Ermeniler meselesini derinliğine ele alacak değilim. Burada önce iki çalışmadan bahsedeceğim, sonra Zarifi’nin bizzat şahit olduğu İstanbul’daki “Ermeni avı”nı onun dilinden vereceğim.
Yorgo L. Zarifi’nin hatıralarının ağırlık merkezi birinci derecede II. Abdülhamid dönemidir. Biz Abdülhamid’i ne kadar tanıyoruz? İşte o meşkuk!
“Devr-i Hamid: Sultan II. Abdülhamid” , 2500 sayfaya yakın makaleler toplamıdır (5 cilt, 2011). Hamid dönemi ayrıntılarıyla ele alınmıştır. Büyük boy, parlak kâğıda basılmış eseri, Prof. Dr. Mehmet Metin Hülagü, Doç. Dr. Şakir Batmaz ve Doç. Dr. Gülbadi Alan yayına hazırlamışlardır. Prof. Dr. M. Metin
Hülagü şimdi Türk Tarih Kurumu Başkanı. Sağ olsun, Ankara’da, kendisini tebrik için ziyaretine gittiğimde incelik gösterdi, Erciyes Üniversitesi’ndeyken yayınladıkları bu devasa eseri, telefon edip göndertti. Bir başka çalışma da Ermeniler üzerinedir ve yine Erciyes Üniversitesi yayınlanmıştır: “Hoşgörü Toplumunda Ermeniler” (Tebliğler toplamı, 2006), Türk-Ermeni ilişkilerini bütün yönleriyle dört ciltte ortaya koyuyor.
Bu eserlerin karşısında ise, bir yabancının, tipik bir oryantalist zihniyetin 864 sayfalık kitabı var. İsviçreli Hans-Lukas Kieser’in, “Iskalanmış Barış: Doğu Vilâyetlerinde Misyonerlik, Etnik Kimlik ve Devlet 1839-1938” başlıklı, muhtemelen doktora tezi, ayrıntılı bir çalışmadır. Ama... Her şey Türk’ün aleyhine, her şey Türk düşmanlarının lehine... Barışı ıskalayanlar da Türkler! Ve Osmanlı sahasında 1896’daki olaylar, misyonerlerin faaliyetleri çerçevesinde bir bir işlenmiştir.
Zarifi’nin anlattıklarına gelmeden önce, dönemi biraz aralamak gerekir.
Yukarıda bahsettiğim “Devr-i Hamid” de, Yrd. Doç. Dr. Yahya Bağçeci, “Sultan Abdülhamid’e Ermeniler Tarafından Düzenlenen Bombalı Suikast” başlıklı makalesinde, Ermenilerle Türkler arasındaki problemin nasıl başladığına bir giriş yapar. Merakınızı gidermek için açıklayayım: Abdülhamid 1905’te, Yıldız Camisine Cuma Selamlığı için geldiğinde Ermeni grupların bombalı saldırısına uğramış ve ölümden kıl payı kurtulmuştur.
***
1878’de, Berlin’de toplanan konferans Osmanlı için bir dönüm noktasıdır ve aşağıya doğru gidişin zirvesidir. Konferansta Ermeniler için şu özel madde formüle edilmiştir:
“Babıali, ahalisi Ermeni bulunan vilayetlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı geciktirmeden yapmayı ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliğini sağlamayı taahhüt eder. Ara sıra bu hususta alınacak önlemleri (büyük) devletlere bildirecektir ve söz konusu devletler de alınan önlemlerin uygulanmasına nezaret edecektir.” (Bağçeci, C. 5, s. 279)
Kieser de, kitabında aşağı yukarı, bu özel 61. maddeyi aynı ifadelerle vermiştir. (s. 166)
Ermeni ihtilâl örgütleri, Batının desteğiyle, Osmanlı Hükûmetini kışkırtmak için ellerinden geleni arkalarına koymazlar. Dr. Bağçeci, kısaca 1887’de İsviçre’de kurulan Hınçak ve 1890’de Kafkaslarda kurulan Taşnak komitelerinden ve 1890’dan itibaren Anadolu’nun muhtelif yerlerinde çıkarılan Ermeni isyanlarından bahsettikten sonra suikast meselesine gelir. Kieser ise bu dönemi misyoner raporlarını da inceleyerek detaylandırmıştır. Yarın Zarifi’nin şahitliğine geçebiliriz.
(YeniÇağ gazetesinden alınmıştır)