Kırklareli milletvekili Turgut Dibek, Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na PKK Lideri Öcalan’ın vasi durumuyla ilgili 29.03.2013 tarihinde bir önerge verdi. CHP’li Dibek Öcalan’ın ehliyeti yoktur iddiasında bulunurken CHP’li Değer “Öcalan’ın ehliyeti vardır” iddiasında bulundu. Bu CHP’liler bir türlü kendi aralarında anlaşamıyorlar.
Dibek verdiği önergede; Türk Medeni Kanunu’nun 407. maddesine göre “Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.” Maddesini hatırlatarak şu iddiada bulundu. “Kısıtlı olmak demek bir kişinin hukuki ehliyetinin elinden alınması demektir. Kısıtlı kişi kendiliğinden hiçbir iş ve işlem yapamaz. Yasaya göre terörist başı Abdullah Öcalan da kısıtlıdır. Kısıtlı olduğu için hukuki ehliyeti yoktur. Vasisi olmadan devletle ilgili hiçbir işlem yapamaz. Kendisine ait, ev, arsa, tarla satamaz, oy kullanamaz, vekalet veremez, bankadan kredi alamaz vs.” diye iddia etti.
CHP milletvekili Dibek Başbakan Erdoğan’a
“1-Abdullah Öcalan’a vasi atanmış mıdır? Atandıysa Öcalan’ın vasisi kimdir?
2-Hükümlü olduğu için kısıtlı olan Öcalan’la MİT’in ve devletin yaptığı görüşmelerde vasisi de bulunmakta mıdır?
3-Medeni Kanunumuza göre hukuki ehliyet olmadığı için kendiliğinden hiçbir iş yapamayacak olan bir kişi ile devletin yetkili organların görüşme yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?”diye sordu. Amacı üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olan, “barış süreci”ne başından beri karşı duran ancak “barış”ı istiyormuş gibi yapan CHP milletvekili Dibek’e Başbakan adına cevap veren Adalet Bakanı Sadullah Ergin; “4721 sayılı Türk Medeni Kanununun "Özgürlüğü bağlayıcı ceza" kenar başlıklı 407. maddesinin birinci fıkrasında, bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanacağının hüküm altına alındığı; kısıtlıların tam bir fiil ehliyetine sahip olmadığı malûmlarıdır. Bakanlığımız kayıtlarının incelenmesinden, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilen ve cezası İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz edilmeye devam olunan, soru önergesinde adı geçen hükümlüye, Halfeti Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/04/2004 tarihli Kararıyla bir avukatın vasi olarak tayin edildiği anlaşılmıştır. Anayasanın 98. maddesinin ikinci fıkrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yollarından biri olan "soru"nun, Bakanlar Kurulu adına, sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Başbakan veya bakanlardan bilgi istemekten ibaret olduğu; aynı maddenin son fıkrasında soru ile ilgili önergelerin verilme sekli, içeriği ve kapsamı ile cevaplandırılma, görüşme ve araştırma yöntemlerinin Meclis içtüzüğü ile düzenleneceği öngörülmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün "Sora" kenar başlıklı 96. maddesinde "soru"nun kısa, gerekçesiz ve kişisel görüş ileri sürülmeksizin, kişilik ve özel yaşama ilişkin konuları içermeyen bir önerge ile Hükümet adına sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere, Başbakan veya bir bakandan açık ve belli konular hakkında "bilgi istemek"ten ibaret olduğunun belirtildiği; "Sorulamayacak konular" kenar ballıklı 97. maddesinde de, başka bir kaynaktan kolayca öğrenilmesi mümkün olan konular ile tek amacı istişare sağlanmaktan ibaret konuların ve konusu evvelce Başkanlığa verilmiş gensoru önergesiyle aynı olan somların sorulamayacağının hükme bağlandığı dikkate alındığında, soru önergesine konu edilen hükümlünün yaptığı ifade edilen görüşmelerin yorumu yoluyla ve kişisel görüş ileri sürmek suretiyle düşünce öğrenmeyi amaçladığı anlaşılan sorulara cevap verilmesine yasal imkân görülememiştir.”diye cevap veriyor. Öte yandan konuyla ilgili bir açıklama yapan CHP eski Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır eski milletvekili Av. Mesut Değer; “Vasi atanması 8.4.2004 tarihli Asliye Hukuk Mahkemesi ile Bir Avukat Vasi olarak atanmıştır. Yapılan işlemler hukuken doğrudur. 1 yıl fazla hürriyeti bağlayıcı ceza alan ergin için vasi atanır. Abdullah ÖCALAN ile ilgili hukuki işlem yapılmıştır. Bu nedenle vasi artık ÖCALAN 'nın tahliyesine kadar görevi sürer. Veya vasi kendiliğinden çekilmezse Vasi bir avukat olduğundan kimliğinin açıklanması doğru değildir. Ancak vasi kendinin ismini açıklayabilir. Vasi atanmak bir kimsenin akli dengesi olmadığı, temyiz kudreti olmadığı veya küçük olduğu reşit olmadığı, veya hastalık nedeniyle işlerini yapamaz olduğu anlamındaki vasi Hükümlüye atanan vasi ile eş anlamlı değildir.
Oradaki vasi işleri yapar zira o kişinin akli dengesi yoktur. Hükümlülerde ise vasi atanması hükümlünün ceza evinde olması nedeniyle dışarıda kendisine ait hukuki işlemleri yapamadığından vasi atanır. Evet vasi sadece dışarıdaki hukuktan doğan işlemler hakkında işleri yapabilir. Mal alma satma bankaya para yatırma çekme vs işlemleri yapabilir. Burada hükümlünün ( ÖCALAN) akli dengesi yoktur gibi yorum yapmak yanlıştır.”dedi.
CHP’li Değer ayrıca şunları da aktardı: “Vasi hükümlüyü ceza evinde her zaman ziyaret edebilir, görüşmeler yapabilir ve bu vasi sadece hukuki işlemler diğer taratan hukuk dışındaki diğer işlemleri A.ÖCALAN yapabilir, görüşmeleri, yönlendirmeyi, gelen ziyaretçilerle her türlü konuşmaları, yapabilir. Zira bu kişinin akli dengesi yerindedir ancak hukuk bu kişinin ceza evinde iken mağdur olmaması için örneğin bir taşınmazı varsa ilerde zarar etmesi durumlarından korumak için satışı için vekalet verecek dışarıda bir kişiyi vasi atanmasını kanunen zorunlu kılınmıştır.
MİT ile görüşmelerinde vasi bulunması zorunlu değildir zira bu kişinin hukuki yönünde bir işlem yapılmamaktadır. Bir kez daha söylüyorum Hükümlüye atanan Vasi de ceza evindekinin akli dengesi yoktur anlamı çıkmamalıdır. Bilakis akli dengesi yerindedir ve tüm işlemleri yapabilir. Vasisine de gerekli talimatları verebilir. Atanan vasi ise örneğin Abdullah ÖCALAN için bir veya birden fazla Avukatlara da vekalet verebilir. Vekalet alan avukatlar ise ÖCALAN 'nın avukatıdır.”dedi.