Milliyetçiliğe savrulan AK Parti'yi Oslo görüşmeleri üzerinden vurmaya çalışan CHP'nin Kürt sorunuyla ilgili nasıl bir çözüm önerisi olabilir, bilmem, anlamam
Geçtiğimiz yaz aylarından bir gün… İsmi lazım değil, CHP’nin il teşkilatından bir siyasetçinin şu sözleri karşısında donup kalmıştım: “AKP’yle işbirliği yapan belediyeci arkadaşlarımızı uyarıyor, tasfiye ediyoruz. Bizim için böyle bir şey yoktur. Net konuşalım, amacımız AKP’yi iktidardan indirmek ve iktidara geçmektir. Bunun için gereken muhalefeti yapacağız.”
Bir siyasetçi olarak kendi için makul cümleler sıralamış olabilirdi ama bir vatandaş olarak beni son derece rahatsız etmişti. Ki bu rahatsızlığımı da o ortamda dile getirmiştim.
Hiç uzatmadan nedenini açıklayayım: Bana ne CHP’nin iktidar olmasından? Bir vatandaş olarak bana ne? Ben bu ülkenin daha yaşanılır, herkes için daha eşit, daha huzurlu, daha özgür bir yer olmasını isterim. Bu kriteri hangi siyasi kanadın karşılayıp karşılamayacağı konusunda elbette bir fikrim vardır. Doğru yanlış. Ona göre oyumu kullanırım.
Ama herhangi bir siyasi partinin bekası, iktidar hayalleri beni hiç ilgilendirmez. Ne AK Parti’ninki, ne CHP’ninki. Takım tutmuyoruz, yaşamaya gayret ediyoruz bu topraklarda.
* * *
Beni ilgilendiren, sorunlarımızın nasıl çözüleceğidir. Fakat CHP’nin, yukarıda sözünü alıntıladığım üyesininkiyle birebir örtüşen bir tarz-ı siyaseti benimsediğini görüyorum. Bunun en son ve vahim örneği Oslo görüşmelerini pişirip ortaya çıkarmasıdır.
CHP Genel Başkanı Haluk Koç’un Oslo görüşmeleriyle ilgili “Terörle mücadele edilir, siyasetle müzakere ederiz sözü Başbakana ait. Tüm bu gelişmelerde eli kanlı terör örgütü PKK’yı siyasi kurum gibi muhatap aldığınızı fark etmediniz mi? PKK’nın MİT’i ve devleti oyalayıp örgütün 4. stratejik müdahale hamlesini, mücadele hamlesini hayata geçirmesine nasıl gözünüzü karartarak, kapatarak, vicdanınızı kitleyerek yardımcı oldunuz Başbakan?” demesi…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “PKK’ya federasyon sözü veren mektupları açıklayacağız” diye tehdit savurması…
Bunlar yapıcı, barış isteyen ve yurtsever bir siyasi partinin yapacağı işler mi?
Bence hayır.
* * *
AK Parti’nin siyasi hayatında yaptığı belki de en olumlu hamle, PKK’yla masaya oturmak, MİT görevlilerinden oluşan bir heyetle müzakere yapmak ve dünyadaki örneklerinde olduğu gibi bu görüşmeleri uluslararası bir aracının üstünden yürütmekti.
Bugün o masanın çok uzağında şiddetli bir milliyetçiliğe savrulan iktidar partisine bu görüşmeleri malzeme ederek vurmaya çalışmak ayıptan öte, ülkesini seven bir siyasetçinin imtina edeceği bir şeydir.
Oslo görüşmelerini bir muhalefet etme aracı haline getiren CHP’nin Kürt sorunu hakkında nasıl bir çözüm önerisi olur, ben bilmem. Bundan böyle de anlamam.
Kılıçdaroğlu Adnan Menderes’in mezarını ziyaret edip “Ezber bozdum” dedi dün.
Mezar ziyaret etmekle değil… Mezarla değil… Hayatla ilgili ezber bozduğunuz zaman iktidar olabilirsiniz. Ama nerede sizde o tarz-ı siyaset.
NOT: Geçen hafta Perşembe günü yazdığım “Şehit Sayılarındaki Muamma” başlıklı yazıma Genelkurmay’dan bir yanıt geldi. İletişim Daire Başkanıyla yaptığım görüşmenin bir kısmı off-the-record idi. Kafa karışıklıklarını gidermek için çeşitli çalışmalar yaptıklarını anlattı. Detaylarını yakında açıklayacaklar. Sözleşmeli erlere “ölümlerinin basına açıklanması halinde ailelerinin tazminattan mahrum kalacağına” dair bir ibare imzalatılmasıyla ilgili iddiaya ise “Külliyen yalan” dedi. Sözleşmenin bir örneğini maalesef benimle paylaşmadı ama ben onun sözlerini gazetecilik görevim dahilinde size aktarmayı uygun buldum.
(Radikal gazetesinden alınmıştır)