Bugün, İstanbul’da gerçekleştirilecek Dünya Enerji Kongresi'nde Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ve KKTC’yi temsilen Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun’un “Türkiye'den, KKTC’ye deniz altından kabloyla elektrik temin edilmesini öngören anlaşma”yı karşılıklı imzalamalarıyla Anadolu’dan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine ve dolayısı ile Kıbrıs adasına elektrik bağlanmasının ilk adımı atılacak.
Yapılacak iş gerçekten uzun, yorucu ve su temini projesi gibi bir başka mühendislik harikası gerektiriyor. Proje tamamlandığında KKTC’nin elektrik sistemi Türkiye üzerinden Avrupa-Balkanlar-Kafkaslar ve orta Doğu’yu kapsayan enterkonnekte (Ağ Şebeke veya Bağlaşımlı) elektrik sistemine bağlanacak.
“Enterkonekte sistem veya Bağlaşımlı Sistem” tanım olarak en açık şekilde ve kısaca "bir ülkenin tamamının yada belirli bölgelerinin elektrik enerji gereksinimini karşılayabilecek bir biçimde üretim ile tüketim merkezleri arasındaki enerji alış verişini sağlayan enerji taşıma sistemi” demek.
Biz Türkiye çapında yani küçük ölçekte Türkiye’nin bağlaşımlı sistemine bağlanırken, gerçekte Avrupa’nın, Balkanların, Kafkasya’nın ve Orta Doğu’nun tüm elektrik sistemini bir birine bağlayan büyük ölçekteki enterkonnekte sisteme bağlanıyoruz.
Kıbrıs Rum tarafı böylesi bir olanağı yaratmak ve bundan fayda görmek için İsrail-Kıbrıs Rum kesimi- Girit adası-Yunanistan arasında deniz altından çekilecek, kuş uçuşu asgari 1216 kilometrelik bir elektrik bağlantısı sistemi için proje ve kredi araştırması içine girmeye çalışırken bize sadece 72 km uzaktaki Anadolu kıta karasından bu bağlantıyı sağlayacağız.
Gerçekte bizim için aynen adamıza Anadolu’nun suyunun bağlanması gibi büyük bir lütuf bu.
Avrupa-Balkanlar-Kafkasya-Orta Doğu büyük enerji ağına Anavatanımız üzerinden bağlaşımlı olmakla, yani ağ şebekesine bağlanmakla ucuz, temiz ve kesintisiz elektrik alacağımızın yanında, “Yenilenebilir enerji” kaynaklarının kullanımı da teşvik edilmekte. Özellikle de “Güneş enerjisi” kullanımı hem teşvik edilecek, hem de güneş ışınlarından elde edilen elektrik enerjisinin bağlaşımlı sisteme satılarak mahsuplaşma yaygınlaştırılıp insanımızın daha ucuz enerji kullanması hedeflenmekte. Proje hayata geçtiğinde kaba bir hesaplama ile kilovat saat’lik elektrik ücreti evler için 25 kuruş, işyerleri ve sanayi için de daha düşük olacak.
Bugün Albayrak ve Atun tarafından resmi imzalar atılırken aklıma, Enosis uğruna adayı kana bulamaktan çekinmeyen Kıbrıslı Rum lider, Başpiskopos Makarios geldi. 1973 yılının Ocak ayında Mücahitliğimin son günlerinde Sancaktarımızın emri ile Yeşilköy’e (eski adı ile Ayios Andronikos) gitmiştim, oradaki Mücahit Birliğinin komutanı ile görüşmek amacı ile. Yolda giderken yanımdan eskortlar eşliğinde Makarios geçmişti, Yeni Erenköy’de (eski ismi ile Yalusa) halka hitap etmek için. 18 Şubat 1973 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek aday olmasına rağmen, köy köy gezip Rum halkına ateşli ateşli, enosis sözleri ile dolu milliyetçi nutuklar atmaktaydı. Yunanistan’daki Albaylar Cuntası ile arası bozuktu ama Enosis’ten de, yani Kıbrıs adasının Yunanistan’a ilhak etmesi fikrinden de vazgeçmemişti.
İşim bitince, Makarios’u dinlemek için sivil kıyafetlerle çok yakında olan Yeni Erenköy’’e gittim ve kalabalığa karıştım. Halk tabiri ile Makarios atıp tutuyor, kesip biçiyordu. 1972 yılında Kıbrıs’ta çekilen kuraklıktan sonra Dünya Bankası, Kıbrıs adasına Anadolu’dan borularla su getirilmesi için Kıbrıs Cumhuriyeti’ne kaba ölçekte proje sunmuş, kredi vermek teklifinde bulunmuştu.
Makarios, cüppesi ayazdan uçuşarak, arada bir siyah kepini uçmasın diye elleri ile tutarak ve de ağızından tükürükler saçıla saçıla “Susuzluktan ölsek de, asla asırlardır sahibi olduğumuz adamızın borularla olsa bile Anadolu’ya bağlanmasına izin vermeyeceğim” diyordu ve Yalusa’lı Rumlarda kendisini “Zido Enosis”, “Yaşasın Yunanistan’a ilhak” çığlıkları ile çılgınca alkışlayıp gaza getiriyordu…..
Ne mutlu ki, şimdi Anadolu’muza borularla bağlıyız, yarın da buna ilaveten kablolarla bağlanacağız…