Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı Yılmaz Yılmaz’ın verdiği bilgiye göre perakendecilerimiz 91 ülkede, 79 marka ile mal satıyorlarmış. Perakendecilerimizin yurtdışındaki mağazalarının sayısı 2.605’e ulaşmış. Bizde “Yap-Sat”çılar (üreticiler) marka yaratamadı. “Al-Sat”çılarımız (perakendecilerimiz) “Marka” oldu.
Al-Sat’çılarımızın hepsinin hakkını yemeyelim. Çok azı sattıklarının tamamını kendileri üretiyor, bir bölümü de “Al-Sat” yanında üretim faaliyetini de sürdürüyor.
Aslına bakılırsa günümüzde marka olan ulusal ve uluslararası zincirler sattıkları ürünlerin tamamını veya bir bölümünü kendi ülkelerinde veya başka ülkelerde fason olarak ürettirir oldu.
Bizim önde gelen perakendecilerimiz, soysal danışmanlık şirketinin organizasyonu ile her yıl iki gün bir araya gelerek ortak sorunlarını tartışmaya başladı. Bu toplantıların 7’ncisi geçen hafta yapıldı. Milliyet Ekonomi’de dün Fatoş Karahasan toplantı izlenimlerini yazdı.
Türkiye’nin önde gelen perakende gruplarının liderleri dış piyasalara açılmanın önemi yanında zorluklarına ve risklerine dikkat çekiyor.

Ucuzcu olmayalım

Bugüne kadar yapılan 7 Perakende Liderler Zirvesi’ndeki konuşmalar, tartışmalar gösteriyor ki, bundan sonra perakende liderlerinin bir araya gelerek yurtiçi ve dışı için bir “Perakende Stratejisi” belirlemelerine ihtiyaç vardır.
Bizim perakendecilerimiz, yurtiçinde ve dışında “markalarını” hangi gelir dilimindeki (kesimdeki) talebe oturtmak istiyorlar önce buna karar verecekler.
Bizim markalarımızın iş yaptıkları iç ve dış pazarda iki uç kesim var. Bir uçta “Ucuzcular” (Zara, Mango, H&M, GAP, Top Shop gibi markalar), öbür uçta “Kazıkçılar” (Dior, Chanel, Hermes, Prada, Jill Sander, Valentino, Celine gibi markalar) var.

Boşa kürek çekmeyelim


Bizim perakendecilerimiz Türkiye’de “Ucuzcu” yabancılar ile rekabet etme eğiliminde. Yurtdışına çıkan perakende zincir markaları ise, yabancı “Ucuzcuların” da altında konumlanma eğiliminde.
Marka olmak, markayı yaymak “şan için” olacak bir iş değildir. “Marka” daha fazla katma değer yaratmanın, daha fazla gelir sağlamanın bir aracıdır.

Yurtdışında perakende zincirinde markayı yaymak ve yaşatmak için Türkiye’de daha ucuz, daha basit üretime yönelmek, ne marka sahibine ne ekonomiye yarar sağlar.
Bizim arayışımız perakende markalarımızı (Şimdilik “Kazıkçılar”a yaklaştıramasak bile), yurtdışındaki “Ucuzcuların” üzerinde konuşlandırmak olmalıdır.

Bu kolay bir iş değildir. Dışarıdan akıl vermekle olmaz. Bunu yapacak olanlar bugüne kadar parmağını taşın altına koyan, deneyim sahibi perakende liderleridir. Onlar bir araya gelecek, deneyimlerinin ışığında bir strateji benimseyecek.
Böyle bir strateji şemsiyesi altına girilemezse, yurtdışındaki Türk perakendecilerinin markaları  “Ucuzcu”ya çıkar. Türk markaları, alt gelir gruplarına katma değeri düşük ürünleri satar.”

(Hatırlatma: BMD’nin 12 Ocak 2012’deki basın bültenine göre, Türkiye 1 üreterek 1 kat katma değer elde ederken, İspanya 6 kat, İtalya 11 kat katma değer elde ediyor.)

(Milliyet gazetesinden alınmıştır)