Küvezde bir bebek. Ölen anneden sezaryenle alınmış. Oyuncak bebeğine sarılmış bir kız çocuğu yatıyor hastanede. Anne Mizgin Doru ile kızı Şeyma yeni toprağa verilmişler.
Tülbentli analar, ağıt yakıyor mezar başında.
Bunlar Batman’dan “insan manzaraları!” PKK saldırılarının ulaştığı “insanlık dışı” noktayı gösteriyor.
PKK’nın bir aracı gasp etmesiyle başlayan çatışma gecesinde “dur” ihtarına uymayan teröristlerin polise açtıkları ateş sırasında Doru ailesi kurşunların hedefi oluyor. Talat Doru’nun kullandığı araçta 8 aylık hamile eş, kızıyla birlikte yaşamını kaybediyor. Sezaryenle doğan bebek hayata tutunmaya çalışıyor.
Güneydoğu’da 1990 şartlarından söz edilirken 80’lere dönülüyor.
PKK’nın ortaya çıktığı dönemdeki köy baskınları, çoluk çocuk demeden sivillerin katledildiği, APO’nun “bebek katili” diye anıldığı yıllar akla geliyor.
Öğretmenler kaçırılıyor.
1 Ekim’e yaklaşıldığı BDP’nin tam da Meclis’e girmeye hazırlandığı sırada şiddet tırmandırılıyor.
Bu cinayetlerin hiçbirisi “siyaset”in alternatifi olamaz. Olmamalı. KCK operasyonları, bu tür saldırılara gerekçe oluşturabilir mi? Başbakan son olarak, “müzakere” ile “terörle mücadele”yi ayırdıklarından söz etti. “Benim için savaşma” diyen Kürtler de yavaş yavaş bu ayrımı seslendirmeye başladılar.
Diyarbakır Barosu ve Ticaret Odası gibi kenti temsil eden 16 sivil toplum örgütü adına “sivil çığlık” başlıklı bir açıklama yapılmış. Baro Başkanı Emin Aktar’ın okuduğu bildiride önemli bir çağrı yer alıyor.
PKK’dan militanlarını “sınır dışına çekmesi” isteniyor.
BDP’ye Meclis’e dönme çağrısı da yapılan açıklama özetle şöyle:
“BDP’li milletvekilleri BDP’yi Kürt meselesinin asıl muhatabı olarak inşa etmeliler, yeni Anayasa çalışmalarına katılmak üzere Meclis’e gelmeliler. Bu konuda hükümet de ön açıcı ve kolaylaştırıcı rol oynamalı. Tarafların gerginliği artırıcı üslup ve açıklamalardan kaçınmalarını, bu süreci kolaylaştırmak için toplumun ortak vicdanını temsil edecek bir akil grubun oluşturulmasına destek vermelerini; medyadan kışkırtıcı, infiale sevk edici yayınlar yapmamasını, kamuoyunu etkileyecek aydınlar, STK’lardan ve sorumluluk sahibi herkesten yeniden barış sürecinin kurulmasına destek vermelerini bekliyoruz.”
Tunceli’de, Siirt’te, Batman’da, Ankara-Kumrular’da PKK kan dökmeye devam ettikçe Kürtlerin demokratik istemlerine dönük meşru zemin kirleniyor. Bu kan denizinde yarın barış da olsa bu “kirli barış” olur!
Diyarbakır’daki STK’ların bildirisi “temiz” bir barış için “akil insanları” göreve çağırıyor.
PKK militanlarını sınır ötesine çeker, silahlar susarsa BDP’nin siyaset yapacağı zemin genişler. Aksi halde BDP’nin Meclis’e girmesi de sonucu değiştirmeyecektir.
Önce kadın, çocuk, bebek ölümleri durdurulmalıdır.