Ben Ermeniler'i anlıyorum. Haklı olarak kendi acılarını diri tutuyorlar.
Acılar yaşandı mı, yaşandı: Kadınlar, çocuklar, hastalar, yaşlılar tehcir yollarında öldüler mi, öldüler ve bu asla onaylanamaz.
Ben Ermeniler'i anlıyorum. Belki içlerinden Taşnak'ın, Hınçak'ın, Ruslar'la, Fransızlar'la işbirliği yapmasını bile onaylıyorlardır.
Ben Ermeniler'i anlıyorum. Belki geçmişte Van'da kurulan Ermeni devletini de onaylıyorlardır.
Ben Ermeniler'i anlıyorum. Belki Türkiye'den tazminat da istiyor olabilirler.
Ben Ermeniler'i anlıyorum. Belki hâlâ "Batı Ermenistan" dedikleri yerlerin, Ermenistan'a iltihakı gibi bir arzuya da sahiptirler.
Ben Ermeniler'i anlıyorum. Amerika'da, Fransa'da ya da AB'nin şu veya bu platformunda, Türkiye'nin sıkıştırılmasından büyük zevk alıyorlardır.
Peki bu duyarsızlık niye?
Benim anlamadığım, bizim insanlarımızın bir kısmının, kendi toplumlarının acılarına karşı duyarsızlığı...
Bakıyorum, camilere, ahırlara doldurularak yakılan Müslümanlar'dan bahis yok.
Bakıyorum, karınları deşilen kadınlardan bahis yok.
Bakıyorum, süngülenen, üzerlerinde atış talimi yapılan çocuklardan bahis yok.
Bıraksaydık da Van'daki Ermeni devleti devam etseydi.
Bıraksaydık da, Maraş kalesine çekilen Fransız bayrağı devam etse, şehir içinde Ermeni çetelerle Fransız askerleri, Müslüman kadınlara tecavüzlerini sürdürselerdi...
Bıraksaydık da, Yunan sürüleri Ege'yi talan etseydi...
Bakıyorum, Balkan göçlerinden bahis yok, Balkanlar'da Bulgar-Yunan çetelerinin hunharlıklarından bahis ok.
Niye bahis yok?
Çünkü Batı'nın gündeminde böyle bir acı yok.
Hatta Batı'nın gündeminde tüm bunlar, Osmanlı'ya karşı Batı ülkeleri tarafından güdümlenen bağımsızlık savaşının zaruri sonuçları...
Ve bizim aydınlarımıza da bu Batı argümanlarını tüketme görevi düşmüş.
Yüreklerimizin Müslüman'ın acısına yönelik tarafı boş...
Hatta sadece Müslüman'ın değil genelde tüm mazlum ülkelerin acısına karşı duyarsız bir dünya söz konusu.
Çünkü gündemi mazlum dünya değil emperyalist bloklar oluşturuyor.
İşte Karabağ, Ermeni işgalinde...
Var mı Amerika'dan, Fransa'dan bir ses?
Ya bizde, "tehcir utancı"nı sürekli gündemde tutan aydınlarımız Karabağ'ı, Hocalı katliamını yazıyorlar mı?
Bakıyorum, Fransa'ya tepki gösterenler bile, onu vesile edip, Ermeni diasporasının propaganda kampanyasına iştirak edivermiş.
Bizden istenen ne?
Bizden ne isteniyor?
Ermeniler'in yaşadığı acıyı itiraf etmek mi?
Sadece o değil.
Bir şey daha: Ermeniler'in yaşadığı acı yanında kendi acımızın sıfır mesabesinde olduğunu kabul etmemiz.
Onun için Van'daki Ermeni devlet oluşumunu da görmüyoruz, Taşnak ve Hınçak'ın katliamlarını da...
Hatta sıra o katliamlara geldiğinde "tarihi kaşımamak" ikazı giriyor devreye...
"Milliyetçi söyleme sarılmak" suçlaması giriyor.
Nasıl bir zihin alaborası bu, anlamakta zorlanıyorum ben.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu bu konuda "adil bir hafıza" çağrısında bulunuyor dünyaya... Bu "adil hafıza" çağrısı bizim bir kısım aydınımıza yapılmalı öncelikle.
Ben, sergilenen kimi tavırları, 19'uncu yüzyıl emperyalizminin uzantısı olan politikalar karşısında "devşirilmiş duruşlar" olarak görüyor ve Ermeniler'in yaşadığı acıyı paylaşsam bile, bu oyun karşısında farklılaşmayı bir kendine saygı ve sorumluluk olarak telakki ediyorum.
Türkiye, acıyı yok farz etmiyor ama Fransız ya da şu bu... Dün Ermeniler'i kullanan emperyalist odakların hâlâ Türkiye'ye boyun eğdirme peşinde olmasına isyan ediyor ve bu, sonuna kadar haklı bir isyandır.