Bu Toprağın İnsanları
Bundan kısa bir süre önce elime geçen Batı Trakya’lı yazar Rahmi Ali’nin Bu Toprağın İnsanları isimli romanını nihayet okuyabildim. Batı Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirketi’nin (BAKEŞ) 42. Yayını olarak 2019 yılında basılan Bu Toprağın İnsanları Batı Trakya Türkleri’nin en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Rahmi Ali’nin ilk romanı, ve aynı zamanda sekizinci kitabıdır.[1]
Roman, bir azınlık köylüsü olan Aziz’in Yunanistan’da İç Savaş yıllarında başına gelen bir olaydan sonra eşi ve çocuklarıyla anavatan Türkiye’ye kaçak yollardan gitmesi, ardından Doğu Anadolu’ya gönderilmeleri ve sonrasında da İzmir’e yerleşme serüvenlerinin anlatımıyla başlar. Bu bölümde Aziz ve eşi Pakize’nin memleket özlemi, zaman zaman duydukları pişmanlıklar ve giderek İzmir’e alışma süreçleri detaylı olarak işlenmektedir.
Romanın ana hikayesini oluşturan azınlık köyündeki günlük yaşam ise; Aziz’in köylüsü ve yakın arkadaşı Semerci Recep, Türkiye Öğretmen Okulu’ndan dönüp köyündeki Türk Azınlık İlkokulu’nda göreve başlayan öğretmen Hasan, ailesinin okumasına izin vermeyip Terzi Mebruke Hanımın yanına göndemesi sonrası terziliği öğrenen Terzi Hayriye, Kahveci Nedim ve Kız Ahmet ana karakterleri üzerinden anlatılmaktadır. Ayrıca Gazeteci Niyazi Efendi ve Tetik Osman ile de Gümülcine’deki günlük yaşam okuyucuya sunulmaktadır.
Aziz’in Türkiye’ye kaçmasına sebep olan ‘Cumhuriyet Ordusu’nun mağlup olmasıyla son bulan Yunan İç Savaşı sonrası köydeki hayat yavaş yavaş normale dönmeye başlarken; gençliğinden beri giydiği Çerkez kıyafeti ve şapkası ile bilinen Semerci Recep, artık 70’indedir. Recep’in giyim tarzının geçmişi bir kısmı daha önceden olmak üzere 1923’den sonra Türkiye’den kaçıp Yunanistan’a gelen Çerkezlerin ve 150’liklerin tercih ettiği merkezlerden biri olan Gümülcine’deki öğrencilik yıllarına dayanmaktadır. Savaş sonrası normale dönen sadece köydeki yaşam değildir; Batı Trakya’daki Türklerin yaşamını her zaman etkilemiş olan Türk-Yunan ilişkilerinde de bahar havası yaşanmaktadır. Bu durumun sonucu olarak Batı Trakya Azınlığı ile ilgili sorunlar da tek tek ortadan kalkmaya başlamıştır. Nitekim azınlık ilkokullarındaki yetişmiş Türkçe ders öğretmen eksikliğini gidermek için başlatılan uygulama netiçesinde sınavla Türkiye’deki öğretmen okullarından birisine giden Hasan’ın köyündeki ilkokula öğretmen olarak atanması da böyle bir zamanda gerçekleşir. Köyde sözü dinlenen, bir çok kişinin bilgisine başvurduğu Öğretmen Hasan, Türk romanlarını tartışmak isteyenlerin de görüştüğü kişidir. Hasan ile aynı dönemde ilkokulda okuyan fakat ailesi tarafından 1952’de açılan ve Batı Trakya’nın ilk azınlık ortaokul ve lisesi olan Celâl Bayar okuluna gitmesine izin verilmeyen Terzi Hayriye için ise öğretmen Hasan’ın yeri çok farklıdır. Hasan, Hayriye için bir heyacan, bir umut, bir hasrettir. Geniş ve güçlü dallarıyla yıllara meydan okuyan, kimi köylülere göre Osmanlı’dan kalma köyün çınarı sohbetlere, eğlencelere, acılara şahitlik etmektedir. Hıdrellezde dallarına kurulan sallangaçlarla köy halkına eğlence teşkil eden çınar, yazın sıcağında namaz öncesi ezanı bekleyen yaşlıları gölgesinde serinleterek ağırlamaktadır. Çınar gibi Nedim’in kahvesi de köyde sohbetlerin yapıldığı, insanların bir araya geldiği köyün bir diğer buluşma mekanıdır. Mustafa Kemal’e hayranlık duyan Değirmeci Hristo’da bu mekanı tehcih eden kişilerdendir.
Köylülerin günlük yaşamları 21 Nisan 1967’de ordunun yönetime el koyduğu haberleriyle birlikte değişmeye başlar. Askeri yönetimle birlikte cezalara çarptırılanların, mahkemelerde yagılananların da sayıları artmaktadır. Artık köyde başta öğretmen Hasan olmak üzere herkesi bir tedirginlik sarar. Ülke genelindeki birçok kişi gibi Gümülcine’de azınlık gazetesi çıkaran Niyazi Efendi de gelişmelerden kaygı duyar. Nasıl duymasın ki; çok kısa süre önce Gümülcine İdadiye İlkokulu tiyatro salonunda izlediği oyunda öğretmen Murtaza rölünü canlandıran genç öğretmen görevinden azledilmiştir. Gerek Niyazi Efendi’nin gerekse gazetesinde zaman zaman bir araya gelen öğretmenlerin sohbetlerinde de eğitim ve toplumun eğitime yaklaşımı önde gelen endişelerdendir. Gazete bürosuna uğrayan çok sayıda azınlık insanının günlük yaşamda karşılaştıkları baskıları ve sorunları anlatmaları da Niyazi Efendi’nin dertlerini bir kat daha arttırır. Aslında, o günlerde Niyazi Efendi’nin gazetesinde konuşulan konular azınlık insanının bir arada olduğu diğer mekanlarda da konuşulan konulardır. Nitekim Tetik Osman da müşterilerine kahve taşırken kahvesindeki bu tür sohbetlere zaman zaman kulak misafiri olup katılır. Dışarıya çıktığında ise Gümülcine’nin merkezi alışveriş caddesi Ermu Caddesinde farklı kültürlerin ve dillerin bir arada hayatı güzelleştirmesine şahitlik etmektedir.
Yukarıda bazı karakterlerden çok kısa kesitlerle anlatmaya çalıştığım Bu Toprağın İnsanları isimli eserde Batı Trakya’da azınlık insanının 1940’ların sonu ile 1970’ler arası dönemde yaşatılan gelenekleri, komşuluk ilişkileri, düğünleri, eğitime ve hayata bakışları, uğradıkları ayrımcılıklar çok yerinde detaylarla başarılı bir şekilde anlatılmaktadır. Örneğin Gümülcine’de ova köylerinden yaka köylerine gelin gitmenin kabul görmemesi, sonbahar ve kış aylarında bağlanan tütün denklerinin ilkbahara doğru evlerden toplanması, Gümülcine’deki Türk ve Yunanlı esnafın günaydın sesleri arasında dükkan kepenklerinin açılması gibi Batı Trakya’daki yaşamın ayrılmaz parçaları çok sade bir dille betimlenmektedir. Okuyucu, Gazeteci Niyazi Efendi ve Tetik Osman ile birlikte günümüzde sadece iki dükkanın kaldığı ‘Sobacılar Çarşısı’ndan geçerek, Türk dükkanlarının yoğun olduğu Ermu Cadddesine çıkıp, oradan da bir zamanlar Gümülcine’yi süsleyen ‘Kapalı Köprü’ üzerinden şehir meydanına kadar gitmektedir.
Batı Trakya Türklerinin en önemli yazarlarından biri olan Rahmi Ali’nin Batı Trakya insanını anlattığı bu değerli eser, Batı Trakya dışında da okuyucuyla buluşmayı fazlasıyla hak etmektedir. Türkçe dışındaki dillere çevrilerek uluslararası okunabilir bir nitelik kazanması da oldukça isabetli olacaktır. Bu yaz tatilinde Türkiye’ye Yunanistan üzerinden arabalarıyla gitmeyi tercih edenler bir-iki saatini ayırarak Gümülcine’ye uğrayıp, isminde Türk kelimesi bulunduğu için 1983’te kapatılan Gümülcine Türk Gençler Birliği’nin bahçesinde soluklandıktan sonra çok yakınında bulunan BAKEŞ’ten kitabı temin etmesi, çok sayıda okuyucuya ulaşma hedefinin ilk adımı olacaktır.
[1] Yazarın bu eserinin dışında Türkiye’de ve bazı Balkan ülkeleri Türkçe yayın organlarında yayınlanmış çok sayıda edebi çalısması ve Batı Trakya Türkleriyle ilgili basılmış kitapları bulunmaktadır. Rahmi Ali, 2017 yılında Balkanlar ve Türk Dünyasına, Türk Kültürüne sunduğu hizmelerden dolayı 21. Uluslararası Süleyman Brina Balkanlar Türk Kültürü Hizmet Ödülü’nün de sahibidir.