Geçen perşembe günü, Ahmet Davutoğlu’nun Nobel Barış Ödülü alan Yemenli Tevekkül Karman için Dışişleri Konutu’nda verdiği yemeğe katıldım. Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu, Fatma Şahin, Sümeyye Erdoğan, Edibe Sözen, Vedat Bilgin, Cengiz Çandar ve Sibel Eraslan’dan oluşan küçük toplulukla beraber Tevekkül Karman’ın devrim tecrübesini, Yemen’deki durumu ve yeni dönemde Türkiye’ye duydukları ihtiyacı dinledim.
Tevekkül Karman geçtiğimiz yılın şubat ayından beri Yemen’de Devrim Meydanı dedikleri yerde kurduğu çadırda yaşıyor. Tevekkül Hanım “Bu devran böyle gitmez, burada da bir şeyler değişmeli” diyerek meydana gelip çadırı kuran ilk kişi. Zaman içinde 150 bin kişi olmuşlar ve bu durum Yemen’deki isyanın fitilini ateşlemiş.
Diktatör Ali Abdullah Salih’in, “Dinlemeyin bu kadını, Yemenli bile değil, soyadı aslında ‘Karaman’dır ve Türk’tür, bizden değildir” tezviratı pek tutmamış. Hatta Tevekkül Hanım bunu avantaja çevirmiş bile denilebilir. “Ailem, kökümüzün Osmanlı’ya dayandığını söylerdi, soyadımla ilgili bu bilgi doğruysa çok sevinirim” diyor. An itibarıyla Sebe Melikesi ile kıyaslanan Tevekkül Karman’a, Arap Baharı’nı Yemen’e çağıran kadın diyebiliriz. Bu aynı zamanda Nobel Barış Ödülü’nü nasıl almış olduğunun da hikâyesi.
Tevekkül Hanım’ın gözleri ışıl ışıl, hem kendisine hem devrime inanıyor. Onu izlerken büyük resim ne olursa olsun, seçilmiş liderler tarafından yönetilmek için mücadele veren muhaliflerin çabalarını ve baharlarını bir çırpıda değersizleştirmenin bu insanlara hakaret etmek gibi algılanacağını düşünüyorum yeniden. “Arap Baharı” denilen büyük resimden çeşitli komploların ve oyunların kokuları geliyor da olsa, mutfakta çalışanlar sahici insanlar. Ve haklı gerekçelere sahipler.
Tevekkül Karman, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan ısrarla Suriye muhalefetini yalnız bırakmamasını talep ediyor ve Yemen’le ilgili destek bekliyor. Karman’a göre devrim ne kadar başarılı olmuş olursa olsun, Ali Salih yönetimi Körfez İşbirliği Konseyi’nin bıraktığı boşluklardan faydalanmaya devam ediyor. “Hâlâ bir güvenlik teşkilatımız yok, oysa bu teşkilatın yeniden yapılandırılması lazım.
Ali Salih, Körfez girişiminin koyduğu şartlara riayet etmedi, ülkeyi terk etmedi ama aynı girişimin sağladığı ‘dokunulmazlık’ avantajını kullanıyor; Kaide’yi rahatça destekleyebiliyor ve kendisine bağlı askerlere, kadrolara hâlâ söz geçirebiliyor. Türkiye gözlemci sıfatıyla sürece katkıda bulunabilir ve Ali Salih’in mal varlığının dondurulması konusunda bir baskı uygulayabilir” diyor.
Ahmet Davutoğlu, Karman’ın övgü, sitem ve beklenti içeren sözlerini “Biz Yemen’deki devrimin her safhasıyla ilgilendik. Ama bir süreç devam ederken, Türkiye’nin ya da başka bir ülkenin orada şov yaparcasına müdahil pozisyon takınması sürece de devrime de zarar verebilirdi. Biz ancak işleyen sürece destek verebiliriz. Ya da bir kriz oluşmuşsa krizi çözmek için zemin oluşturmaya çalışabiliriz” diyerek karşıladı ve en kısa zamanda Yemen’e ziyaret sözü verdi.
Şu sıralar “Devrimin Annesi” olarak anılan Tevekkül Karman’a yaptığı öneri ise hem anlamlı hem de Türkiye’nin bölgedeki değişimle ilgili tutumunu anlamak açısından önemliydi: “Yemen’in yeni kadroları, her unsura yer vermeli... Bölgedeki ülkelerin çoğu bölünme açısından kırılgan bir zemine sahipler. Yemen’de bölmeyen, bir arada tutan, insanların onurunu kırmayan bir irade oluşmalı.“
Davutoğlu, Türkiye’nin gençlerin, kadınların, haklı istekleri olan halk kitlelerinin başlattığı muhalif süreçlerin yanında olduğunu söyledi ve şunu eklemeyi de ihmal etmedi: “Bizim stratejimizin ilkelerinden biri de bölgedeki hiçbir ülkenin bölünmesine aracı olmamak, bilakis güçlenmesi için uğraşmak.”
Bu arada Başbakan Erdoğan, Tevekkül Karman’ın Türk vatandaşlığı için çalışılmasına onay verdi. Çok yakında, Nobel Ödüllü iki Türk vatandaşına sahip olacağız.