CHP Diyarbakır eski milletvekili ve CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer, CHP tarafından hazırlanan Kürt Sorunu adlı rapora sert tepki göstererek, raporun ciddiyetten uzak, tamamen TBMM Başkanlığına sunulan önergelerden oluştuğunu ve adeta kamuoyuyla dalga geçildiğini söyledi.

CHP’nin Kürt raporu, yürüyen barış süreci ve PKK’nin kendi yönetiminde değişikliğe gitmesiyle ilgili Değer’in değerlendirmesini aldım.
Değer; Kürt sorununun çözümü konusunda CHP’nin samimi olmadığını belirterek “onlarca Kürt sorunu adı altında raporlar yazılacak. ‘Sorunu biz çözeceğiz’ diyeceğiz. ‘Başbakan’a kredi verdim, bir daha verdim. Bu sorunu çöz’ diyeceğiz.

Sonra 10 maddelik yazı vereceğiz ve Diyarbakır’da ‘sorununun çözümü siyasi hayatıma mal olacak ise de ben çözeceğim’ diyeceğiz. Ve Ak Parti’ye inanmıyorum gerekçesiyle sorununun çözümünden kaçacağız. Böyle tutarsızlık olur mu?”diye tepki gösterdi.

Değer; “Kürtlerin bakışı ortadadır. Rapor daha önceki yıllarda defaatle yazdıklarımdır. Raporda yeni ortaya konulan hiçbir şey yoktur. Raporda tek yeni olan şudur. Van’ın Erciş ilçesinin il olması ve Van’ın Affet Bölgesi olarak ilan edilmesi, Urfa’nın Siverek ilçesinin İl olmasıdır. Zaten Siverek’in il olması için 1970’lerden beridir yaptığımız teklifimiz duruyor.”dedi.
Raporda Kürt sorununun çözümüne yönelik hiçbir şeyin olmadığını, raporun realiteden uzak ve sadece siyasi sos olduğunu söyleyen CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Değer “Kimlik tanımı, Eğitim, Genel Af, Ekonomik ve Kültürel boyut gibi tek bir madde dahi yoktur.

Tamamen Gezi Parkına endeksli taleplerdir. Geri kalan talepler, ben şimdi Kürt sorununa nasıl endeksleyebilirim diye bir manevradır.”dedi.
CHP yönetimine seslenen Değer:

“Şimdi soruyorum: Ben sizin politikanızı nasıl anlayabilirim veya size kendi politikanızı anlayabiliyor musunuz? Kürtlerle CHP arasında köprü kurma projesinin mimarları bunu nasıl yorumluyordur, doğrusu merak ediyorum.”dedi.
Yürüyen barış süreciyle ilgili de hem hükümete ve hem de CHP’ye uyarıda bulunan CHP’li Değer; daha önceki açıklamalarımda ısrarla belirttiğim gibi sürecin korunmasına dair kaygılarım, bugünkü ortamda kendini daha derin hissettirmeye başlamıştır.

Gezi parkı süreçlerinden sonra iç politikada irtifa sürece yaklaşımıyla irtifa kaybeden Ak Parti ve hükümet, her şeyden önce Gezi parkı sürecinde gelişen eylemliliği en azından belli ve bazı kesimler için öncelikle haklar ve özgürlükler talepli demokratik boyutuyla okumalı ve doğru empati kurmalıdır.

Ancak kendisine ve hükümetine bir bütün karşıtlıklar dizgesi olarak algılarsa, bu noktadan itibaren üstlenmiş olduğu barış sürecini de ikna edici bir boyutta yürütemeyecektir.
Her şeyden önce barış sürecini yürütme konusunda kararlı olduğunu, her şeyden önce çok net ve güçlü bir biçimde vermeyi sürdürmelidir. İç politikadaki sıkıntılarını barış sürecini üzerinden atarak veya erteleyerek veya oyalayıcı bir tarza girmemelidir.

Diğer taraftan Kürtler cephesinde barış sürecine %99 oranında destek ve inanç devam etmektedir. BDP’nin de bu dönemi kendi içine dönük siyasal malzeme yapmaksızın daha akıllıca yürütmesi gerekmektedir.
Akil İnsanlar sürecinde hedeflenen amaç, Gezi Parkı eylemliliğiyle başlayan ve bazı süreç karşıtı kesimlerin öne çıktığı bir boyutta gelişen güçlerin bütün çabalarına rağmen toplumsal desteği yitirmeyen bir sonuca ulaşmıştır.
Türkiye toplumunun %80’i barış sürecinde sonuç alıcı bir olgunun açığa çıkmasını istemektedir.

Hükümet, özellikle Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki her türlü sivil-asker bürokrasiye doğru bir eğitimi vermek zorundadır, vermelidir.
80 Yıllık ezberleriyle hareket eden sivil ve askeri bürokrasinin barış sürecine yönelik mevcut anlayışı, Lice olayında görüldüğü gibi toplumun süreçten beklentilerine uymadığı gibi, hayal kırıklığı yaratmıştır.
Sürece duyulan güven, bu noktada zayıflamaktadır. Bu türden olayların bir daha olmaması, sürecin sürdürülebilirliği açısından çok önemlidir. Ayrıca hükümet de dilini ‘Olursa olur, olmazsa olmaz’ noktasından daha kararlı ve yapıcı ifadelere taşımalıdır.”dedi.

CHP’li Değer son olarak PKK’nin kendi yönetiminde yaptığı değişikliğe de değinerek şunları söyledi.

“PKK’ de yönetimde yapılan değişiklik sonrasında 13.7.2013 tarihinde 9. Kongra Gel Genel Kurulu’nun sonuç bildirgesinin ardından ‘Siyasi Tutum Belgesi’ de açıklandı.
PKK’nin Yeni dönem içi aldıkları kararlar ise;

“Kongra Gel ve KCK’nin yol haritası ve demokratik çözüm sürecine ilişkin tutumunu
ifade eden ‘Siyasi Tutum Belgesi’nin kararları şunlar:

Abdullah Öcalan’ın yeni Yol Haritası ve Newroz çağrısıyla ortaya koyduğu, adına “Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Süreci” dediği ve demokratik siyasal mücadele hamlesiyle başarılmasını öngördüğü demokratik siyasal çözüm sürecinin kabul edilmesi ve bunun gerektirdiği tüm görevlerin başarıyla yerine getirilmesi.’’

PKK’nin bu 10 maddelik açıklamasıyla gelinen çözüm sürecinin yol haritası ve sürecin devamına ilişkin verileri vermektedir. Kısa bir aradan sonra öncelikle bu çözüm sürecine herkesin katkı vermesi gerektiğini ve sürecin zarar görmemesi içinde korunması gerektiğini bir kez daha vurguluyorum.”dedi.

CHP’li Mesut Değer’in sorusuna CHP nasıl yanıt verir bilemem ama bildiğim şimdiye kadar CHP’nin arkasında durmadığı raporların hiçbir halta yaramadığıdır.