Askeri birliklerde görevli profesyonel askerlerin, yani subayların ve astsubayların, birinci önceliği kendilerine vatan hizmeti için emanet edilen askerlerin burunlarını bile kanatmadan, onların serçe parmaklarını bile kırdırtmadan, can sağlığı ile askerliklerini tamamlatmak ve onlara hak ettikleri teskereyi teslim edip evlerine göndermektir.
Askerlik harp sanatıdır. Harp sanatı vatanı müdafaa için yapılır. Vatan savunması esas maksattır. İşgal maksadı taşımaz. Ancak stratejik zorunluluklar gerektirdiği zaman, manevra üstünlüğünü ele geçirmek için bazı askeri hamleler yapılabilir.
Hitler’in ve Nazi subaylarının geçmişte yaptığı asla bir savaş olamaz. İsrail askerlerinin Filistin’e saldırıları asla askerlik olamaz. Moğolların, Cengiz Han’ın istilacı orduları kesinlikle harp sanatı yapmış olamaz. Osmanlı İmparatorluğunun da her savaşında, harp sanatı yaptığını söyleyemeyeceğim. Ancak Gazi Osman Paşa’nın Plevne Müdafaası gibi tarihe geçmiş savunmaları başkadır.
Yüzbinlerce askerle ve müthiş silahlarla, başkalarına ait topraklara gir ve oranın insanlarından istediğini öldür, istediğini de köle olarak, cariye olarak devşirmek üzere esir al. Bunun neresi harp sanatı?
Harp sanatına örnek isterseniz size Mustafa Kemal Paşa’nın Trablusgarp’ta, Bingazi’de, Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Kocatepe’de yaptığı savaşlar hemen aklınıza gelsin.
Köy korucularına neden maaş verirsin? Başka köylere gidip baskın yapsın diye değil! Banka güvenlik görevlileri ne iş yapar? Başka bankaya gidip soygun mu yapar?
Basının yollarda trafik denetimi yapan jandarma uzman erbaşlara baş sayfadan ‘’Komutan!’’ dediğini çok okuduk. Medyanın sahil güvenlik botları için ‘’ Kruvazör! Muhrip! Hücumbot!’’ yazdığını da çok okuduk! Basın rütbesiz erden Mareşal rütbesi takan subaya kadar her yasal Silahlı Kuvvetler mensubuna ‘’ Asker’’ denildiğini bilmez. Basın asteğmenden Mareşal rütbesi taşıyan her subaya kadar, askerlere ‘’ subay’’ denildiğini de bilmez. Bu yüzdendir belki artık askerine de, subayına da, polisine de sadece ‘’ Güvenlik görevlisi’ ’deniliyor ve iş bitiriliyor. Yani eline silah alan kim varsa hepsi aynı sepete konuluyor. Partinin danışmanlarına da ‘’Parti Kurmayları!’’ deniliyor! Oh ne ala be kardeşim! İşine geldiğinde askerleri hiç sevme, işine geldiğinde sırtlarını sıvazla, ama askeri terimlerin her birisini kendi sahanda dilediğin gibi kullan! Nasıl olsa top senin! Sana penaltı veremez kimse!
Yılmaz Özdil her zaman olduğu gibi 1 Temmuz 2015 tarihinde de Sözcü gazetesinde harika bir yazı döşemiş. O yazıdaki gibi basının müthiş muhabirleri, hızlı gazetecileri, kaleminden kan damlayan köşe olmuş yazarları askerlik hakkında, darbeler hakkında, savaş hakkında yazarken frenleri tutmaz! Tüm makineleri tam yol ileri rotasız, dümensiz, pusulasız bir gemi gibi deryalarda iskele, sancak demeden deli divane yol alırlar. Yıldızlara bile bakmazlar.
Ey basın mensubu arkadaş! Ey benim iki lafı bir araya getiremeyen ama köşe yazarı yapılmış vatandaşım! Gazetende sallamadan önce en azından bir onbaşı ile görüş, en azından bir çavuşa telefon et ki, gerçekten neler olup bittiğini anlamaya çalış!
Askerlik bir sanattır! Harp yapma sanatıdır! Ama asla cinayet, katliam, soykırım sanatı değildir! Vatanın ve devletin bekası ve milletin istiklali için yapılır. Japonların bir gecede Pearl Harbor limanına baskın yaptığını söylerler, yazarlar. Ama işin aslı öyle değildir. Bir gecenin öncesinde yaşanan, o son geceye gelene kadar nice geceler yaşanmıştır.
Farklı bir ülkede yaşıyoruz. Ekonomi hakkında ekonomi uzmanları susuyor, herkes konuşuyor. Tarih hakkında tarihçiler susuyor, tüm dünya konuşuyor ve askerlik, savaşlar hakkında eline bir mermi almamış, eline tüfek almamış insanlar bağıra bağıra sallıyor ama askerler susuyor.
Diyeceğim şu ki, gazetecinin, yazarın görevi pehlivanları güreş çayırına çağıran cazgırlık gibi bir görev değildir. Askerler de yağlı pehlivan değildir. Günümüzün harpleri de yağlı Kırkpınar güreşleri değildir.
Bir susun Allah Aşkına! Susun ey Mübarek İnsanlar! Televizyonlarda konuştukça ,gazetelerde yazdıkça ne kadar cahil, boş, saçma, abidik kubidik ve mesleklerini ,aldıkları paraları hak etmeyen insanlar olduğunuzu açıkça belli ediyorsunuz!
Susun artık! Sayılı tüm mikrofonları ve sayılı tüm klavyeleri, tüm kalemleri siz kapmışsınız! İşin ehli insanlara sizin boşboğazlığınızdan sıra gelmiyor!
Yazmadığınız sadece ‘’ Türk askerleri Şam’da iftar kayısısı yemektedirler’’ lafı kaldı. Bu lafı da utandığınızdan değil, aklınıza gelmediğinden yazmıyorsunuz!