DİYELİM ki: Her taşın arkasında “cemaat” var.

Bu saptamanın yapılmış olması, neyi halleder?
Cevap: Hiçbir şeyi...
Çünkü bu “iddia”, kanıtlanabilir bir iddia değildir.
“Cemaat” denilen yapı, siyasi partilere benzemez.
Ne başı bellidir, ne sonu...
“Cemaat”e üyelik formu diye bir şey yoktur.
Herhangi birinin “cemaat üyesi” olduğunu kanıtlayamazsınız.
Bakınız:
Hüseyin Gülerce bile kendisini “cemaat üyesi” olarak tanıtmıyor. Onun yerine “30 yıldır tanıdığım yapı” diyor.
* * *
Eğer sahiden de her taşın arkasında “cemaat” varsa...
Her taşın arkasında “cemaat”in var olmasını sağlayan, buna zemin hazırlayan, bunun için uygun ortamı sağlayan bir güç vardır.
O gücün adı da iktidardır.
Hükümettir.
Eğer muhalefet edilecekse ona edilmelidir.
Eğer destek verilecekse ona verilmelidir.
Yani...
“Cemaat” yok sayılmalıdır.
* * *
“İyi ama bu ikisi kavga ediyor, buna ne buyrulur?” dediğinizi işitir gibiyim.
Doğrudur, bu ikisi kavgaya tutuşmuştur.
Ama işte görüyorsunuz:
Üstü kapalı, imalı, bol göndermeli bir kavga bu...
Tarafları belli olan, açık, imasız, göndermesiz bir kavga değil.
Çünkü bu kavga “somut” olan bir güç ile “soyut” olan bir gücün kavgasıdır.
“Soyut” ile “somut” böyle kavga eder.
Bu kavgaya karışmak, tarafları belirgin kılmak için gayret göstermek, imaları çözmeye çalışmak, göndermelerin anlamını bulmak için çabalamak hiçbir fayda sağlamaz.
* * *
“Cemaat” etkiliyse...
Hükümet nedeniyle etkilidir.
“Cemaat” hükümete savaş açacak denli özgüven patlaması içine girdiyse...
Bu da hükümetin kendisine açtığı alan yüzündendir.
O halde...
Açılan alandan yol alan soyut ve belirsiz bir yapıyı muhatap almak yerine...
Alanı açan somut yapının muhatap alınması gerekir.
Maruzatım bundan ibarettir.

‘Fitne’ diyenler ne demek istiyor

- ÜLKENİN bir numaralı istihbarat servisinin başındaki isim, ülkenin en önemli terör davasının şüphelisi haline getirilirse...
- Polis ve yargı erkinin bu girişimine karşı hükümet üst üste görevden almalarla cevap verirse...
- Bu zamana kadar hep aynı hedefe vuran “cemaat”in gazeteleri ile “iktidar”ın gazeteleri arasında çok esaslı bir kavga çıkarsa...
- MİT’e karşı yürütülen taarruz, Başbakan’a çarpıp geri dönerse...
- “Asker halloldu, polis halloldu, şimdi sıra MİT’e geldi” cümleleri edilirse...
- “Hakan Fidan’ı yemeye kalkanlar İsrail’le işbirliği yapmış olurlar” sözü edilirse...
Ne denir?
“Birileri aramıza fitne sokmaya çalışıyor” mu denir?
Yoksa...
“Fena halde birbirimize girdik” mi denir?
* * *
Son günlerde “cemaat” ve “hükümet” gazetelerinde en fazla geçen sözcük, hiç kuşkusuz “fitne” sözcüğüdür.
Bunun anlamı şu:
Taraflar, “Fena halde birbirimize girdik” diyemedikleri için “Birileri aramıza fitne sokuyorlar” diyerek durumu kurtarmaya çalışıyorlar.
Yani tipik bir “düşman dışarıda” diyerek sorumluluktan yırtma çabası...
Oysa olay tam bir “kendim ettim / kendim buldum” olayıdır.
Yani “fitne”, dışlarında değil, içlerinde.

Hasar tespit raporu

 “CEMAAT”in kalemleri de, “iktidar”ın kalemleri de ilk günlerdeki keskin tutumlarını terk ettiler.
Her iki taraf da...
- “Ama biz kardeşiz” diye haykırmaya...
- “Tuzağa düşmeyelim, oyuna gelmeyelim” demeye...
- “Neler oluyor bize” şarkısını söylemeye...
- “İkimiz kardeşiz / bu kavga ne diye” türküsünü çığırmaya...
- “Ergenekon öcüsünü sevindirmeyelim” diyerek birbirlerini uyarmaya...
- “Birlik ve beraberliğe en fazla muhtaç olduğumuz şu günlerde” klişesini kullanmaya...
Başladılar...
Böylece...
Tansiyonu düşürdüler, suları durulttular.
Olayı tam olarak tatlıya bağlamasalar da acılara gark etmediler.
Ama bu büyük itiş kakış, bir “hasar”a yol açtı.
Hem de kavganın tüm taraflarında...
* * *
Kavganın kime hangi zararı verdiğine dair hazırladığım “hasar tespit tutanağı”nı saygılarımla arz ediyorum:
- HÜKÜMET: “Dokundurtmam” dediği bir kuruma dokunuldu. Gücünün zirvesinde olmasına rağmen kendisine meydan okundu. Bu nedenle karizması çizildi. İktidarını paylaştığı algısı yarattı.
- CEMAAT: “Her taşın altında biz yokuz” yaklaşımı ağır bir darbe aldı. Hükümetle çekişmeye girecek denli özgüven patlaması içinde olduğu izlenimini verdi. Hükümete rağmen hükümet için devletin bir kurumunu düzeltmeye kalktı.
- YARGI  POLİS: Zaten fazlasıyla tartışmalı olan operasyonları, tutuklamaları ve özel yetkisi daha da tartışmalı hale geldi. Hükümetin desteğini alamadan adım atamayacakları gerçeğiyle yüzleştiler.
- MİT: Yargı-polis erkinin haklılığını ispatlamak adına resmen hedef haline geldi. PKK’ya karşı etkin mücadele etmediğine, hatta işbirliği yaptığına dair korkunç iddialara maruz kaldı ve ağır yara aldı.

(Hürriyet)