Ben, şoför muhabbetlerini pek severim. İnsan yoktur, şoför muhabbetlerinde. Arabanın markası vardır.
"Ben, sol şeritten gidiyodum. Arkadan bir Ford geldi, selektör yaptı."
"Ben sağa sinyal verdim, karşıdan Renault geliyordu, benden yol istedi."
"Ford bir fren yaptı, ben arkasındaydım, yana kırdım."
Sen nesin?
Anadol mu? Murat mı?
Belki Ford'un içindeki adam, mahallenizin muhtarıdır. Renault'nun içindeki adam kabzımaldır. Veya üniversite hocasıdır.
Bir detay. Kadın sürüyorsa arabayı, mutlaka belirtilir. Hatta bazen marka ihmal edilir, kadın ihmal edilmez.
(Bu arada ilk yazışımda örneği başka markadan vermiştim, kimse alınganlık yapmasın diye değiştirdim, kendi kullandığım arabanın markasını, Ford'u yazdım. Sonra da buna, babamın kullandığı arabanın markasını, Renault'yu ekledim. Nihayet, huyumun kötülüğünden, markayı değiştirdiğimi de yazdım. İlk hangi markayı yazdığımı yazmam artık. )
Şoför muhabbetleri güzeldir de, bizimki şoförlerin anlattığı geleneksel hikayelerden değil.
Herkes biliyor aslında. İki gün Yeni Şafak'ta manşet oldu, 'BMW'nin başörtüsü sorunu'nun hikayesi.
Kim derdi ki, bir gün gelecek, başörtüsü sorunu, BMW veya Mini Cooper markasını bu kadar yakından ilgilendirecek?
Adeta, bu markaların da sorunu haline gelecek?
Geliyor işte.
"Ben kendi yolumda gidiyordum, BMW geldi arkamdan korna çaldı" hikayesi biraz.
Ben, bilinen kısmını değil, henüz herkes tarafından bilinmeyen kısmını anlatacağım.
'Başörtülü binince BMW bozuluyor' manşetinden sonra, akşam vakti, BMW'nin CEO'su Agah Uğur Bey bir mektup gönderdi.
Mektup, zarif bir mektuptu ve Borusan'ın kurumsal olarak başörtüsüne karşı böyle bir tavır sergilemekten hoşnut olmadığını, üzgün olduğunu güzel bir lisanla ifade ediyordu.
Ertesi gün, Uğur Bey'in randevu talebi geldi. Ben de "Buyursunlar, memnuniyetle" dedim.
Geldiler.
Görüştük.
Kendilerine, Borusan'la Yeni Şafak arasında herhangi bir sorun olmadığını anlattım.
Zaten onlar da, Asım Kocabıyık Bey'le yaptığım görüşmeye de değindiğim yazımı okumuşlardı, bir sorunumuz olmadığını biliyorlardı.
"Aramızda sorun yok. Reklam, olunca veriyorsunuz zaten" dedim.
Başka bir şey de istemiyorduk BMW'den.
Tabii ki, bu haberleri neden yaptığımızı da bilmeleri gerekiyordu.
'Bu yobazlıkların, artık bitmesi gerektiğini' söyledim.
'Toplumun, bu tür yobazlıklara karşı duyarlı olduğunun herkes tarafından bilinmesi gerektiğini' anlattım.
Ve 'Yeni Şafak'ın bu konularda çok hassas olduğunu' anlattım.
Haberi başından itibaren sorguladığımı, marka direktörü Bayülgen'in sözlerinin haberi teyid ettiğini söyledim.
Üzüldü buna Agah Bey.
Belki, kendisiyle veya başka bir yetkiliyle temas kursaydık, bu sonuçla karşılaşmazdık. Bunu ifade etti.
Ve önceki gün, bir ilan geldi Borusan'dan.
Bu ilan, Yeni Şafak hariç, bütün gazetelerde yayınlandı.
İlanda, "Herkesin, dil, din, ırk, inanç, giyim ve yaşam tarzına saygımız sonsuzdur; ayrımcılık yapmamız asla sözkonusu olamaz." diyordu Borusan.
Ve devam ediyordu:
"Son günlerde Borusan Otomotiv ve Borusan Grubu hakkında bir sponsorluk görüşmesi ile ilişkilendirilerek ortaya atılan "ayrımcılık" iddialarıyla ilgili İFADELERİ kabul etmemiz mümkün değildir.
Yanlış anlaşılmaktan ötürü son derece üzgünüz.
İstemeyerek bir parçası olduğumuz bu durumdan etkilenen herkesin hassasiyetini içtenlikle paylaşıyoruz."
Ben, büyük harflerle vurguladığım 'ifadeler' kelimesinden, firmanın marka direktörünün ifadelerini anlıyorum.
Böyle anlayarak, Borusan tarafından yapılan açıklamayı olumlu bir açıklama olarak değerlendiriyorum.
Yeni Şafak'ın, 2011 yılını, haber tekniği, haber içeriği, haberin etkileri ve sonuçları açısından çok başarılı bir işle kapattığını düşünüyorum.
Ve tabii ki doğru bir haberle...
Borusan da doğru bir iş yaptı.
Kendi reklam direktörünün açıklamasını benimsemediğini Cumhuriyet gazetesi dahil bütün gazetelerden aleme ilan etti.
Ama bütün bu hikayenin hepsini altalta toplarsak ne çıkar biliyor musunuz?
Haberin etkisi, Yeni Şafak'ın etkisi, manşet cümlelerinin güzelliği falan çıkar da, asıl ne çıkar ortaya?
Milletin sağduyusu çıkar.
Millet, BMW'ye sağlıklı bir tepki göstermeseydi, şu neticelerin hiçbiri elde edilemezdi.
Peki, neden basmadık BMW'nin sözkonusu ilanını?
Bu haberlerin ardından, böyle bir ilanı sayfalarımızda göstermeyi 'estetik' bulmadığımız için.
Yoksa, BMW'yi anladık.
Herkesin anlayabileceğinden çok daha iyi anladık.