Türkiye’de tatilini yapan Belçikalı Türklerin çok kısa bir süre sonra Belçika’yı özlediğini görüyoruz. Belçika’da doğup büyüyenleri anlamamız mümkün ancak Belçika’ya yetişkinken gelenler de 5-6 yıl sonra Belçika’yı özlemeye başlıyorlar.
Belçika’da çalışmaya ve yaşamaya başladığınızı düşünün. Bir süre sonra yavaş yavaş kendinizi “gerçek” Belçikalı hissetmeye başlayacaksınız. (Her ne kadar Flamanlar, Valonlar ve az sayıdaki Almanlardan oluşan Belçika’da “Belçikalılık” kavramı biraz zorlama da olsa!)
Peki bunun standardı ne? Ne zaman Belçikalı olduğunuzu iddia edebileceksiniz? Uzun süredir Brüksel’de yaşayan İngiliz Mike Chambers “Belçikalı olmaya başladığınızı bilmenizi sağlayan 10 neden” başlığı altında kendi “Belçikalılaşma” deneyimini bir blog’da kaleme almış. “Belçika’da uzun süredir çalışan bir gurbetçi(expat) olarak yavaş yavaş ülkeye entegre oluyorum.
Ancak yanlış bir algı var. Uyum sağlamak ve kendini tamamen yuvanda hissetmen için ülkenin dilini öğrenmenin yeterli olduğu düşünülüyor. Dil öğrenmek bir başlangıç ama daha fazlası var.
Çok, çok daha fazlası.” diyen Chambers, Belçika’ya yeni gelenler ve bir süre kalacak olanlar için 10 maddelik kısa bir Belçikalı olma rehberi hazırlamış.
Chambers’a göre:
1- Tüm Belçika resmi tatillerinin tarihlerini ezbere bildiğinizde;
2- Mavi çöp torbasına hangi tür çöpleri koyacağınızı bildiğinizde;
3- Köşedeki bakkal sizinle artık İngilizce konuşmayı denemediğinde;
4- Belçika’ya yeni gelenlere “Belçika’yı anlatmayı” bıraktığınızda;
5- Brüksel’de hangi barların daha iyi olduğunu ve gece hayatını bildiğinizde;
6- Hangi mağazaların pazar günleri açık olduğunu bildiğinizde;
7- Brüksel metrolarındaki asansörlerin hiçbir zaman çalışmadığını bildiğinizde;
8- Beklediğiniz tramvay, otobüs ve trenler gelmezse grevde olduklarını bildiğinizde;
9- Devlet dairelerindeki aşırı bürokrasi karşısında sabırlı olmayı öğrendiğinizde; ve
10- Belçika’nın karmaşık politik yapısını anlamaya başladığınızda artık kendinizi Belçikalı olarak görebilirsiniz! Haklılık payı olmakla birlikte liste yetersiz. İsterseniz listeyi birlikte tamamlayalım: Bir cümle içerisinde 3 kere dil değiştirmeye başladığınızda; Çevre yolunda saatte 120 km hızla giderken otomobilinizle önünüzdeki otomobil arasında 1 metreden fazla aralık bırakmanın kabalık olacağını düşündüğünüzde; patates kızarmasının mayonezsiz ya da başka bir sos olmadan yenilemeyeceğini düşünmeye başladığınızda; dürüm dönerin sizin için artık sossuz, salatasız ve patates kızartmasız tadı olmadığında; Belçika’da kaç parlamento ve hükümet bulunduğunu yaklaşık olarak bildiğinizde; İki dilli Brüksel’de sokakların adlarının iki dilde de yazılmasına alıştığınızda; otomobil sizin için durmuş olmasına rağmen yaya geçidinden karşıya geçmeye cesaret edemediğinizde; en anlaşılması zor ve karmaşık konularda bile karşılıklı ödünler verilerek bir uzlaşmaya varılabileceğini gayet normal görmeye başladığınızda; Liege waffle’ı ile Brüksel waffle’ı arasındaki farkı görebildiğinizde; canınız ara sıra midye ve patates kızartması ile bira çekmeye başladığında; Brüksel’de adım başı bir dilenci veya evsiz görmeye alıştığınızda ve para vermeden geçtiğinizde; kendinizin de bir yabancı kökenli olduğunu unutup, Belçika’ya Balkanlar’dan ve Doğu Avrupa’dan yeni gelenlerin ülkede karmaşa yarattığını dillendirmeye başladığınızda; vergi kaçırmanın Belçika’nın milli sporu olduğunu keşfedip bu konuda zihin jimnastiği yapmaya başladığınızda; Brüksel dışına çıktığınızda o yerleşim biriminin ünlü birasını ezbere bildiğinizde; trafik sıkışıklığında saatlerce esir kalmayı normal karşılamaya başladığınızda; bir günde hatta bazen bir saat içinde 4 ayrı iklim görmeye alıştığınızda;çizgi roman festivalleri ve çizgi roman müzelerini gezmek ve çizgi roman okumak alışkanlığınız haline geldiğinde; her konuda ahkam kesip bilgiçlik taslamak yerine, bilgi sahibi olmadığınız konularda rahatça “bilmiyorum” demeye başladığınızda; bisikletin de bir ulaşım aracı olduğunu algıladığınızda; Jacques Brel ile ağlayıp Geert Hoste ile gülmeye başladığınızda;yaz tatilinde bir hafta sonra Belçika’yı özlemeye başladığınızda! …
Kültürel yaşam, yiyecek içecek arzı ve kentteki yeşil alan fazlalığı gibi nedenlerle Brüksel’deki expatların büyük çoğunluğu (yüzde 70) pis olduğunu düşündüğü ve trafik sorununu çekilmez bulduğu bu kentte yaşamaktan memnun.
[email protected]