Hiç düşündük mü genel nüfus artışına rağmen Türkiye'de azınlıkların sayısı niye azalıyor diye...

Türkiye’de kaç cami var?
Diyanet İşleri Başkanlığı verilerine göre 85 bin.
Peki, kaç cemevi var?
Var mı bir tahmininiz…
Yormayayım…
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ son resmi veriyi geçen hafta Meclis’te açıkladı: 598.
Ne anlama geliyor bu rakam?
Türkiye’de cemevi sayısı cami sayısının %1’i bile değil.
Oysa Alevi nüfus Türkiye nüfusunun tahminen %15’i.
Tahminen diyorum çünkü nüfus sayımında bu soru sorulmuyor.
Ne resmen Türkiye’de kaç Kürt olduğunu biliyoruz ne de kaç Alevi.
Aslına bakarsanız 1980’e kadar sorulmuş.
12 Eylül Askeri Darbesi’nden sonra bu soruları sorduğu için Nüfus Müdürlüğü ‘bölücülükten’ Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanmış.
Neden?
Çünkü bu ülkede yıllarca inkâr ve asimilasyon politikalarından dolayı istatistiklerden bile korkulmuş! 

***

Maksadım meseleyi sayılara indirmek değil.
Tam tersi söz konusu olan temel haklarsa ha bir kişi olmuş ha bin.
Ama bir de realite karşısında kör olmamak var.
Yıllarca milliyetçilik adına Patrikhane’ye karşı psikolojik savaş açıldı.
Yok İstanbul’u Constantinapole yapmak istiyor, yok Bizans’ı kurmak istiyor!
Neler neler…
Kimse de dönüp sormadı:
“İyi de kaç Rum kaldı şu şehr-i İstanbul’da?”
Allahtan gazeteci Ersin Kalkan bu tartışmaların zirve yaptığı günlerde Patrikhane kayıtlarını inceledi. Ve çok çarpıcı bir haber hazırladı.
‘Son 1244 Rum.’
Araştırması şöyle bitiyordu:
“Siz bu satırları okurken ‘Son Rum’ sayısı muhtemelen daha da azalmış olacak!”
Son Rum, son Ermeni, son Süryani, Son Yahudi…
Hiç düşündük mü genel nüfus artışına rağmen Türkiye’de azınlıkların sayısı niye azalıyor diye…
Geçmişin karanlık sayfalarını açmıyorum bugünden bahsediyorum…
Zaten sayıca azlar, hayali suçlamalarla illa yok edilmeleri mi gerekiyor?
Son 1244 Rum mu kuracak İstanbul’da Bizans’ı?
Heybeliada Ruhban Okulu hâlâ neden kapalı! 

***

Türkiye yıllarca bir ‘korku cumhuriyeti’ gibi yönetildi.
İçerde şeriat ve komünizm korkusu, dışarıda düşman komşular.
Bazı şeyleri çabuk unutuyoruz.
Bu eğitim sistemi daha ilkokuldan başlayarak ‘üç tarafımız denizlerle dört tarafımız düşmanlarla çevrili’ tekerlemesini beyinlerimize kazımadı mı?
Maalesef kazıdı.
Öylesine kazıdı ki din, diyanet, devlet adına hâlâ bazıları korku pompalıyor.
Cemevi tartışmasının özünde maalesef hâlâ bu korku var.
Cemevi sayısı cami sayısının %1’i bile değil.
Ama habire korku pompalamaya devam ediyorlar: “Cem evi camiye alternatif mi olacak? Alevilik İslam’ın dışında mı sayılacak?”
Tekrar ediyorum; devletin görevi, her inanç grubuna eşit bir biçimde hizmet sunmak.
Aleviler yüzlerce yıldır camiden değil cemevinden cenazelerini kaldırıyor, yasını tutuyor, semahını yapıyor, Gülbanklar okuyor.
Cemevleri hem Alevi kültürünün yaşatıldığı merkezler hem de ibadethane olarak yıllardır Alevi toplumuna hizmet sunuyor.
Aleviler yüzlerce yıldır camide değil cemevinde ibadet ediyor.
Korku pompalayarak birbirbirimizi kandırmayalım artık.
İsteyen camide ibadet eder isteyen cemevinde.
Birinin varlığı illa da diğerini yok etmez.
Aksine değer katar.
Yeter ki birbirimizi hoyratça harcamak yerine bir arada yaşamanın kıymetini bilelim.
Son…

(Radikal gazetesinden alınmıştır)