Avrupa gündemini aylardır meşgul eden Brexit meselesinin sonuna nihayet gelindi. 1973 yılında Avrupa Birliǧi’ne giren İngiltere 47 yıl sonra Avrupa Birliǧi üyeliǧini bu hafta sonu itibarıyla sonlandırdı. İngiltere’nin AB’den çıkışı, Tarihçi ve The Guardian gazetesi köşe yazarı Timothy Garton Ash ve onaltı milyon İngiliz vatandaşının hem fikir olmamasına raǧmen, aşırı saǧ parti Brexit Partisi öncülüǧünde Cuma’yı Cumartesiye baǧlayan gece sevinç gösterileriyle kutlandı. Buna karşılık Avrupa Birliǧi kasvetli bakışlarıyla, ama daha dikkatli bir şekilde yoluna devam edecek. İngiltere’nin AB’den ayrıldıǧı ilk günde aklımıza gelen bazı tartışma ve gelişmeler özet olarak şöyle.
Medeniyetle çatışması deǧil, ekonomik drama
Trouw gazetesi siyaset köşe yazarı Hans Goslinga, İngiltere’nin AB’den ayrılmasını yorumlarken Amerikalı siyaset düşünürü Samuel Huntington’a atıfta bulunuyor. Goslinga, Huntington’un meşgur teorisi kültürler/dinler çatışmasının olmadıǧı ancak, öǧrencisi Francis Fukuyama’nın medeniyetler (İslam-Hristiyan) içinde bir ayrışma ve çatışma teorisinin adeta doǧrulandıǧını söylüyor. Goslinga, Brexit’le birlikte ortada çok kültürlü bir drama olmadıǧını, ortada ekonomik bir dramanın yaşandıǧını belirtiyor.
Milyarderler AB karşıtlıǧını körükledi
Altı yıl Londra’da, The Guardian’da çalışan ve bu yaz Hollanda’ya geri dönen gazeteci Joris Luyendijk, Brexit meselesinde İngiliz arrugantlıǧına dikkat çekiyor. İngiltere’nin AB’den ayrılma sürecinde bir avuç beyaz milyarderin adeta halkın beynini yıkadıklarını söyleyen Joris Luyendijk, referandum öncesi yalan ve aslı olmayan haberlerle AB karşıtlıǧının yayıldıǧını iddia ediyor. Bu beyin yıkama işinin, başta Barclay kardeşlerin elinde olan The Daily Telegraph ve The Times, The Sunday Times gazeteleri aracılıǧı ile yapıldıǧını söyleyen Luyendijk, yine milyarderlerin elinde olan Evening Standard ve diǧer magazin gazeteleriyle de AB karşıtlıǧı yayıldı diyor.
Avrupa Ordusu Kurulur mu?
İngiltere’nin AB’den ayrılması, Avrupa savunma işbirliǧi tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Hatırlanacaǧı üzere, Başkan Trump’un Avrupa karşıtı tutumu, Avrupa’nın kendi savunmasını gündeme getirmişti. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, Avrupa ordusu kurulmalı çaǧrısı bu tutumun bir sonucuydu. Ancak, bu tür durumlarda Londra’nın fanatik çıkışları ‘Avrupa Ordusu’ düşüncesine engel oluyordu. Şimdi, İngiltere’siz bir AB artık Macron’un hayali olan Avrupa Ordusu’nu konuşabilir.
Şahinler ve Güvercinler ne yapacaklar?
Avrupa’nın Rusya ile olan ilişkilerinde artık deǧişiklik olabilecek. Hatırlanacaǧı üzere, Londra her zaman Moskova karşıtı bir tavır içindeydi. 2018’de eski Rus ajanı Sergej Skripal ve kızı Joelia’na yapılan kimyasal saldırıda, Avrupa Birliǧi üye ülkeleri Rusya’ya karşı İngiltere’nin yanında yer almıştı. Trouw gazetesi yazarı Christoph Schmidt’e göre Avrupa Birliǧi içinde Şahinler ve Güvercinler birbirlerini Rusya ilişkilerinde uzun süre dengede tuttular. Şimdi Şahinler, yani İsveç, Polanya ve üç Baltık ülkesi, önemli bir müttefiklerini kaybettiler. Artık Güvercilmer, yani İtalya, Macaristan ve Güney Kıbrıs, Rus’ya için tutumlarını gözden geçirebilirler.
Avrupa Birliǧi’nin Yeni Ufukları
İngiltere Avrupa Birliǧi’nden çıkarken, Avrupa Birliǧi organlarının üç başkanı; Ursula von der Leyen, Charles Michel ve David Sassoli, geçtiǧimiz hafta (Fransa) Versailles’in Batısındaki Jean Monnet Evi’nde bir araya gelerek “Avrupa’nın Yeni Ufuklar”nı konuştular. Yayınlanan basın bülteninde şu cümleler yer aldı: “Büyük bir güç rekabeti ve jeopolitik bir türbulansla karşı karşıyayız. Hiç bir ülke, tek başına iklim deǧişikliklerine karşı baş edemez. Dijital geleceǧe çare bulamaz. En faydalı sonuçların alınması için güç birliǧi yapmamız gerekir. Avrupa olarak bunu yapabiliriz. İç Pazar başta olmak üzere, seksen ülkeyle olan anlaşmamız, en önemlisi de yaşayan bir demokrasiye sahibiz”.
Evet, onaltı milyon İngiliz vatandaşının ve Avrupa Birliǧi projesini savunanların buǧulu gözleri ve yürekleri buruk olsa da İngiltere 1 subat 2020 tarihi itibarıyla AB’den ayrılmış oldu. Brexit meselesi elbette sadece İngiltere’yi baǧlamıyor. İngiltere’nin önümüzdeki süreçte yaşayacakları, hiç şüphesiz diǧer AB üye ülkelerine örnek olacak. İşler kötüye giderse, başta Marine Le Pen olmak üzere, diǧer popülistlere gün doǧacak. Bekleyip göreceǧiz artık.
Veyis Güngör
1 Şubat 2020