21 'inci yüzyılda 19'uncu yüzyıla ait kavramlarla bugün sokağa dökülenler, galiba bildikleri işçi kavramının bile ortadan kalkmaya başladığını göremiyorlar.
Bu yüzyılda, dünyanın bu döneminde "ulusal düzeyde örgütlü işçi" diye bir kavram olamaz. İşçiye gerek duyan üretim süreçleri ortadan kalktığı gibi, hâlâ işçi kullanan üretim süreçleri de çok değişti. Artık işçilerin bir ülkede örgütlenip haklarını koruyabilmeleri imkânsız hale geldi; çünkü onların yerini hemen alabilecek başka ülke işçileri var.
Biraz sonra açacağım bu değişen dünyanın gerçeklerini göz önüne almadan, 19'uncu yüzyıla ait kavramlarla, romantik sloganlarla sokağa dökülmeye devam edildiği takdirde işçi sınıfı nihayetinde mutlaka gelecek yok oluşunu erkene almış olacak. Üstelik kendi ulusunu da beraberinde sürükleyecek.
Acı gerçeği net biçimde tekrarlayayım: Ulusal işçi sınıfı yenilmiş bir sınıftır. Dünyanın değişen bu koşullarında yenilgisi her gün pekişmektedir, ayrıca geçen her gün bir sınıf olarak da tamamen ortadan kalkmaya doğru yaklaşıyor.

GLOBAL DÜNYAYI ANLAMAK:
Bu köşede ve Medyatık blogumda (www.haberturk.com) sık sık, hızla değişmekte olan global dünyayı anlamanın önemine dikkat çekiyorum. Ekonomik faaliyete ve toplumsal yaşama ilişkin bütün kurallar değişiyor, yeniden yazılıyor. Geçmişe ait bilgilerle oluşturduğumuz bütün varsayımlar artık geçersiz.
"Fordizm" diye bilinen bir fabrikada, bir taraftan giren malzemenin üretim sürecindeki işçiler tarafından nihai mal haline getirilmesi artık yok. Eskiden tek bir fabrikada yapılan üretimler artık çeşitli ülkelere, hatta kıtalara dağılmış durumda.
Şirketler, malın hangi parçası hangi ülkede en iyi ve en ucuz yapılıyorsa onu bulup üretimlerini böylece farklı ülkelerde tamamlıyorlar. İşte bu yüzden üretim süreçlerinden bahsedilmiyor artık arz zincirleri var. Bu arz zincirleri içinde yer almayı başaran ülkeler de global dünyaya uyum sağlamış sayılıyorlar.

EKONOMİ BİLİMİ BİLE DEĞİŞTİ:
Yine bu yüzden ekonomi bilimi de değişti. Klasik ekonomistlerde ve Keynes'te bir ülke sınırı varsayılarak makro ekonomi kavramları oluşturulurdu. Artık dünyayı göz önüne
almadan ekonomi bilimi, tek bir ülke için bile eski kavramlarla uygulanamıyor.
Şimdi Çin olmadan ABD ekonomisine politika üretebilmek mümkün değil. İşte bu yüzden Amerika kendi krizine çözüm bulmakta zorlanıyor, aynı sorun Avrupa ülkeleri için de geçerli. Bu Türkiye için de geçerli.

ÇİN'DE RUTİN BİR GÜN:
Çin'de hemen her gün her saatte yüzlerce gemi, dünyanın dört bir tarafından malları taşıyor ve bunları ambarlara dolduruyor. Daha sonra devlet tarafından yaptırılmış yeni karayollarından bu mallar birleştirilip nihai mal haline getirilecekleri fabrikaya taşınıyorlar.
Orada maliyetleri neredeyse sıfır olan ve vardiyalı olarak 24 saat hiç durmadan çalışan işçiler tarafından nihai mal haline getiriliyorlar. Sonra da bu mallar satılacakları ülkeye hızla yollanıyor.

YENİ İŞVEREN KAVRAMI:
İşveren ise üretimi görmüyor bile, sadece bilgisayar ekranında arz zincirlerini oluşturuyor ve satış noktalarını belirliyor. Üretilmiş mal için muhasebe ve destek çalışmaları Hindistan'da bir arka ofis şirketinde yapılıyor.

GREV Mİ, NE GREVİNDEN BAHSEDİYORSUNUZ:
Dünyanın değişen koşullarında sendika, grev diye bir şey olamaz. Ülkeniz eski üretim süreçlerinin yerine oluşmakta olan çeşitli ülkelere dağılmış arz zincirlerinin parçası henüz olmamışsa bile ürettiğiniz I   her malı Çin veya Hindistan, sizdeki işçi maliyetinin onda biri maliyetle üretiyorsa ve oralarda neredeyse sonsuz bir işçi arzı varsa siz kendi ülkenizde grev, toplu sözleşme ve ücret artışı gibi bir şey konuşamazsınız.
Piyasaya Çin tarafından sürülen malların global üretim sürecinde hangi ülkenin işçisinin emeğinin daha çok geçtiği bile belli değil .

ULUSLARARASI İŞÇİ KALABALIĞI:
Eğer bir ülkede işçi sorunu çıkarsa üretimde o ülkenin yerini alacak başka bir ülke işçisi derhal bulunuyor. Artık uluslararası işçi sınıfından da değil uluslararası işçi kalabalığından bahsediliyor. Bu kalabalık, bilgisayarı başında işi örgütleyen işveren tarafından istediği zaman içinden çekip alabileceği global işçi havuzu olarak görülüyor.

SERBEST AJANLIK:
Sınıfları artık işlevini kaybetmiş olan ve yakında ortadan da kalkacak olan işçiler ne yapsınlar peki? İntihar mı etsinler? Hayır, global dünyada artık her işçinin serbest ajan (free agent) haline dönüştükleri söyleniyor. Artık yaratıcı ve eleştirel düşünebilen eğitimli işçiler dönemi başladı dünyada.
Eğitim almadan ustadan gördükleriyle üretim sürecine girip sendikasına güvenerek grevli toplu sözleşmeli hayatını sürdüren işçi artık olamayacak. Bu şekilde kalmaya ısrarlı olan işçiler, global ekonomi düzeninin acımasız çarkları tarafından yutulacak ve tasfiye edilecekler.
Artık bilgisayarı başından arz zincirlerini koordine eden global işverenler, ulusunun kendi payına düşen üretim süreci hakkında yaratıcı ve eleştirel olabilen işçilere ihtiyaç duyuyorlar.
Artık üretimde yeniliğin, olumlu değişimin yukarıdan gelmeyeceği, her değişimin, verim artışının üretimdeki insanlardan geleceği kabul ediliyor.
Yaratıcılık ve eleştirel düşünce işçiden bekleniyor artık; çünkü işveren global düşündüğünde hiçbir ülkedeki arz zincirine konsantre olmuyor, sadece nerede hangi verimle ve ucuz üretim yapıldığına bakıyor. İşçilere düşen ise artık birey olarak yaratıcı ve katkıcı olmak, üretim sürecini daha verimli, daha az maliyetli yapacak önerileri ortaya atmaktır.
Yeni global dünyada işçilerin aktif katkı yapmalarının yolları açılacak. Çok yaratıcı olabilen işçilere ise kendileri girişimci olmanın yolu da açık tutulacak. Bugünkü global ekonomi, bir dizüstü bilgisayarı ve cep telefonu olan herkese global düzeyde işadamı olabilmenin yollarını açtı.

İŞÇİ ARKADAŞ:
Bugün sokağa dökülecek işçi arkadaşlar, dost acı söyler ve söylemeli. Kimsenin sizi kandırmasına, daha da önemlisi kendinizi kandırmaya izin vermeyin. Yeni dünyada hepimizin işi tehlikede, eğer yeni düzeni anlayıp ona göre davranmazsak hepimiz tasfiye olacağız.
Şunu unutmayın, bugün tehlike olarak görülen bu yeni dünya, hepimize ayrıca yeni fırsatlar da açıyor. Bence artık 1 Mayıs kutlaması tarihte kalmalı. O günde gösterilere zaman harcayacak yerde size global dünyanın yeni kurallarını, bu dünyada iş yapmanın şartlarını öğretecek bir seminere katılsanız çok daha iyi edersiniz.


Up in the Air
GLOBAL düzeni ve yenilikleri en iyi takip eden, New York Times'ın köşe yazarı Thomas Friedman'dır. Onun Michael Mandelbaum ile birlikte yazdığı "That Used to Be Us" adlı kitaptan öğrendiğim filmi sonunda izleyebildim.
"Up in the Air" adlı film, yeni global düzenin acımasızlığını çok güzel anlatıyor. 2009 yapımı filmde George Clooney bir kariyer geçiş danışmanını, yani şirketlerde işten kovmaları yapan kişiyi oynuyor. Hayatı sürekli havaalanlarında ve uçaklarda geçen bu adam, işten çıkarmaların yeni ekonomide çok yoğun olmasından dolayı en azından kendi işinin garanti olduğunu düşünüp rahatlıyor.
Ancak bir gün işe yeni kariyer geçiş danışmanı bir genç kadın alınıyor. O işi artık bilgisayar başında yapmaya başlıyor. George Clooney en azından yüz yüze konuşarak insanları atmaktadır. Genç kadın ise bilgisayarla ofisinden hiç çıkmadan insan kovmaktadır ve sonunda tabii ki George Clooney'yi de kovar. Yani yeni düzende hiçbir insan güvende değildir, işten kovmayla görevlendirilenler bile korkmalıdır.


Ölmeden önce yapılmayacak işler

BAZILARI "ölmeden önce yapılacak işler" listeleri hazırlarlar ya, ben de "ölmeden önce kesinlikle yapılmaması gereken işler" listesi hazırladım.
Listemin başında, ölmeden önce katiyen gidilmemesi gereken ülkeler vardı. Sonra bir de baktım o listede bulunan tüm ülkeler Türkiye'nin ısrarlı çabalan üzerine bize vizeyi kaldırmış ülkelerden oluşmakta. Üstelik bu durum Ankara'da bir başarı olarak da görülüyor.
Galiba bu hükümetin hayata yaklaşımı ile benim yaklaşımım arasında uzlaşmaz çelişki var, bunu anlamış durumdayım.

(HaberTürk'ten alınmıştır)