Bu yazı özel bir konuyu ele alma amaçlı değildir.

Tam tersi yasal boşlukların yargı aşamasında izah edilebilir gerekçelerle doldurulması içindir.
Yargıcın yerinde oturup, kararını etkileyecek yaklaşımların bir biçimde seslendirilmesini beklemesi ne kadar doğrudur?
Popülist politik yaklaşımlar ve yasa yapmada bir türlü kalitenin yakalanamaması nedeniyle, yargıyı karar verirken zora sokmaktadır. Yargı zoru aşmanın yolunu bulmalıdır.
Böylesi bir beklenti kuvvetler ayırımıyla ne kadar örtüşür? Tartışılabilir.
Ama farklı yaklaşımlar ne olursa olsun yaşamın gerçeğiyle örtüşmeyen yasal içerikler, yargı aşamasında aşılabilmeli.


KKTC bir hukuk devletidir.
Herkes böyle diyor.
Hukuk devletinde yasal düzen, yasalara saygı esastır.
Yasaların dışına çıkıldığı zaman uyarı yapılır.
Israr edilirse yargı son sözü söyler.
Suç söz konusuysa otomatik ceza çalıştığı gibi cezayı yargı da belirleyebilir.

***
Yargımızı, bozulan yapının son kalesi olarak görenlerdenim.
Yargı dünyamızda hiç mi hata olmaz.
Elbette olur.
Ancak yargımız hala güven duyulacak kurumsal yapılarımızın başında gelir.
***
Bir süre önce yargıyla ilgili yazdığım bir yazımda yargıçların cesur olmasının öneminin, önemden öte gerekliliğinin altını çizmiştim.
Kuzey Kıbrıs, toplam bozulmaya paralel çok yönlü tehdit ve baskı akışına da sahiptir.
Kişisel baskılar yanında kurumsal yapılardan yargıya yönelik baskılar da var.
Yargı tarihimize baktığımız zaman çok çarpıcı müdahale örnekleri buluruz.

***
1878’de adada başlayan İngiliz dönemi 1960 yılına kadar sürdü.
İngiliz dönemi sömürge dönemiydi.
Zaman zaman öfke içinde tepki koyup, “Bizi sömürge kanunlarıyla idare edemezsiniz” denir.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nden başlayarak Kıbrıs adasında anayasalar, yasalar yapıldı.
Yasalara dayalı olarak tüzük, yönetmelik ve genelgeler yapıldı.
Ancak gereksinimlere yanıt vermekten uzak yasal düzenlemeler çare olmaktan uzak oluyor.
İngiliz’in bıraktığı yasalar, adil kafa yapısıyla birleştiği zaman yaşamın her alanına yön verebilir.


***
İngiliz giderken bıraktığı mevzuat bütünü içinde çarşıdaki kolakasın ana kütlesi ile soğanının oranı bile belliydi.
Yeni bir iş yeri açılırken yakınlarda benzer iş yeri olup olmadığına bakılarak izin verilirdi.
Şimdi hiçbir özen yok.
Bırakın kolakasın ana kütlesi ile soğanının oranını, gıda güvenliği bakımından  bile güvenilir bir denetim mekanizması hala kurulamadı.

***
İngiliz’in bıraktığı yasal düzende sorumlu konumda olanların inisiyatifine güven vardı.
Örneğin Kooperatif Mukayyidi, kanaatiyle bir kooperatifin yönetim kurulunu görevden alabilirdi.
Ancak inisiyatif keyfi olarak kullanılmazdı.
Ne zaman kullanılırdı?
Kılıfına uygun yolsuzluk yapıldığı belirlendiği zaman somut suçlama ileri götürülemeyeceği için “Kanaate” göre keskin adımlar atılırdı.
***
Kalın çizgilerle bir yaklaşım ortaya koyacağım.
Bizde yasalar yaşamın akışını kolaylaştırmazken, ihtilaflı durumlarda da yargının elini kolunu da bağlıyor.
Bir bakıyorsunuz yargıç, önündeki yasada detaylar sıralanırken, unutulanı yok sayıp yaşamın gerçeğiyle örtüşen karar veremiyor.
İtiraz edildiği zaman da, yasanın ilgili maddelerini gösteriyor.
***
Geçenlerde dinledim.
Dinlerken inanasım gelmedi.
Anlatılanın özünü sizle paylaşayım.
Lefkoşa’da bir sokak.
Sokağın içinde spor salonundan, elektronikçiye, elektronikçiden markete kadar çok sayıda iş yeri var.
Şehirciliğin onayıyla çok katlı bir binanın zemin katına kuaför açıldı.
Kuaförle komşu olmayan, yolun karşı tarafında, yaklaşım 100 metre ötedeki konutun sahibi, kendince gerekçelerle kuaförün oraya açılmasına itiraz edip yargıya başvurdu.
Merak edip gittim, yerinde gözleme yaptım.
Fön makinesinin sesinin duyulması imkansız.
Şu ana kadar o kuaförden bir tek davullu zurnalı gelin hazırlanmamış.
Kuaförün kendi park yeri müşterilerine yetip de artıyor bile.
***
Ancak sorun ne biliyor musunuz?
O sokakta açılabilecek iş yerleri listesinde kuaför yokmuş...
Halbuki mahalle arasında olabilecek iş yerlerinden biri kuaför...
Şehircilik, uygun görülen işyerlerine bakarak izin vermiş ama konu yargıya gidince yasadaki boşluk sorun olarak işaret ediliyormuş.
***

Bu yazı özel bir konuyu ele alma amaçlı değildir.
Tam tersi yasal boşlukların yargı aşamasında izah edilebilir gerekçelerle doldurulması içindir.
Yargıcın yerinde oturup, kararını etkileyecek yaklaşımların bir biçimde seslendirilmesini beklemesi ne kadar doğrudur?
Popülist politik yaklaşımlar ve yasa yapmada bir türlü kalitenin yakalanamaması nedeniyle, yargıyı karar verirken zora sokmaktadır. Yargı zoru aşmanın yolunu bulmalıdır
Böylesi bir beklenti kuvvetler ayırımıyla ne kadar örtüşür? Tartışılabilir.
Ama farklı yaklaşımlar ne olursa olsun yaşamın gerçeğiyle örtüşmeyen yasal içerikler, yargı aşamasında aşılabilmeli.
Aşılırken de yasamaya yol gösterilmeli.

Günün sözü:

Adil düşünce, adaletin temelidir.

(Havadis'ten)