Tam yazıya başlamak üzereydim, bir arkadaşım geldi ve De Morgen gazetesindeki karikatürü gösterdi. Mons mahkemesi, sübyancı ve çocuk katili Marc Dutroux’nun eski eşi Michelle Martin’in hapishaneden şartlı olarak salıverilmesine karar verdi. “Genç kızları kaçırma, cinsel taciz ve cinayet” suçlarından 30 yıl hapis cezasına mahkûm olmuş Martin cezasının yarıdan fazlasını çektikten sonra sıkı koşullarda salıverildi. Martin, “topluma yeniden kazandırma planı” kapsamında Malonne Arme Klaren Manastırı’nda kalacak. Belçika’daki bir caminin önünde iki Müslüman konuşuyor:
- Dutroux cezaevinden çıkınca biz de ona bakarız!
- Bayağı eğlenceli olur.
Eğer bir topluluk ya da din, artık o ülkenin mizahının da bir parçası olmaya başlamışsa ve gayet doğal bir şekilde espriler yapılabiliyorsa bu sevindirici bir gelişme. Üstelik bu karikatür 2 Ağustos’ta, yani ramazan ayında yayımlanıyor ve hiçbir Müslüman, karikatürün çizeri Zak’ı linç etmeye kalkışmıyor, camını kırmıyorsa. Öyle ya “sübyancı Dutroux ile bizim camimizi yan yana gösterme kardeşim” diye bir güzel haddini bildirebilirdik Zak’a! Belçika’da, genellikle birbirimize saldırmak yerine karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile hayatı “çeşitliliğin birlikteliği”ni zenginleştiren adımlarla herkes için daha yaşanılır ve zevk alınır hale getirmeye çalışıyoruz.
Örneğin Belçika medyası ramazan başlangıcını haber yapıp okurlarını bilgilendiriyor. İftar sonrası sokaklara çıkacak olan Müslümanlar için ek önlemler alınıyor, örneğin Anvers’te iftar sonrası bazı camilerin gönüllü elemanları sokaklarda dolaşıp grup halinde dolaşarak etrafa rahatsızlık veren Müslüman gençlerle görüşüyor ve uyararak sakin davranmalarını istiyor. Brüksel’de ise Müslümanların yoğun olduğu Molenbeek semtinde polis ek önlemler alıyor. Diğer taraftan Anvers’te yabancı kökenlilerden oluşan bir grup ramazan boyunca “Ramadan for dummies/Yeni başlayanlar için ramazan” adı altında komik videolar aracılığıyla ramazanı tanıtıyorlar. Belçika’da ramazan ayının başlaması ile birlikte iftar sonrası sokaklara dökülen Müslümanların çevreyi huzursuz etmemesi için Anvers’te 2 yıldır “Ramazan Gönüllüleri” sukûneti sağlamakta görevlendiriliyor. Anvers’te bulunan 12 caminin görevlendirdiği Ramazan Gönüllüleri, camiye gelenlere çevrede bulunan sakinleri de hesaba katarak dikkatli davranmaları konusunda uyarılarda bulunurken çevre sakinlerinin de cami etrafındaki kalabalık nedeniyle yaşayacakları sıkıntılar hakkında başvurabilecekleri görevliler oluyorlar.
Karşılıklı anlayışla, istenirse tüm kesimlerin gereksinimlerinin karşılanabileceği seçenekler her zaman var. Yeter ki istensin! Örneğin Liege kentinde yapılacak olan yeni ve modern minareli Türk cami Müslümanları ışıkla namaza davet edecek. Caminin 20 metrelik çelik minaresine delikler açılarak resmedilecek olan İslami sembollerden ezan vakitlerinde dışarıya ışık saçılarak Müslümanlar namaza davet edilecek. Minareli caminin, 500 metrekarelik bahçesi ise Liege sakinlerinin ortak kullanacağı bir alan olacak. Böylece Müslümanlarla diğer toplumlar caminin bahçesinde buluşmuş olacak. Belçika’nın halen hizmet veren tek çift minareli Türk camisi olan Beringen Fatih Camisi önündeki geniş alanda yaşanan ve TRT Türk’ten canlı olarak yayımlanan “toplu iftar” ise hoşgörünün diğer bir örneği oldu. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış “Avrupa’da Ramazan” programına katıldı.
Bağış, 50 yıl öncesi ile kıyaslandığında Türklerin Avrupa’da çok önemli konumlara geldiğini ifade etti. 5.5 milyon Türkle Avrupa Birliği’ndeki birçok ülkeden daha fazla bir nüfusla Avrupa’da olduğunu belirten Bağış, Türkler AB’ye girdi bile dedi. Bağış’ın AB ilişkilerini rafa kaldırmasının ve artık Avrupa’daki Türk vatandaşlarına yoğunlaşmasının nedenini de böylece öğrenmiş olduk. “AB’ye zaten girmişiz. Müzakere falan gerekmez, en iyisi ben gideyim Belçika’da cami inşaatı ziyaret edeyim, canlı yayında iftar yapayım, teravih namazı kılayım. Ertesi gün de atlar dönerim Türkiye’ye” diye düşünmüş olmalı. Canlı yayındaki konuşmacılar arasında bulunan Brüksel Bölgesi Bakanı Emir Kır “Bir tarafta maden ocakları ve diğer tarafta çifte minareli caminin bulunduğu simgesel açıdan çok önemli bir yerde bulunduklarını” belirterek “Her iki toplumun ortak kültürlerinin yan yana duruşu uyumun en güzel bir şekilde ifadesinin örneğidir” dedi. Beringen’deki Belçikalılar yerleşim birimlerinde 1000’i aşkın Müslümanın sokağın ortasında iftar yapmasını hoşgörü ile karşıladılar, hatta tek tük de olsa iftara eşlik ettiler. “Çeşitliliğin birlikteliği”nin zenginlik olduğunu Türkiye’deki insanımız ne zaman anlayacak? Malatya’da, Sivas provalarını andıran anlayışın artık tarihe karışması gerektiğini hatırlatmaya gerek var mı? Avrupa’da, Avrupalı’yı rahatsız etmemek için ışıkla namaz vaktini haber veren, ramazanda ihtar sonrası çevreye rahatsızlık vermeyelim diyerek Ramazan Gönüllüleri aracılığı ile önlemler alan Anadolu insanımızın kendi ülkemizde karşılıklı saygı sınavında sınıfta kalmasını anlayamıyorum.