Artık böylelerine “Meseleye istersen bir de şu tarafından bak” ya da “Bu çok ağır bir ifade, haksızlık etmiyor musun?” diye başlayan iyimserlik dolu, ortamı yumuşatıcı ifadelerle izahatta bulunmak içimden gelmiyor.

Vazgeçtim. İzandan nasiplenmemiş, adil düşünce sistemi iflas etmiş ve sırf “sanatçı” kimliklerini sırtlarında paye olarak taşıdıklarından dolayı nedense insani değerleri sorgulanmayanlara söyleyeceklerim bundan sonra daha farklı olacak.

Bu yüzden de "Sayın Cumhurbaşkanımızdan korkumuzdan fikrimizi beyan edemiyoruz, Türkiye Hitler Almanyası gibi. 80’lerin Türkiyesinden bile daha kötü" diyen Emre Kınay’a Twitter’dan gönderdiğim mesajı burada aynen tekrar ediyorum:

“Zevzek adam, ne fikrin vardı da beyan edemedin?

Bir tane daha vardı:
"Korkumuzdan fikrimizi beyan edemiyoruz, Türkiye Hitler Almanyası gibi" diyen tiyatrocu Emre Kınay'a sabun nasıl yapılır, öğretmek gerek.

HOLOKOST TARİHİNDE SABUNUN YERİ

Emre Kınay’ın sabunlarla yeniden tanışması gerekli.

Cemaat’in arkaik gazetesine verdiği röportajda bol keseden palavralar atıp Türkiye’yi Hitler Almanyası’na benzettiğine göre buna ihtiyacı var.

Nazi Almanyasında ilk ölüm kampı 1933'te Münih yakınındaki Dachau kentinde inşa edilmişti. Bu kamp ilk başta sırf siyasi tutukluları ortadan kaldırmayı amaçlamıştı. Yani Nazi-Hükümetini rahatsız eden Komünistler, sosyal demokratlar, pasifistler, solcular ve diğer Nazi aleyhtarı entelektüeller oraya kapatıldı. Sağ kurtulan çok az oldu oradan. Daha sonra Auschwitz-Birkenau kampı kuruldu 1941’de. Ardından peş peşe diğer kamplar geldi. Ölüm kamplarında 6 milyon insanın sistematik bir biçimde soykırıma tabi tutulduğu ve ölenlerin çoğunluğunun Yahudi olduğunu biliyoruz. Ama Nazi katliamında hayatlarını kaybedenlerin sayısının Yahudilerle birlikte 17 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor.

SABUN DOLU KARTONLAR TÖRENLE DEFNEDİLDİ

Öldürülenlerin altın dişleri toplanıp devlet bankasına gönderiliyor ve kesilen saçları döşek üretiminde, vücut yağları ise sabun üretiminde kullanılıyordu. Ölülerden sabun üretildiği konusu savaştan sonra büyük tartışmalar oluşturdu. Ruslar, toplama kamplarındaki sabunları Nürnberg mahkemesine araştırılmak üzere getirdi. Daha sonra çeşitli ülkelerdeki toplama kamplarında bulunan sabun dolu kutular ölen Yahudileri temsilen törenle defnedildi.
Ölüm kamplarına ilişkin yüzlerce film çekildi, kitap yazıldı. Emre Kınay’ın bunlardan bir adedini bile izlememiş, okumamış olması düşünülemez. Gerçi böylesine desteksiz salladığına göre bundan çok da emin değilim.

80’LERİN TÜRKİYESİ

Şimdi Emre Kınay’ı 1980’lere götürüyoruz. 1970 doğumlu olduğuna göre 12 Eylül darbesinde 10 yaşındaydı. Anne ve babası, varsa kardeşleri politik kimliklere sahip miydi, cezaevine tıkılan 500 bin kişi arasında yer aldılar mı bir bilgiye sahip değiliz.

Muhtemel ki cop nedir bilmez. Bilse de tanımaz. Sırta ya da falaka niyetine ayakların tabanlarına vurulan coplardan bahsetmiyorum. Turgut Sunalp’in “Taş gibi oğlanlarını” da tanımadığı besbelli. (Emekli Paşa ve siyasi mevta Turgut Sunalp bir röportajda kendisine “Copla tecavüz edilerek işkence yapılıyormuş" sözüne  şöyle karşılık vermişti: "Niye copla tecavüz etsinler ki, elimizde taş gibi oğlanlar var."  İşte Kınay bu “taş gibi oğlanları” tanısaydı ağzından dirhemle söz çıkardı zaten. Belki de emniyet müdürlüklerinin dokuzuncu katından yüksek atlama müsabakalarını gözlemleseydi, eğer bir yakınına taş gibi oğlanlar tecavüz etseydi sanırım bugün ile 80’leri daha steril biçimde mukayese edebilirdi. 12 Eylül 1980 darbesinin bilançosunu vermeye gerek yok. Klavyede bir tuşa basmak yeterli. Yüzlerce ölüm, 50 idam, yüzlerce faili meçhul, yüzlerce “intihar”, binlerce işkence, bin yıllarca hapis cezaları.

LAĞIMDA YÜZME ÖĞRENMEK

Diyarbakır’a da uğrayalım. Şurdaki genç kıza dikkatlice bak Emre. Hani lağımın içindeki. O bugünün Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak. Yanındaki gençten adam da deneyimli siyasetçi ve bugünün Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk. Bugün 80’lerden daha da kötü olan Türkiye’de Kürt olduklarını, demokratik özerklik istediklerini göğüslerini gere gere söyleyerek siyaset yapıyorlar. Ha bir de ana dillerinde özel okul açabiliyorlar Emre Kınay.
Daha o kadar çok var ki anlatacak, ara sıra çalıştırdığın beyin hücrelerini daha fazla yormayayım.

Sadece bir hatırlatma. Sana değil, kamuya.

Tüm dünya önceki gün Holokost’u törenlerle andı. Türkiye’den Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Auschwitz-Birkenau kampının bulunduğu Polonya’ya gitti, Meclis Başkanı Cemil Çiçek de Prag’da Avrupa Birliği’nce düzenlenen törenlere katıldı.

Bu yıl Ankara’da da bir anma töreni düzenlendi.

(Türkiye'den)