evren ve Şahinkaya, tutuksuz biçimde yargılanmaya başlayınca, Ankara’dan kulağımıza gelen haberler şöyleydi:
“28 Şubat’ın ilk gözaltı dalgasının eli kulağında...”
Ankaralı meslektaşlarımızın görüşüydü ve ben de onlar gibi düşünüyordum.
İkinci bir dalga gelecek, kimi medya patronlarına, gazetecilere, sanayicilere, işadamlarına, politikacılara ucu dokunacak mı dokunmayacak mı?
Şimdi bir şey söylemek doğru olmaz ama 28 Şubat sürecine ilişkin üç-dört gözaltı dalgası beklemek düş kurmak anlamına gelmez.
Sabah gazetelere göz atarken, yandaş, dindaş medyanın “köşe başları” zil takıp oynuyorlardı.
Yargıda süren davalar var...
Bunun yanı sıra TBMM’de kurulan bir komisyon!
Komisyonun kuruluş amacı, demokrasiyi engelemek isteyen tüm girişimleri, darbeleri araştırmak.
Dileğimiz demokrasimizin ve özgürlüklerimizin gelişmesidir.
Öç alma duygularımızı yitirmediğimiz zaman, işler arapsaçına döner, hukukun üstünlüğü ve adalette eşitlik ilkesi çiğnenir.
***
Demokrasinin bir tek anlamı olmadığına dün değinmiştim, bugün de yineleyeyim:
Demokrasi insan haklarına, hukukun üstünlüğüne saygı, bağımsız yargı demektir.
Daha pek çok anlamı vardır...
Seçimle gelen bir siyasi parti dipçikle, tank ve tüfekle değil, seçimle gider.
Bu da demokrasinin ön koşullarından birisidir.
Burada tüm siyasi partilere görev düşüyor... Laik demokratik cumhuriyeti korumak ve yaşatmak.
Mustafa Kemal ve arkadaşları cumhuriyetimizi canları ve kanlarıyla kurdular.
Sözde değil özde Atatürkçüler bu gerçeği çok iyi bilir...
Türkiye’de tüm askeri darbeler “sözde demokrasiyi korumak” için yapıldı değil mi?
Bundan en çok zararı, acıyı emekçiler, üniversiteli gençler, bilim insanları, solcular, sosyalistler, devrimciler, siyasetçiler çekti...
***
Umarım bir gün Türkiye’de “Susurluk Raporu”, “Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu” raporu da gündeme gelir.
Kontrgerilla açığa çıkarılır... Orgeneral Eşref Bitlis, Albay Rıdvan Özden, Kazım Çillioğlu cinayetleri aydınlanır.
Uğur Mumcu’dan Çetin Emeç’e; Hrant Dink’ten Musa Anter’e değin tüm faili meçhul cinayetlerin arkasındaki “büyük patron” ortaya çıkarılır, JİTEM nedir ne değildir öğrenilir...
(Cumhuriyet)