GENELKURMAY Başkanlığı açıkladı.   “7 ayda 373 PKK’lı etkisiz hale getirilmiş... Bunların 330’u ölü ele geçirilmiş.”
Buna karşılık 88 şehit verilmiş.

Şemdinli’de bir keskin nişancı PKK’lının kurşunuyla şehit düşen Uzman Çavuş Güner Erdem geçen ay twitter’da “öldürmekten yorulduk” diye yazmış.
Bunu yazarken 1 ay sonrası için kendisine nasıl bir kader çizilmiş olduğunu bilmiyordu elbette.
Ona ve diğer yitirdiğimiz şehitlere rahmet diliyorum.
Güner Erdem’in twitter hesabındaki nota bir de ilave yapalım.
Türkiye insanı da ölümlerden, patlamalardan, kandan, cenazelerden “yorgun...”
Bu topraklardaki en yaygın ortak istek tek kelimeyle “çözüm...”
Kan tutmuş bir topluma dönüştük.

ÖLDÜRMEK ÇARE DEĞİL
KANLA sonuç alamayacağını PKK görmüş olmalı.
Arap Baharı ve ardından Suriye’de Kürtlerin bölge kapmış olması gene de bir umut vermiştir Kandil’e.
Hakkari, Şemdinli, Yüksekova, Beytüşşebap’ta üst üste “kurtarılmış bölge” yaratmak için saldırılar düzenledi.
Son gelen haberlere göre 40 PKK’lı Cizre’ye sızmış.
Oradaki evlerde gizleniyorlarmış.
Herhalde Cizre’de de aynı senaryoyu uygulamaya kalkışacaklardı.
Görünüyor ki bu kanlı tezgah PKK için sonuç üretmiyor.
Kürt nüfusun yoğun olduğu Güneydoğu’da da insanlar üzerlerine çöken bu kurşun gibi ağır havadan bezginler.
Ölüm, ceset, tabut, cenaze, ağıt...
Top ve uzun namlulu silah sesleri...
Barut kokusuyla böyle zehirli havayı kim solumak ister?
.......................
Öte yandan çözümün sadece güvenlik güçlerinin namluları ucunda olmadığı da görünmüyor mu?
Eski Genelkurmay Başkanı em. Org. İlker Başbuğ’un “TSK günlerimden bu yana 30 bin PKK’lıyı öldürdü, TSK görevini yapmıştır” söylemini hatırlayın.
Başbuğ şu yorumu yapıyor:
Sürekli dağda olan kaç PKK’lı var?
6 bin diyelim...
TSK başından bu yana 30 bin PKK’lıyı etkisiz hale getirdiğine göre dağ kadrosunu 5 kez yok etmiş bulunuyor.
O halde TSK’nın dışındaki bir yerlere bakmak gerekir.
Çünkü...
Dağa çıkışlar önlenememiş.
Açık ve net mesaj “asker kendisine verilen görevi yapıyor, siyaset de yapmalı.”
“Düz” ya da değil “mantık” katı bir gerçek ortaya koyuyor.
Silahın paralelinde siyaset de bir yol haritası çizerek yürüyebilmeli.
Çözüm üretebilmeli.
Siyaset, değişen koşullara göre konjonktürel dalgalanmalar, sapmalar, duraklamalar, gerilemeler yapmadan çizdiği güzergahta hedefte olan “çözüme” yürümeli.
Oysa...
Muhalefetin, medyanın, STK’ların, seçim sandıklarının etkisi “çözüm” formüllerine odaklı iktidar kararlılığını bozabiliyor.
Sınırların ötesinden komşu ülkelerin, süper büyüklerin, “dünyanın beyni” olmak iddiasındakilerin interferanslarını da ekleyin.
...............................
Öte yandan Kandil’in de silah ve kan ötesinde çözümün siyasal ve demokratik formüllerini üretemediği bir diğer gerçek.
Kandil siyasi ve demokratik çözümde fonksiyonsuz bir fazlalık haline geleceğinin bilincinde.
İçinde kendisinin bulunmayacağı her çözüm girişiminin karşısında mevzi almak varlık gerekçesi.
...............................
Sonuç:
AB’nin eşiğindeki demokraside bir yerlere gelmiş olan Türkiye kanı durduracak bir çağdaş çözüm üretememek ayıbından kendini kurtarmalıdır.

ÇİLLER’DEN KÜRT YORUMU

KRİTİK yılların Başbakanı Tansu Çiller dönemi için bir karne hazırlansa en yüksek notu “terörle mücadele” olurdu.
Gerçekten PKK’yı geriletmişti.
Neredeyse marjinalleşmek sürecine itilmişti örgüt.
Bunun formüllerinden biri ve en önemlisi olarak “gündüz araziye çıkan, çarpışan, gece ise karargaha çekilen güvenlik güçlerini 24 saat arazide görev yapar hale getirmek” gösterilir.
Daha başbakanlığının ilk haftasında ayağına oğlunun spor ayakkabılarını giyerek gittiği doğuda dağlara tırmanmıştı, jandarma dağ taburunda karavana yemişti.
“Leydinin yüksek ökçelerinden topuk sesleri” sonrası bu sürpriz olmuştu.
Tansu Çiller’e “sadece bu mu, formülün başka ayakları var mıydı” diye sordum.
Cevabı “vardı” oldu.
Açıkladı:
“Büyük harekatlarda ve özellikle sınır ötesine harekatta elim sürekli telefonda olurdu. İlgili tüm devletlerin başbakanlarıyla, başkanlarıyla sürekli konuşurdum. Politikanın küresel aktörlerini karşımıza almadan, dış etkileri en aza indirerek sonuca ilerlemek terörle mücadelede çok önemlidir.”
Ermenistan, İran, Suriye ve hatta Maliki yönetimindeki Irak’ı devre dışı tutabilecek bir PKK’ya karşı yol haritası çizilebiliyor mu? Silaha paralel demokrasi açılımının bir diğer ayağı komşu ülkelerle -gerçekten- “sıfır sorun”dur.

(Milliyet gazetesinden alınmıştır)