Türkçenin resmi dil olarak kabul edilmesinin engellenmesi, Kıbrıslı Türkler de dahil olmak üzere tüm Türkiye’de ve Avrupa’da yaşayan Türklere AB kurumlarında iş bulmalarının yolunu ciddi bir şekilde tıkamakta. Çünkü AB kurumlarında göreve başlamak ve AB personeli olabilmek için ülkenizin deklere edilmiş ana dili AB’nin kullanımda olan 24 resmi dilinden bir tanesi ise AB dilleri arasından seçeceğiniz bir başka dilden ana dil seviyesinde sınava girilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu yapılan yanlış uygulama ve ayırımcılık nedeni ile Kıbrıslı Rumlar AB kurumlarında çalışmak için bir işe başvuru yaptıkları zaman Kıbrıslı Rumların ana dili (main language) olarak İngilizce deklere edildiğinden, 2. dil sınavında da gerçekte ana dilleri olan Yunancayı yani “Demotiki”yi seçmekteler ve yüzde yüz başarı göstererek işe alınmaktalar.
Buna karşın Kıbrıslı Türkler veya Türkiyeli Türkler ise AB kurumlarına işe alınmak için başvurduklarında, AB’nin resmi 24 dilinden 2 tanesinden sınava girmek zorunda kalmaktalar.
Ülkeler, Avrupa Birliği’ne giriş için başvurduklarında ana dillerinin hangi dil olduğunu belirtmek zorundalar. Burada anlaşılmayan, Avrupa Birliğinin neden Kıbrıs Rum Yönetimine anadilini İngilizce olarak beyan ettiği vakit “Sen Bizans’ın torunu olduğunu iddia ediyorsun, ana dilin Yunanca değil miydi” diye sormamasıydı. Tam bir danışıklı dövüş aslında.
Ama iş Kıbrıslı Türklere gelince, AB bir şeylerin farkına varmış ama tam olarak sorunun ne olduğunu anlamamış olmalı ki, özel bir koşul koymuş. AB kurumlarında münhal açılan mevkiye başvuruyu yapan Kıbrıslı Türklerin ana dillerinin İngilizce olması koşulu ile Yunanca’yı yani “Demotiki”yi ikinci dil olarak bilmiyor olması durumda yerine dil olarak başka bir resmi AB dilinin, örneğin Danimarkaca, Hollandaca, Portekizce’nin vb. kabul edileceğini belirtmiş. Bu da hediyesi, aynen eskiden İstanbul boğazının iki yakası arasında devamlı olarak sefer yapan feribot veya Denizcilik İşletmelerine ait gemilerdeki satıcıların, satmak istedikleri mala ilaveten “Bu da hediyesi, made in USA, hakiki Alman malı” diye göz boyamak amaçlı kalitesiz ve ucuz bir malın tanıtımını yaptıkları gibi..
Anlaşılan AB sonraları bir hata yaptığı hatayı anlamış ve Kıbrıslı Türklerin ana dili olan Türkçe’yi AB’nin resmi dili olarak kabul etmek yerine, böylesi garip bir kural koymuş. Koymasına koymuş ama Kıbrıslı Türkler kabul edilemez bir ayırımcılığa uğratılarak, Kıbrıslı Rumlara göre daha ağır ve benzeri olmayan koşullar ile karşı karşıya bırakılmış, insan haklarına saygılı olduklarını her fırsatta dile getiren Avrupa Birliği tarafından.
Bu nedenle Kıbrıslı Türkler, ana dilleri olmayan bir dili ana dili düzeyinde bilmek ve seçmek zorundalar ve üstelik bir de üçüncü bir AB resmi dilini de ana dil seviyesinde bilmek zorunluluğunda bırakılarak…
İnsan hakları şampiyonu AB, Kıbrıslı Türklere siyah bir camın arkasından bakmayı sürdürdüğünden sadece Rum tarafını görebiliyor.
Anastasiadis’in göz boyamaya yönelik girişiminden öteye Avrupa Birliğinden beklenen, Rumların AB’ye girerken Kıbrıslı Türkleri daha da izolasyon altına sokmak için kasten ve bilinçli bir şekilde deklere ettikleri bu yalan ana dil beyanını iptal etmek, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ana dilinin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nda belirtildiği gibi Rumca ve Türkçe olduğunu kayıt altına almak ve Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türkleri de, AB kurumlarındaki herhangi bir münhale başvurdukları vakit, önce kendi ana dillerinde sonra da seçecekleri bir başka AB’nin resmi dillerinden bir tanesinden sınava sokmak olmalıdır.
Ama yıllardır ayırımcılık yapan ve her koşulda Kıbrıslı Rumların yanında yer alan Avrupa Birliğinden böyle bir yaklaşım beklemek ölü gözünden yaş beklemeye benziyor…