Başbakan Tayyip Erdoğan, Tunus yolunda PKK ve uzantılarına artık iyi niyet ve anlayışla yaklaşmayacaklarını, Habur anlayışının bittiğini açıklarken dün ilginç bir şey daha yaşandı.

1993-95 yılları arasında Güneydoğu'da işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak görevi başında tutuklanan ve halen tutuklu yargılanan Albay Cemal Temizöz'ün savunma yaparken söyledikleri, bizzat Genelkurmay Başkanlığı tarafından yalanlandı. Temizöz, 1994 yılında Cizre'de Ramazan Elçi'nin öldürülmesiyle ilgili de suçlanıyordu. Albay, o tarihte NATO görevi kapsamında yurtdışında olduğunu öne sürmüş ve bunun Genelkurmay'a sorulmasını istemişti. Genelkurmay, bu isteğe iki yıl sonra cevap verdi ve söz konusu iddianın doğru olmadığını, o tarihlerde Temizöz'ün Türkiye'de bulunduğunu yazılı olarak açıkladı. Bu, yeni dönemde Genelkurmay'ın suça bulaşmış mensuplarına karşı nasıl bir tavır içinde olacağını göstermesi bakımından da önemli bir gelişme.

Bu ülkede faili meçhul cinayetlerden dolayı bir Albay görevi başında derdest edildi ve üç yıldır tutuklu olarak yargılanıyor. BDP ve aynı düşüncedeki sivil toplum kuruluşlarından hiçbirisi bu davayı takip etmiyor, davanın takipçisi olmuyor... Bu tavrı anlamak gerçekten zor. BDP'nin tuhaf yaklaşımı bir tarafa, Genelkurmay'ın suça bulaşmış bir mensubuna sahip çıkmaması ve onun yalanına kendini alet etmemesi de oldukça önemli. Bu demektir ki Genelkurmay'da yepyeni bir anlayış gelişiyor.

Bir yandan bunlar olurken diğer yandan PKK, genç, sivil, kadın demeden öldürmeye, kan dökmeye devam ediyor. Devlet ne kadar insan haklarına önem veren bir hal almaya çalışıyorsa PKK da o denli küstah, o denli hesapsız bir şekilde kan dökmeye uğraşıyor. Başı kesilmiş bir tavuk gibi nereye ve nasıl saldıracağını bilmiyor. Bu şımarıklık, ülkedeki herkesin canına tak etti artık.

PKK, hükümeti ısrarla şiddete başvurması, olayı silah zoruyla çözme yoluna gitmesi için bir hayli tahrik ediyor. Ama hesap etmediği şeyler var. Birincisi; tarafsız, hatta Kürt hareketine sempati ile bakan çevreler bile PKK konusunda sözün bittiğini düşünüyor. İkincisi; ne hükümet eski hükümet ne de Genelkurmay eski Genelkurmay...

Devlet bir taraftan rutin dışı uygulamalarla, Kürt vatandaşlarını katlettiği iddia edilenleri yargılarken, bir taraftan da tedhişi her yere yaymaya çalışan bir terör örgütünün kökünü kazımaya hazırlanıyor. Bu nedenle Başbakan'ın "Habur anlayışı bitti'' açıklaması çok önemli. Bu konuda psikolojik üstünlük de hükümetten yana. Çünkü pek çok çevrede 'hükümet elinden geleni yaptı, PKK fazlasıyla küstah ve şımarık davranıyor' düşüncesi hakim.

Geçmişte askeriye içinde bulunan bir yapının şehitler üzerinden siyaseti belirleme isteği, PKK ile mücadelede büyük başarısızlıkların yaşanmasına neden olmuştu. Medyaya da yansıyan birçok şaibeli baskınla ilgili tartışmalarda Genelkurmay'ın olayların üstünü örten tavrı gözden kaçmıyordu. PKK baskını yapıyor, elini kolunu sallaya sallaya kaçıyordu. Ancak Genelkurmay'daki yeni konsept, eskisine hiç benzemiyor. Artık baskın yapıp kaçamıyorlar. PKK, gerçekleştirdiği terör eylemlerinde ciddi kayıplar vermeye başladı. Bir de yasal düzenlemeler yapılıp özel timlerin devreye konulması, PKK'nın işini bir hayli zorlaştıracak. Yeni dönemde kendisine yardım ve yataklık edenlerin güvenlik güçleri içinde barınması da çok zor görünüyor.

BDP ve PKK, bütün bunları hesaplıyor mu acaba?