Teknolojiye hep kuşkulu baktım, çok çabuk alışamadım. Nitekim cep telefonu geç edindim, akıllı telefonlara geç transfer oldum. Şimdi hayatım yazarak çizerek sosyal medya ile haşır neşir olarak geçse de hala herşeyin kontrollü olmasından yanayım.


Oysa bu aygıtların birinden kaçsanız bir diğerine yakalandığınız günümüzde bu kontrol çok zor. TV olmasa bilgisayar, bilgisayar olmasa ipad, ipad olmasa iphone, iphone olmasa ipod var. Kurtuluş yok. Yetişkin insanlar içinde bu durum sakıncalı ancak çocuklar ileri derecede korunmasız. Ha bir de geleceğin teknoloji üzerine kurulduğunu düşünürsek çocukları bu aygıtlarla kaynaştırmak gerekliliği de kaçınılmaz. Ama maalesef orta yolu bulmak hiç kolay değil.


Bizim çocukluğumuzda günün belirli bir saatinden sonra başlayan TV programları ve çok kısa bir süre izleyebileceğimiz Tom ve Jerry türünde çizgi filmleri vardı sadece. Dolayısıyla ailelerimizin hiçbir zaman çok TV seyrettiğimizden endişe duymalarına gerek yoktu; olsa olsa çok sokakta oynamamızdan endişe edebilirlerdi. Oysa şimdi ben kızımın bizimle sohbet ederek geçirdiği veya oyuncaklarıyla oynadığı zamanlara çok değer veriyorum. Çünkü o anlar ailesiyle kaliteli zaman geçirdiği veya kendi hayal gücü ve yaratıcılığını değerlendirdiği zamanlar oluyor.


Bu konuda İngiltere’de yapılmış bir araştırmaya denk gelmiştim yaz aylarında. Bu araştırmaya göre ailece yemek yemeğe daha fazla zaman ayıran ve çocuklarını günde 2 saatten daha az televizyon seyretmeleri konusunda kısıtlayan ebeveynlerin çocukları daha mutlu oluyormuş. TV konusundaki kısıtlamanın sağlığa etkisi çok net ama mutlulukla da doğrudan bağlantısının olması oldukça ilginç.


İngiliz Kamu Sağlığı bölümü tarafından yapılan bir açıklamaya göre İngiltere’deki çocuklar yetersiz egzersiz, zayıf beslenme ve fazla TV seyretme sonucunda gittikçe daha çok endişeli ve mutsuz bir hale geliyorlar. Söz konusu devlet organizasyonunda Sağlık ve İyilik bölümünde direktör olan Kevin Fenton, davranış ve kişinin iyiliği üzerine etkisi arasında sürekli bir ilişki olduğunu belirtiyor.


Professor Fenton,“fiziksel aktivite daha gelişmiş konsantrasyon, sınıf arkadaşlarına nazik olmak gibi daha olumlu sosyal davranışlar ve daha fazla kendine saygı ile birlikte ilerliyor” diyerek fiziki problemlerin yanısıra beyinsel ve sosyal problemler arasında da kesin bir ilişki olduğunu belirtiyor. Profesor Fenton’a göre “Ekran önünde daha fazla zaman geçiren çocuklar sosyal ve duygusal sorunlar ve kendine saygısızlığa daha açık oluyorlar.”


Bu doğrultuda uzun saatler TV seyretmek veya bilgisayar oyunları “azalan sosyal kabul edilmişlik duygusu ve artan yalnızlık, idare sorunları ve saldırganlığı beraberinde getiriyor.” diyen Professor Fenton ebeveynlerin çocuklarını ekran önünde geçirdikleri uzun saatleri egzersiz ve aile sohbetleri ile değiştirme konusunda cesaretlendirmeleri gerektiğini belirtiyor.   


Şehir yaşantısında ve hızlı iş temposunda yorulan anne-baba ve çocukların evde geçirdiği zamanlar çok değerli. Maalesef o zamanlarda da pek çok kişi kendilerini ve çocuklarını, hayatlarını işgal altına alan teknolojik aygıtlara kaptırıyor. Oysa görülüyor ki mutlu çocuklar için o aygıtlarla geçirilen zamanın ebeveynler tarafından kontrol altında tutulması gerekiyor. Zaten bu kısıtlama olduğu zaman çocuklar boş kaldıkları için doğal olarak daha çok oyun ve sohbet için ortam yaratılıyor. Bu da Profesor Fenton’un araştırmasına göre mutlu çocukluğa giden yollardan biri.


Yoğun koşturmalı şehir yaşantısından eve gelindiğinde çocuğu spor amaçlı evden çıkarmak çoğu zaman hem çocuk hem de anne baba için çok yorucu, hele bir de çocukta hiç istek yoksa. Ama hep beraber aile yemeği yemek hiç de zor değil. Anne babanın uzun saatler çalıştığı ev düzeninde bunun da çok kolay olmadığını biliyorum ama bence hiçbir çalışma temposu günde bir kere bile olsa birlikte oturulan yemek sofrasına engel olmamalı. Eğer engel oluyorsa işte o düzende birşeyler değişmeli.


Kaynak                                                                                                              

http://www.thetimes.co.uk/tto/health/child-health/article3853935.ece

 

 

sadeceanneyim.blogspot.co.uk   [email protected]                                                                            

Twitter/sadeceanneyim