28 Şubat’tan sonra ne yazmışım diye baktım:
“Başka Kapıya” başlığı atmışım yazıma...
Hem ayar verene, hem ayar yiyene çatmışım:
“Bizi laik ve demokrat kimliklerimiz arasında seçime zorluyorlar. İki gözümüzden birini feda etmemizi istiyorlar” diye yakınmışım.
Sonra iki gözüme de sahip çıkmışım:
“Balans ayarı, tank paletleriyle yapılmış bir demokrasiyi içimize sindiremeyiz” demişim.
Ama Susurluk çetesinin temizlenmesini isteyenleri “Glu glu dansçıları” diye aşağılayıp zora gelince onlardan destek dilenen zihniyete de aynı dilden cevap vermişim:
“Sizi gidi glu glu dansçıları sizi... Hadi başka kapıya!”
* * *
Öyle kızgın bir kazanda çalkalanıyoruz ki, “1000 yıl sürer” denen süreçler, 15 yılda eriyip gidiyor. Ve iktidar tahterevallisi, bir muktediri tahttan indirirken hasmını tahta çıkarıveriyor.
Böyle çalkantılı zeminlerde dik durabilmek, tutarlı tavır alabilmek, tahttakilerle mesafeyi koruyabilmek önemlidir.
Tahterevalli, bir kez daha devrik kralı yere doğru itti dün...
Eski yazıyı 15 yıl sonra yeniden (bu kez tersinden) yazmanın vaktidir.
* * *
Dün süngü zoruyla Başbakan’ı eve yollayanlar, bugün polis zoruyla evden toplanıyor.
Dün “Adalet, insan hakları” diye haykırdığımızda üstümüze tank sürenler, şimdi adalet ve insan hakkı istiyor.
Dün düzmece andıçlarla demokratları yok etmeye çalışanlar, bugün düzmece kanıtlarla yargılandığından yakınıyor.
Adaletsizliğe, zulme karşı her zaman, herkesin yanındayız.
Ama dün burnundan kıl aldırmayan mağrurların bugün mağdur rolü oynamasına cevabımız aynı:
“Başka kapıya!”
* * *
Çevirelim madalyonu ve ikinci gözümüze sahip çıkalım:
Niye karşıydık 28 Şubat’a?..
İdeolojisini zorla dayatıyor, rengârenk bir topluma tektip haki elbise giydirmek için toplum mühendisliği yapıyor diye...
Medyayı kıskaca alıyor, yargıya baskı uyguluyor, kendinden olmayan belediyeleri, şirketleri kuşatıyor, eğitim süreleriyle kendi çıkarına oynuyor diye...
Tanıdık geldi değil mi?
Uzun süre cenk ede ede sonunda savaştığı hasmına benzeyen bir cengâver gibi; AKP de darbe yiye yiye, darbeci askerlerin yöntemlerini aynen benimsedi.
Benim için “Herkes haki giyecek” diye zorlayanla, herkese yeşil giydirmeye kalkışanın bir farkı yok.
Caddelere tank sürüp “Demokrasiye balans ayarı yaptık” diyen sopayla, polise hâkim olup “Dindar bir nesil yetiştireceğiz” diyen kafa aynı...
Aynı Toplum Mühendisliği Fakültesi’nden mezun bunlar...
* * *
Şimdi bu iki gözle ileriye bakalım:
Bugünküler de iktidarlarının 1000 yıl süreceğini sanıyor.
Gördük işte; sürmüyor.
Bir bakmışsınız tahterevallinin kefeleri yine yer değiştirmiş, uçağın ön koltuğundakiler en arkaya gitmiş, bu sefer de basını kuşatıp yandaş medya icat edenler, hukuku çiğneyip yargıyı ele geçirenler, Deniz Feneri davasında örgütü gizlemek için savcı değiştirenler, dindar nesil projesi uğruna 4+4+4 taktiği geliştirenler hesap vermeye davet edilmiş.
Olur mu olur.
Ne yapsan tek kalıba sığmayan, hiç durmadan fokurdayan, kızgın bir kazan burası...
(Milliyet)